Neler Oluyor? (5.Bölüm)

512 100 18
                                    

Annem hala işte olduğu için televizyonun karşısındaki üçlü koltuğa sere serpe yatarken ayaklarımı annemin kıymetli masasına uzatmış, uzandığım yeri abur cuburla doldurmuş bir şekilde en sevdiğim diziyi izliyordum. Tabi annem şuan beni bu şekil görse muhtemelen bir çığlık koparır ve terliğini bir tabanca misali usulca çıkarır, kafamı nişan alır ve tam on ikiden isabet ettirirdi.Her seferinde on ikiden vurmayı nasıl beceriyor merak ediyorum.Her güzel şeyin bir sonu olduğu gibi bu da çok çabucak bir şekilde son bulmuştu çünkü Elif arıyordu.

Elif'le lisede tanışmıştık. İlk başlarda diğer arkadaşlık hikayelerinin tam tersi olarak birbirimizden hiç hazetmezdik. İkimizin arasında sürekli bir rekabet bir karşılaştırma olurdu.Bu da birbirimizden nefret etmemizi sağlayan şeydi. Sonra bir gün Elif karşı sınıftan bir grup kızla hararetli bir şekilde kavga ediyordu.Kızlar tek başına olduğu için onu aralarına almış biri sağa biri sola itiyordu. Nereden geldiğini hiç bilmediğim bir cesaretle ''Onunla bir tek ben kavga edebilirim sizi sürtükler'' diye bağırarak kavgaya dahil oldum.Galiba onunla her ne kadar sürekli birbirimizi yesek, birbirimize nefret dolu bakışlar atsak da birbirimizi çoktan sevmiş böyle kabullenmiştik. El ele verip o kızların saçını başını yolmuştuk demeyi çok istesem de, ağzımızın payını aldık demek daha gerçekci olur .Utanarak söylüyorum ki birazcık hırpalandık.Tabi okulun huzurunu bozmaktan iki gün uzaklaştırma aldık bir de üzerine. Sonra bir anda birbirimizle konuşmaya selam vermeye ve birbirimizi tanıdıkça iyi anlaşmaya başladık.Tam anlamıyla ruh ikizimi bulmuş gibi hissediyorum.Geri kalan lise hayatı boyunca hep birbirimizi kollar, alt sınıfları ezer, derslerde uyur, teneffüslerde de dedikodu yapar, yakışıklı erkekleri keserdik. Ne günlerdi be! Kısacası o gün bu gündür benim en yakın arkadaşım hatta kardeşim.

''Talia yoksa, yoksa hala sen televizyonun karşısındaki kanepeye bir güzel popişini yaymış keyif mi yapıyorsun kuzum ?''

Meraklı gözlerle bakarken muzip bir sesle ''Doğru söyle özel güçlerin falan mı var ? Ya da evime kamera falan mı taktırdın? '' dedim.

''Hayır canım. Gözlerim var ve kapının yanındaki camdan seni izliyorum. Kapıyı artık açacak mısın? Yoksa güçlü kollarım ile kapınızı un ufak etmemi mi tercih edersin? ''

Gözlerimi devirerek ayağı kalktım.Hızlı adımlarla giderek kapıyı açtım. Heyecanla boynuma atlayıp türk filmlerinden fırlamışcasına ''Hazırlan bebeğim seni kaçırıyorum.'' dedi.

Ne kadar '' n'ayır n'olamaz ''diye bağırmak istesem de çoktan beni sırtımdan itekleyerek odama götürmeye başlamıştı.

Her ne kadar evde keyfime bakmak istesem de Elif'e hayır diyemiyordum.Galiba ben evde huzuru arayanlardandım.

İsteksizce,''Nereye gidiyoruz?''diye sordum.

''Ah tabi ki seninle Doruk'un mekanına gidiyoruz. Fevkaladenin fevkinde bir yer bayılacaksın. Üstelik yeni bir vokalisti var.Adı Savaş görmen lazım çocuk çok yakışıklı demiyorum bak, über yakışıklı bir şey bir sesi var tüylerin ürperir ''

Doruk Elif'in sevgilisiydi. Yakışıklı sayabilecek bir yüzü olmasına rağmen itici kaba biri olması onu pislik bir adam yapıyor.Elif ona delicesine hayranlık besliyor ve ilk defa gerçekten aşık olduğunu söylüyor.Tabi Doruk'unda aynı şekilde onu sevdiğini ama ben Doruk'un pek önemsediğini düşünmüyorum açıkcası. Milyonlarca hata yapmasına rağmen her seferinde onu affediyordu. Hatta çoğu zaman hatalarını görmezden geliyor, kendisine aşık olduğunu kabullenmek istiyordu. Belki de kendini böyle güvende hissediyordu. Çünkü Elif'in tek zaafı Doruk'tu. Açıkcası onu fazla sevdiğim söylenemez ama Elif üzülmesin diye bir şey de diyemiyorum.O pislik arkadaşımı üzerse bu sefer o mekanını başına yıkarım.

