"Sen iyisin değil mi?" Diye soran Selma'yla birlikte hafifçe başımı salladım. "İyiyim... Sadece elimi kestim, ciddi bir şeyim yok." Salatayı hazırlamaya koyuldum.

Dikkatle domatesleri doğruyordum. Bir daha elimi kesersem yara yeniden kanayıp, acıyacaktı.

Sinem'in mutfağa girdiğini görsem de ona dönmedim. Bana iftira atmıştı! İftira atabilen bir insanın iyi olması mümkün değildi. Eğer Allah'tan korksaydı, iftira atmazdı. Bu kadın kesinlikle iyi niyetli bir insan değildi!

"Asya?" Bana seslendiğinde cevap vermedim. "Yiğit Bey'i senin odandan çıkarken gördüm. Aranız çok iyi olmalı." Göz devirdim. "Seni ilgilendiriyor mu?" Alayla güldü. "Doğru, ilgilendirmiyor."

Onu umursamadan salatayı yapmaya devam ettim. Ah, şu kız bir an önce bu evden gitmeliydi zira hiç iyi şeyler olmayacaktı.

"Yiğit Bey'i ayartmaya çalışıyorsun... Doğrusu, gayet başarılısın. Bakalım seninle kaç gün eğlenecek?"

Kan beynime sıçramıştı!

Öfkeyle elimdeki her şeyi bırakıp ona döndüm.  "Saçma sapan konuşup benim canımı sıkma! Beni kendinle karıştırma!" Yine bana iftira atıyordu! "Kimsenin yüzüne bakmayan o adam, seninle pek ilgileniyor. Bunu nasıl başardın?"

Alaycı sesine daha fazla katlanamıyordum!
"Sen ne dediğinin farkında mısın?!" Kafayı yiyecektim! "Ne sanıyorsun kızım sen? Seni seveceğini falan mı? Sadece kullanıyor, bunu bilmiyor musun?" Alayla güldü Sinem, sinirlerim iyice tepeme çıkıyordu!

Sinirden ellerim titriyordu. Bu kadın kim oluyordu da benimle böyle konuşabiliyordu!

"Ne oluyor, ne diyor bu kız?" Dedi Selma şaşkınlıkla. "Sen önce bir kendine bak-" Yiğit Bey'in sesini duymamla o tarafa döndüm.

"Ne oluyor burada?!"

Öyle bir bağırdı ki, ürkmeden edemedim. Sinem'in yine bana iftira atacağını bildiğimden üzüntüyle bakışlarımı kaçırdım.

Yine ona inanacaktı, dün olanlar bugün de yaşanacaktı. Yine üzülen, yine kırılan ben olacaktım.

"Asya saçmalıyordu sadece Yiğit Bey." Sinem'e baktım. "Öyle mi, her şeyi duydum! Çabuk Asya'dan özür dile!" Dediğinde şaşkınlıkla karşımdaki adama baktım, beni mi koruyordu? "Ama Yiğit Bey-" Sinem'in sözünü kesti. "Çabuk Asya'dan özür dile!" Diye kükremesiyle birlikte korkuyla yerimden sıçradım.

Sinem'in bakışları bana dönmemişti. Benden nefret ettiğini biliyordum. "Ö-Özür dilerim." Yiğit Bey'e bakarak söylemişti, bana dönmemişti bile! "Asya'ya bakarak söyleyeceksin!"

Yiğit Bey'in net ses karşısında Sinem mecburen bana döndü.

"Özür dilerim."

İsteyerek söylemediği o kadar belliydi ki, gözleri nefret doluydu. Sanki her an beni öldürecekmiş gibi bakıyordu.

"Bir daha; tek bir yanlışını daha görürsem kovarım seni!"

Yiğit Bey burnundan soluyordu. Beni korumasına şaşırsam da ses etmedim. "Peki." Diyebildi sadece Sinem, yüzü renkten renge giriyordu.

FEVERANWhere stories live. Discover now