Özel Bölüm: "Anca beraber kanca beraber!"

Start from the beginning
                                    

---------

Ben Cengiz'in, Tolga Ahmet'in yanına uzanmış, onları uyutmaya çalışıyorduk. Selin yan odada sızmıştı.
Ahmet konuştu;
"Ben masalsız uyuyamam!"
Cengiz katıldı:
"Anne bise masal anlat!"
"Ama ben sadece prenses masalı biliyorum?"
"O zaman sen piremsesli anlat babam onu koykunçlu yapsın!"
Tolga konuştu;
"Haa korkunçlu yapayım da siz de yatağımızda uyuyun tam olsun!"
Göz devirdim.
"Korkunçlu olmaz ama hokus pokuslu olur."
"Tamam!" dediler bir ağızdan.
Ben başladım;

"Bir zamanlar, ormanlarda bir peri yaşarmış."
Tolga atıldı,
"Tabi peri de olsa kız başına ormanda dolaşamaz, bu perinin iki de abisi varmış."
Ahmet konuştu;
"Aa Şelin'le bis gibi!"
Tolga onayladı;
"Evet, abileri onu ormanda asla yalnız bırakmaz, ona bakan genç erkek perilerin gözlerini oyar-"
"Öhöm! Gözlerine peri tozu sıkar," diye düzelttim.
"Evet, peri tozu sıkar, ileriye giderlerse tam alınlarının çatına bir tane-"
"Bir tane büyülü uyku oku fırlatırlarmış, değil mi babası?!" dedim imalı imalı.
Onayladı.
"Hı-hı. Ondan şeyaparlarmış. Neyse. Bu abi periler çok akıllılarmış. Baba peri ortalarda yokken anne periye bakanları amca perilere şikayet ederlermiş. Amca periler de gelip adamı bir güzel-"
"Adamlarla bir güzel konuşur, bakmamalarını söylerlermiş."
Cengiz kahkaha attı.
"Amcamlara benzemiyo! Amcamlar bi sağ bi sol-" dedi yumruğunu kaldırarak. Tolga'nın dürtüp beni göstermesiyle sustu, kıkırdadı.
Devam ettim,
"Ayrıca Anne Peri, bu çocuk perilere güzel güzel yemekler yapar, çocuk periler onları yiyince Anne Peri çok çok mutlu olurmuş."
Tolga devam etti,
"Anne Peri'nin en sevdiği yemek tarifi ise; büyülü, mega sihirli Knorr Ezogelin'miş."
Devam ettim,
"Bu arada Baba Peri, tüm gün bır bır konuşur, yemek yeme vaktinde bir güzel yer, sonra Anne Peri'yi kızdırmak için uğraşırmış."
"Ama Baba Peri bunları hep sevdiğinden yaparmış."
"Anne Peri'nin en sevdiği atasözü 'Çevir kazı yanmasın' mış."
Tolga tamamladı,
"Sonra mutlu mesut yaşamışlar! Hadi uyku vakti!"
Oğlanlar bir ağızdan sızlandılar, ancak babalarının kararının değişmeyeceğini anlayınca gözlerini kapadılar.
5-6 dakikaya da uyuyakaldılar zaten.
Sessizce kalkıp üstlerini örttük, odadan çıktık. Çocukların kapısını kapadığı gibi beline bir çimdik attım;
"Seni o büyülü ezogelinde boğarım!"
Bir kahkaha attı, kolunu belime sardı, saçlarımın arasına bir öpücük bıraktı.
"Gel hadi, sahilde yürüyelim."

----------

Tolga pantolonunun paçalarını katlamış, ben ayağımdaki sandaletlerden kurtulmuştum. Elele sahil şeridi boyunca yürüyorduk.
"Balayımızı hatırlıyormusun?" dedi denize bakarak.
Elini daha çok sıktım.
"Hatırlıyorum.."
"Biraz yarım kalmıştı sanki." dedi, göz kırptı.
"Olur öyle.."
"Planım sana geç de olsa güzel bir balayı yaşatmaktı. Çocukları getirmeye o yüzden yanaşmadım."
"Böyle bir plan olduğunu az çok tahmin etmiştim. Yoksa çocukları almadan bir yere gitmezsin sen.." dedim, boştaki elimi de elimi tutan koluna doladım.
"Bazı şeyler için hala geç değil." diye mırıldandı.
"Ne gibi?" dedim merakla.
"Gece yarısı denize girmek gibi."
Dehşetle dudaklarımı araladım.
"Sırılsıklam oluruz!"
"Hava 35 derece, istesen de hasta olamazsın. Hemen kururuz."
"Olmaz Tolga, üstümüz başımız haşat olur."
Ayağıyla elbisemin eteklerine biraz su sıçrattı.
"Haşat oldu bile, gel hadi." dedi, gömleğini çıkarıp kumların üstüne attı, cüzdanını ve telefonunu da üstüne fırlattı.
Elimi tekrar kavrayıp hızla suya yöneldi.
"Tolga! Deli misin sen?!" aynı anda karşı koymaya çalışıyordum.
"Böyle bir havada bunu yapmamak delilik asıl!" deyip daha çok suya çekti. Neredeyse belime kadar ıslanmıştım.
"Böyle şeyler filmlerde olur! Gerçek hayatta bu insanı zatürre eder!"
"Bir şeye de itiraz etme Helin!" ıslanacağın kadar ıslandın, olan oldu bir kere! Gel hadi!"
Bileğimden daha çok çekti. Köprücük kemiklerime kadar sudaydım. O da neredeyse göğsüne kadar ıslanmıştı.
Elimi bırakmadan biraz daha ilerledi,
"Tolga! Ayağım değmiyor!"
"Önemli değil." dedi sakince.
"Önemli! Korkuyorum! Gece gece suya girme fantezin mi var senin? Bolu,ev, burası?!"
Bir kahkaha attı.
"Sızlanma, anın tadını çıkar."
"Ayağıma yosunlar değiyor! Ne anı ne tadı?!"
Gözlerini kısıp bileğimden hızlıca çekip kucağına aldı, kollarımı boynuna doladım.
"Ne yapıyorsun?!"
"Artık ayağına yosun değmiyor. Bir kelime daha olumsuz bir şey söylersen suya atarım."
Parmağımla 'bir' işareti yaptım masum masum.
"Negatif bir şey mi?" dedi tek kaşını kaldırarak.
Başımı olumlu anlamda salladım.
"Söyle. Tek hakkın var."
"Manyak herif! Seni gırtlaklamak istiyorum ama aksi gibi deli gibi seviyorum! Gıcık oluyorum sana! Şuan popom donuyor dudaklarım üşüyor ama yine de sana kızamıyorum! Nesin sen be! Nesin?!"
"Bu 1'i biraz geçmedi mi?" dedi kaskatı kesilmiş çenesiyle.
"Yoo hayır hayır!"
O beni suya atacağı sırada boynunu bırakmadığım için beraber suyun dibini boyladık. Çıktığımızda alnım alnına yaslıydı. Ters ters bakıyordu. Zafer kazanmış edasıyla sırıttım, dudaklarını hışımla dudaklarıma kapadı. Ensesindeki kollarımı daha çok sıklaştırıp bacaklarımı beline sardım. Nefes almak için ayrıldığımızda mırıldandım,
"Anca beraber, kanca beraber sevgilim."
"Bana uyar.." dedi dişlerinin arasından ve gülüşümü tekrar öpücüğü susturdu.

Yarı'm #wattys2016Where stories live. Discover now