35. Bölüm Tozlu Yeşiller

En başından başla
                                    

Hande gözlerinden akan yaşları elinin tersiyle silip öfkeyle o adama baktı.


"Şimdi de umursama, bırak dedim! Beni rezil ettin! Kimsenin yüzüne bakacak halimi bırakmadın! Allah belanı versin diyeceğim ama sen belanı çoktan bulmuşsun!"


Kerem dişlerini sıkarak Hande'yi omuzlarından tekrar sarstı. Delirmiş gibiydi. Gözleri öfkeden çakmak çakmak olmuş ateş saçıyordu.


"Seni umursadığım için Allah belamı şimdi verecek! Eğer dediğimi yapıp koşmazsan Allah senin de belanı verecek! Dediğimi yap kahretsin!"

Hande bir adım geri gitmeye çalışınca Kerem elini tutup hızla koşmaya başladı. Hem koşuyor hem konuşuyordu.


"Daha hızlı ol! Yoksa buradan sağ çıkamayız!"


"Ne!?"


"Yanlış bölgede kazı yaptınız! Hadi dedim!"


Hande bir şeyler anlamaya başlamıştı ama anladığı şeyin ne olduğunu anlayamıyordu. O adamın yüzüne baktı bir an ve yüzünde ilk kez korkuyu görüyordu. Adımlarını istemsiz hızlandırırken Kerem'in "daha hızlı" demesinden sonra duyduğu patlama sesiyle ikisinin de ayakları yerden kesildi.

Patlamanın etkisiyle hızla savrulan iki kişi yere kapaklanırken arkadan yükselen ateş topu ortalığı tozdan görünmez hale getirmişti. Arkasına bir patlama sesi daha duyuldu ve onu izleyen diğer patlama. Ortalık toz dumandı ve bir şey görünmüyordu.


Yere yüz üstü düşüp yatan Hande ve Kerem...

Üçüncü patlamadan sonra Kerem başını kaldırdı. Hem öksürüyor hem yanındaki kıza bakıyordu. Endişeyle omzuna dokundu.


"İyi misin?"

Hande öksürerek başını kaldırdığında yüzü toz içindeydi aynen yanındaki adam gibi. Bir yandan öksürüyor bir yandan kalkmaya çalışıyordu. Sorulan soruya cevap vermeden önce ne olduğunu anlamak istedi. Dizlerinin üzerine oturup arkasına baktı. Ortalık toz dumandı. Az önce kazı yaptıkları alan yerle bir olmuştu. Korku dolu gözleri donuk ifadeyle bakarken düşündüğü şeyle kalbi çarpmaya başladı.


Ya patlama ânında orada olsaydı!?


Arkadaşları, hocası...

O patlamadan kimse sağ çıkmazdı! Az önceki düşünceleri yerle yeksan olurken başını çevirip o adama baktı. Gözleri doluydu, aynı zamanda hüzünlü, minnet dolu şaşkın ve ne diyeceğini bilemeyen. Yanındaki yüzü toprak olmuş adama bakarken aklından onlarca soru geçiyordu. Ya gelmeseydi? Ya gitmemekte ısrar etseydi? Ya haberi olmasaydı tüm bu olanlardan? İstediği ölümden korktu. Hem de çok. Az önce o adamın söylediği sözleri düşündü. Gel demesi tehdit gibi görünse de değildi. Bağırması kendisi içindi. Bir an tekrar moraran bileğine bakıp başını kaldırdı, tozlu yeşillere baktı. Bu kez morartması da kendisi içindi. Mutlu muydu? Şu an karışık hislerden ortaya çıkan bir his vardı bedenini, kalbini kaplayan. Adını bilmediği, daha önce hiç hissetmediği, garip bir duygu. Ağlamak istiyordu ama aynı zamanda gülmek. Bağırmak istiyordu ama aynı zamanda susmak, hiç konuşmamak.


ESARET  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin