Sana yemin olsun ki; o okyanuslara benden başka bakanı yakarım kadın!

Ne demek istiyordu? Bizim aramızda hiçbir şey yokken, ne demek istiyordu?! Avuç içlerimin terlediğini hissettiğimde dudağımı ısırdım.

Ellerini yüzümde gezdirip, en sonunda dudaklarıma geldi. Yavaşça parmaklarını dudağıma bastırdığında heyecandan derin derin nefesler almaya başlamıştım.

Bakışlarımı onun yüzünden çektim. "Onu kovmayın, ne olur..." Saçlarımı okşadı. "Bir şartla." Dediğinde hevesle gözlerine baktım. "Bir daha, yanından dahi geçmeyeceksin. Yüzüne bakmak yok, konuşmak asla yok. Eğer sizi bir daha konuşurken görürsem onu işsiz bırakırım." Dedi.

Tam geri çekileceğim sırada beni daha çok duvara yasladı. Onu itmek için ellerimi göğsüne koydum. O ise göğsündeki ellerimi tuttu.

"Tamam, söz bir daha konuşmam! Yeter ki işsiz bırakmayın..." Ardından kararsızca durdum. "Benim onunla konuşmamın sizi neden rahatsız ettiğini anlamıyorum. Onu işsiz bırakacak kadar öfkelendiniz... Neden, sırf benimle konuştuğu için mi?"

Aynı yerde çalışıyorduk. Arkadaşım olabilirdi ama o buna izin vermiyordu. Hatta onu kovabilecek kadar gaddar davranıyordu. Levent kovulacak bir şey yapmamıştı bile! Yiğit Bey'in farklı bir amacı vardı, yoksa bu davranışı normal değildi!

"Asya..." Yükünü iyice üstüme verdi. "Ulan delirdiğimi görmüyor musun?!" Diye haykırdı.

Ne diyeceğimi bilemezken şaşkınca susmuştum. Neden deliriyordu ki?

Bana biraz daha yaklaştı. "Beni deli ediyorsun..." Saçlarımı okşadı.

O saçlarımı okşadıkça karnımda bir ağrı hissediyordum. Neden bilmiyordum ama karnımdaki baskı geçmek bilmiyordu. "Yiğit Bey..." Diye mırıldandım, elleri hâlâ saçlarımdaydı.

"Asya-" Yiğit Bey'in sözü kesilmişti, biz hâlâ aynı pozisyondaydık. Levent şaşkınca bize bakıyordu. Utançla bakışlarımı kaçırdım. Ondan uzaklaşmak istesem de Yiğit Bey buna izin vermiyordu.

"Ben eşyalarımı topladım, gidiyorum demek için gelmiştim." Dedi. "Asya ikna etti, burada kalabilirsin." İstemeye istemeye söylediği o kadar belliydi ki! Kızgınca Yiğit Bey'e baktım. "Gerek yok, kovulduğum yerde kalamam." Dedi Levent.

Ona doğru bir adım attım. "Levent lütfen, sen gidersen benim vicdanım nasıl rahat edebilir?" Yiğit Bey sinirle yüzüme baktı. "Yalvarmayı kes!" Diye kızdı. "Bunları konuşmuştuk Yiğit Bey!"

Levent'in kalmasını istemediği o kadar belliydi ki, onu çok zor ikna etmiştim. Bir daha Levent'le konuşamayacaktım, bu sefer Yiğit Bey hayatta gözümün yaşına bakmazdı!

"Kalmak istemiyorum-" Levent'in sözünü kestim. "Lütfen Levent, kendimi çok suçlu hissederim." Yiğit Bey göz devirdi, buna aldırmadan yalvarırcasına onun gözlerine bakıyordum. En sonunda beni kırmamak için başını salladı. "Peki." Mutlulukla gülümsedim. "Teşekkür ederim." Dedim.

Yiğit Bey sinirle homurdandı. "Tamam, yeter bu kadar konuşma!" Sert bakışlarını Levent'e çevirdi. "Levent eşyalarını geri yerleştirebilirsin." Soğuktu, gerçekten çalışanlarına karşı çok soğuktu!

Levent bana son kez bakıp odadan çıktı. Rahat bir nefes verdim. Kimse benim yüzümden işsiz kalmamıştı, en azından vicdanım rahattı.

FEVERANWhere stories live. Discover now