"..1.."

1.5K 57 12
                                    

Bağdat...
Masallarda ki Şehrezatın şehri...Bir yanı yaprak dökerken bir yanı bahar bahçe olan nadide şehir...
Yıllarca hakimiyet altına alınmak için uğruna kanların döküldüğü lanetli şehir...
Medeniyetin peşiği,buram buram tarih kokan efsane şehir...
Bir dönem islamın başkentliliğini yapmış olan huzurun şehri artık harebeye dönmüştü...
Saddam Hüseyin başa geldiğinde kötü durumda olan halk umutlanmıştı.Baas partisi arap sosyalizmini savunmuş halk refaha kavuşacağına inanmıştı.Nitekim herşey böyleydi fakat zamanla Saddam değişmeye başladı.. Diktatörlüğünü sağlamlaştırmak için halka eziyet etmeye başlayıp kıyımlara başlamıştı.Ailesi ferah içinde yaşarken halk fakirlikle boğuşmuştu.Böyle gitmeyeceğini tüm Iraklılar biliyordu zira gidişat iyi değildi.Beklenen çok geçmeden olmuş yabancı kuvetler ülkeye savaş açmıştı.Aradan geçen yıllarda yeni savaşlar yaşanmış,halk sefalat içinde yaşamaya devam etmiştir.Bu durum 2003 yılında Saddam'ın devrilip öldürülmesiyle son bulacağı düşünülüyordu.Beklenen yine olmamıştı,gelen gideni aratmış halka gerek direnişçiler gerek yabancı kuvvetler tarafından işgencelerle zulüm edilmişti.Halkın yarısı ya ölmüş ya da komşu ülkere kaçmıştı.Kalanlar ise fakir,gidecek yerleri olmayan kesimdi...
Bağdat;medeniyetin beşiği artık savaş meydanı haline dönmüştü.. Direnişçiler yavaş yavaş azalmaya başlamış yabancı kuvvetlerin çekilmesine karar verilmiş,yeni hükümet seçilmişti lakin halk artık demokrasi için umudunu kaybetmişti...
Bağdat bu halde iken aynı durum Süleymaniye ve Erbil için geçerli değildi.Orası yeşil bölge ilan edilmiş; eğlencenin,neşenin,müziğin mekanı olmuştu.Irak cennet ve cehennemi aynı anda yaşar hale gelmişti...

***

Huzur...
Bu kelimeyi yaşayamayalı ne nekadar zaman geçti bilmiyordu İsra..Annesi o hastalıkta öldüğü günden bu yana huzur denilen şeyin sadece kelime olarak kaldığını biliyordu.Temizleme işi için geldiklerin evin önünde içeriye alınmayı beklerken karşıda herşeyden habersiz oynayan çocuklara baktı genç kız.Onların o gülüşleri hüzünlendirdi onu.Keşke hep çocuk kalsalar diye düşündü keşke hiç büyümeseler.Irak'ta çocuk doğmak onların hayatına bir sıfır geriden başlamaları demekti çünkü...Dua etti içinden lütfen "onların kaderi bize benzemesin Allah'ım"..Onlar oyun oynasın,eğlensin,şarkılar söylesin;sawaşlar we hüzünler onlardan uzak kalsın diye geçirdi içinden...Düşüncelere dalmışken birinin İsra diye bağırdığını duydu kız hemen ayağa kalkıp hazır ola geçti.Oyun oynayan çocukları izleyen kardeşi Züleyha'yı çağırdı yanına.Onun gözlerinde ki hüznü görmüştü ama elinden birşey gelmiyordu.Çocuklar onu dışlanımıştı isra alışıktı o duruma ama Züleyha'nın küçücük yüreği kaldırmıyordu.Hemen ağlıyor niye sorup dururdu..İsra bahaneler üretip daima konuyu değiştirirdi.Züleyha ablasının yanına gelip,elini tuttu;6 yaşında olmasına karşın çok anlayışlı bir cocuktu.Onlara iş bulan kadın tekrar bağırdı İsraa..
"Burdayız afra abla"kadın nefes nefese ona yetiştip kolunu sıktı;
"iki saattir sizi bekliyorum çabuk şu evin tüm temizliğini bitir"
demesiyle kız kardeşinin kolumdan tutup eve girdi.Evin her köşesine şaşıp kalmıştı mutfak dolu herkes gülüp eğleniyordu sanki ülkede yaşamıyorlardı.Müttefiklerden yana oldukları belliydi.Tüm evi temişlemiş fakat çok yorulmuştu genç kız,adım atmaya hali kalmamıştı ama mutluydu;parasını alıp karnını doyurabileceklerdi.Bir dahaki iş için haber gelene kadar burda işi bitmişti.İki kardeş çarşaflarını giyip kimseye görünmeden mahallelerine gitmek için yola koyulmuştu.İsra askerlere rast gelmemek için yine tüm duaları okuyordu içinden.Çünkü görmüştü duymuştu yaşananları kendisi için değil kardeşi için korkuyordu.Annesi ölüm döşeyindeyken söz vermişti ona onu koruyacaktı.Nitekim üvey annesinin ve oğullarının tüm eziyetlerine hakaretlerine katlanmıştı.Sadece ekmek verildiği gecelerde onu dahi aç yatmasın diye kardeşine verirdi..Yine korumaktı tüm derdi.Savaş bitmişti lakin huzur hala sağlanamamıştı.Bu huzursuzlukta onu mutlu eden tek şey bu savaşın onları üvey annesi ve ailesinden kurtarmasıydı.Bu düşünceler içinde eve varmışlardı iki küçük kız hemen kömür sobasını yakıp;aldıkları kahvaltılıklarla karınlarını doyırmuşlardı.Belki karınları doymuyordu içi üç dinarla; ama en azından dayak yemiyor,eziyet çekmiyorlardı..Kardeşini kucağına alıp yine ona mutlu hikayeler uydurdu İsra.Hiç görmediği "Türkiye'yi",denizleri ve okyanusları anlattı....Züleyha uyuyunca oda ateşe baktı yakacakları azdı sabah bişeyler toplamalıydı yine biliyordu.Kardeşini ısıtmak için sarıldı ona gecenin huzurunu bozan silah sesleri eşliğinde duasını edip uykuya daldı...

