Evin içine geldiğimizde sinirle odasına doğru yürüdü, kolumu tutuşunu sertleştirmesiyle birlikte inledim.

"Yiğit Bey, kolumu bırakır mısınız?" Rica etmeme rağmen hâlâ bırakmamıştı. "Bırakamam!" Ağlamamak için kendimi sıktım. "Ne Levent'i kovmayın..."

Eğer benim yüzümden işinden olursa, o zaman ben bunun hesabını nasıl verirdim? Gözüme uyku bile girmezdi. Ya bu işe çok ihtiyacı varsa? Adamı tanımıyordum bile!

"Bu kadar umrunda mı?"

Hiddetle beni odasına götürdüğünde kapıyı kapattı. Onun karşısında dik durdum.

"Eğer giderse, ben de giderim Yiğit Bey!" Bu işe ne kadar ihtiyacım olsa da eminim Levent'in de vardı. Sırf benim yüzümden kovulmasına göz yumamazdım. "Ne saçmalıyorsun sen, hiçbir yere gidemezsin!" Diye bağırdı. "Giderim!" Titriyordum...

Birden beni duvara yasladı. Hafifçe yükünü üzerime verdiğinde ürkekçe ellerimi göğsüne koydum.

"Hiçbir yerde iş bulmana izin vermem, duydun mu izin vermem! İnan ki yaparım, asla iş bulamazsın." Bu yaptığına inanamıyordum! "Sırf benimle konuştuğu için mi kovacaksınız, bu yüzden mi işsiz kalacak?" Gözümden bir damla yaş süzüldü...

"Sırf o adam için bana karşı geliyorsun, öyle mi?" Sesinin sakin olması beni korkutuyordu. "Yapmayın ne olur... Ben sadece arkadaş olmak istedim, vallahi kötü bir amacım yoktu!" Dolu dolu olan gözlerime baktı.

Yavaşça yüzümü avuçlarının arasına aldı. Parmağıyla gözyaşlarımı sildiğinde boğazımdan büyük bir hıçkırık koptu. Sanki, sanki acıyla bakıyor gibiydi... Canı acıyor gibiydi...

"Bu gözler, o adam için mi ağlıyor?" Hızla başımı hayır anlamında salladım. "Vicdan azabından korkuyorum... Ne olur kovmayın, söz bir daha hiç konuşmayacağım!" Dedim.

Yiğit Bey gözyaşlarımı sildiğinde geriye gitmeye çalıştım. Eğer biraz daha burada kalırsam, daha fazla dayanamayıp bu güzel gözlü adama sıkıca sarılacaktım...

Beni ağlarken teselli etmesi için yalvaracaktım. Bir kez olsun sarılıp, benim kararıma saygı gösterdiğini söylemesini ne de çok isterdim...

İmkânsızdı...

Ellerini yüzümden çekmedi. "Neden onun burada kalmasını bu kadar çok istiyorsun?" Diye sordu. "Çünkü benim yüzümden kovulursa vicdan azabı çekerim. Yiğit Bey, lütfen kovmayın onu." Gözlerimiz birbirine kenetliydi ve çok içten bakıyordu...

Beni duvarla arasına sıkıştırdığında kaçacak bir yer aradım ama bulamadım... En sonunda yavaşça çenemi okşadı.

"Yani kalmasını istemenin başka bir nedeni yok?" Onu itmeye çalıştım. "Tabii ki yok. Ben sadece arkadaş olmak istedim." Yanağımı okşuyordu. "Sen arkadaş olmak istemiş olabilirsin ama o aynı şeyi istemedi! Onun amacı, onun amacı..." Sinirle gözlerini kapattı. "Sana yemin olsun ki; o okyanuslara benden başka bakanı yakarım kadın! Duydun mu beni? Benden başka kimse, hiç kimse o gözlerine bakamaz..."

Burnunu burnuma değdirdiğinde adeta kaçacak delik aradım. Bir an onun boşluğundan faydalanıp kaçacaktım ki beni sıkıca tuttu.

Belime sarılan güçlü kolların arasında küçücük kalmıştım. Hareket dahi edemediğimde ellerimi karnına koydum.

FEVERANWhere stories live. Discover now