XXIII

15K 1.1K 57
                                    

"Sessiz ol ve adımlarını düzgün atmaya çalış." Yoongi'nin odamın balkonuna dayadığı merdivenden inmeye çalışırken beni uyardı. Yoongi beni telefonda yatıştırdıktan sonra oradan çıkarmaya geleceğini söyledi ve bende hiç düşünmeden kabul ettim. Aşağı indiğimde Yoongi'nin kollarına kendimi attım. Gözlerim tekrar dolarken sırtımı sıvazlayıp saçlarıma öpücük kondurdu. Ayrılıp elimi tuttuğunda arkama bakmadan hızla ilerleyen Yoongi'nin peşine takıldım. Burada çıktığım için tanrıya binlerce kez şükür ediyordum. Yan yana yolda yürürken Han nehri'nin kenarına gelmiştik ve ben bunu daha yeni fark ediyordum.Beynimde o kadar büyük bir düşünce savaşı vardı ki neyi nasıl yaptığımı fark edemiyordum. Nehrin kenarındaki banklardan birine oturdum ve Yoongi'nin kolları arasında nehri izlemeye başladım.

Yoongi yüzümün halini hala fark etmemişti ve bu benim için iyi bir şeydi. En azından şu anlık babamı öldürmek istemiyordu.

"Daha iyisin öyle değil mi?" Dolan gözlerimi kapatıp kafamı salladım. İyi sayılırdım şimdilik. Babam elbet beni bulacak ve buradan götürecekti. Yoongi'den ayrılacak olma fikri boğazıma büyük bir yumru oturmasını sağlıyordu. Gözlerim doluyor, nefes almakta zorluk çekiyordum.

"O adam, yani baban sana ne yaptı?" Ona istediğini söyleyebilirdi. Onu babammış gibi görmememi isteyen oydu.

"Beni götürecek." Yoongi oturduğu yerde dikleşince göğsünden kalkmak zorunda kalmıştım. Gözlerimizi birleştirip ciddi bir ifadeyle bakmaya başladı.

"Nereye?"

"Bilmiyorum." Bilmiyordum. Beni nereye götüreceğini, götürdüğü yerde beni neler beklediği hakkında hiçbir fikrim yoktu. Yoongi'nin çenesinin kasıldığını hissettiğimde ellerinden tuttum.

"Bak Yoongi eğer o, yani babam beni sana tek bir şey bile söyleyemeden alıp götürürse, benim seni kendi canımdan bile çok sevdiğimi bil." Yoongi bankta çapraz oturup bana doğru döndü.

"Bana veda etmeye sakın kalkışma. Seni o adama vereceğimi mi zannediyorsun?" Yüksek çıkan sesiyle gözlerimi kapattım. Kulaklarım sesin şiddettinden hafiften ağırmıştı. Elini dudağımın kenarında hissedince inleyip gözlerimi açtım. Tam olarak babamın vurduğu yere baskı yapmıştı.

"Sana vurdu mu?" Yüzündeki şaşkınlık ölçülebilir derecedeydi. Neredeyse gözleri yerinden fırlayıp önüme düşecekti ve sesi hala yüksek çıkıyordu.

"Şu an önemli olan bu değil Yoongi. Önemli olan senin benim yanımda olman." Sinirleniyordu ve sinirini birinden çıkarmak zorundaydı. Gidip babamı döverek suçlu duruma düşmemesi için onu yumuşatmak zorundaydım.

"O şerefsiz herif sana nasıl vurabilir?" Babamın, sevdiği insanı, çocuğunun annesini kaybetmesinden sonra bu hala geldiğini anlayabiliyordum. Bu onun için yaşanabilecek belki de en kötü şeydi. Eğer ben Yoongi'yi kaybetmiş olsaydım daha kötü olacağıma adım gibi emindim. Bunun düşüncesi bile tüylerimi diken diken edip, yutkunmamı engelliyordu.

"Lütfen Yoongi. Şu an bunun sırası değil. Sakin ol tamam mı?" Ellerini yanaklarına yerleştirip onu kendime çektim. O ise gözlerini kapatıp sinirini içinden atmaya çalışıyordu, kendini zorluyordu. Onu anlayabiliyordum, daha kuzenim Jimin'nin bana dokunmasına izin vermiyordu.

"Ben seni uzun zamandır kendimden bile sakınırken, onun vurması ne kadar kötü hissettiriyor haberin var mı?" Gözleri kapalı, kendini sıkar bir biçimde konuşunda gözlerimin dolmasını engelleyememiştim. Yüzümü onunkine yaklaştırıp gözlerimi kapattım ve burunlarımızı birbirine sürttüm.

"Biliyorum." Burnum hala burnuna sürterken yüzlerimizi biraz daha yakınlaştırıp dudaklarımızı birleştirmeden önce mırıldandım.

"Ve seni seviyorum Min Yoongi."

vet ❆ min yoongi✔Where stories live. Discover now