Elif bu kadar hevesliyken tabi ki ona hayır diyemezdim.Önce annemi arayıp izin aldım.Normalde benim gece gezmelerime pek sıcak bakmaz ama Elif'i çok sevdiği ve ona çok güvendiği için üstelemeden kabul etti.Hemen üstüme sert duran beni hanım hanımcık göstermeyen şeyler giyip fazla bekletmeden aşağı indim.

Burası siyah duvarları, tahta yüksek masaları ,damalı fayansları ,loş ışıkları olan bir yerdi. Siyah duvarları, Elvis Presley, The Beatless, Nirvana ve ona benzer eski ve günümüzdeki bir sürü rock grubunun posterleri süslemişti.Bir duvarda Kurt Cobain'inde intihar mektubunda geçen bir söz vardı.''It's better to burn out than to fade away'' (Sönüp gitmektense yanmak daha iyidir)Bu söz normalde Neil Yong'un bir şarkısında geçse de bence anlamlı kılan bir intihar mektubunun içinde yer alması . Duvarda devasa boynuzları olan doldurulmuş bir geyik kafası vardı. Açıkcası ürkütücü bir yerdi. Masalardan birine geçtik Elif'le Doruk birbiriyle yiyişirken, ben sahneye sırtımı dönmüş etrafa bakınıyordum. Çok kalabalık ve gürültüydü.İnsanlar genellikle siyah ağırlıklı giyinmişti.Sonra birden ışıklar kısıldı.

Biri Elvis Presley-Jailhouse Rock söylemeye başladı. Bu şarkıyı gerçekten çok seviyordum.Herkes dans etmeye başlamıştı.Sesi kusursuz çıkıyor, hiç detone olmadan söylüyordu.Bu sesin sahibini merak edip, arkamı döndüğümde şaşkınlıktan küçük dilimi yutmak üzereydim.Bir türlü kendime gelemiyor olayın şokunu atlatamıyordum. Ağzım iki karış açık sahneye bakarken, Elif kulağıma eğildi.

''Sana dediğim kadar var değil mi?'' dediğinde gözlerimi sahneden ayırmayarak onaylarcasına kafamı sallamakla yetindim.

Bu nasıl olabilirdi? Deniz sahnede şarkı söylüyor aynı zamanda dans ediyordu. Her zaman ki kolej çocuğuymuş gibi giyinen, insanlarla iç içe olmayı sevmeyen, o soğuk buz gibi olan çocuk şimdi baştan aşağı siyah giyinmiş saçlarına şekil vermiş ve sahnede şarkı söyleyerek milleti mi eğlendiriyor muydu? Ritme uyarak dans ederken üstelik gerçekten mutlu görünüyordu.Peki ama Elif adının Savaş olduğunu söylemişti. Neden adını değiştirme gereği duymuştu? Bunlara hemen bir cevap almazsam meraktan ölecektim.

Deniz sahneden inerken göz göze gelmiştik sahneden inip bana doğru yürüyordu ellerimle saçlarıma hacim vermeye çalışarak, Elif'e '' Makyajım akmış mı?'' diye sordum.

''Hayır canım çok güzelsin'.'

Bu da neydi şimdi? Beni görmezden gelerek bardan çıkmıştı. Oysa gördüğüne emindim.Arkasından koşarak gittiğimde biraz gerisinde durup onu izlemeye başladım. Davranışları ve tarzıyla başka biri gibiydi. Bir kaç kişiye selam verdikten sonra dudaklarının arasına bir sigara sıkıştırdı. Elini siper ederek sigarayı yaktı. Bir şok daha yaşadım tanıdığımı sandığım Deniz şimdide sigara mı içiyordu? Aman Tanrım!

Bir kız Deniz'in önünde durdu.Kız sarışın düzgün fizikli, alımlı bir kızdı.Bir şeyler konuştuktan sonra Deniz elindeki sigarayı yere atıp ayağıyla ezdi ve kızı kolundan tutup kendiyle duvar arasında bıraktı kızı öpmeye başladı.O kadar tutkulu öpüşüyorlardı ki utanmasa şuracıkta işi pişireceklerdi.

Gördüklerimden sonra gözümden bir damla yaş aktı elimin tersiyle sildim.Sonra bir tane daha süzüldü gözlerimden yanaklarıma oradan usulca yere düştü. Kalbim bir enkazın altında kalmış gibi acı çekiyordu.Sahiden neden bu kadar acımıştı canım?

Nasıl olmuş canlarım? Yorumlarınızı bekliyorum..Bu arada diğer bölüm bomba gibi geliyor haberiniz olsun.. :) 10 voteden sonra paylaşacağım.. :)

KİMSİN SEN? #Wattys2017Where stories live. Discover now