Başı şişmişti yine Aaron'un..Gözlerini kapatıp başını geriye yasladı.Babası geldi aklına bir an herşey onun intikamı içindi..I.Körfez Savaşı'nda babası bu arap olacak pislik ırk tarafından öldürülmüştü.Oysa savaş bitmişti anlaşmışlardı ama onlar bombalı saldırıyla intikam almak istemişlerdi.Babasının yanan cesedini gördüğü gün yemin içmişti genç adam.Baasçılardan en çokta Cemallettin El Mansur'dan intikamını alacaktı.Bunun için çalıştı,içinde ki intikam ateşini söndürme çabaları onu acımasızlaştı.İsmi dilden dile yayıldı.Acımasızlığı,korkusuzluğu ve üstün başarılarıyla yaşından önce Birleşik Krallık tarafından albay rütbesine yükseldi.Fakat bunların hiçbiri umrunda değil,tek derdi o şerefsizi öldürüp burdan çekip gitmekti.Bazıları onun psikopat olduğunu söylüyordu bu onun hoşuna giderdi.Asla kendi ülkesi ve müttefikleri dışında kimseye acımazdı çünkü onun gözünde Ortadoğu ve Irak halkı herşeyi hakediyordu.Yaveri içkisini masaya indirdiğinde düşüncelerinden sıyrıldı ve tekrar plan yapmaya başladı genç adam.3 yıldır Bağdat'ta gidip geliyordu tüm şehri karmakarışık etmişlerdi bundan memnundu lakin üstler geri çekilmeye karar vermişti.Onun görevi bitmişti görevini layıkıyla yapmıştı.Lakin hala asayiş sağlanamamıştı ve onunda Cemalettin'i yakalamadan bir yere gitmeye niyeti yoktu.Yaklaşmıştı savaş bitmeden onu bulup canını aldıktan sonra uzun bir tatile çıkacaktı.O düşüncelere dalmışken asker arkadaşı William odaya girmişti,Aaron düşünceleri bir tarafa bırakıp arkadaşıyla sohbete başlamıştı.William şakacı bir hayli çapkın bir adamdı Aaron onun hayat enerjisine hayrandı,kendisi ise onun tam tersiydi..Düşüncelere dalmışken William'ın son lafını duydu kaşları havalandı bir an;
"ne dedin".
William onun ilgisini çektiği için mutlu olmuştu"süleymaniye diyom ordaki gazinolar çok iyiymiş bukadar çok çalışıp düşüneceğine eğlenmeye gidelim,biraz nefes almış olursun"diyiverdi.
Aaron sinirle yerinden kalkıp ters ters baktı arkadaşına"nelerle uğraştığımı biliyorsun,ne için savaştığımı biliyorsun ne yapmamı istiyorsun kadınların koynunda geçirecek zamanım yok" bunu söylerken sanki gözünden ateş çıkıyordu.William hemen konuyu değiştirip şaka yaptığını söyleyip müsade istemişti.Aslında arkadaşı haklıydı oda biliyordu ama arap kadınlarından da erkeklerinden de nefret edip tiksinirken onların yerinde eğlenmek bile sona saçma geliyordu.Sigarasını yakıp karargahtan gecenin kör karanlığını izledi bir süre.İçkisinden bir yudum alıp yatağına uzandı,silah seslerinin doldurduğu gecede uykuya daldı...

(...isra...)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin