26.Bölüm

2K 95 22
                                    

''Şermin''

Pazartesi küçücük ama sıcacık haneye dolunca, ufak bir telaş sarıyor herkesi, evde artık Yusuf yoktu, sadece 4 kişi kalmışlardı. Dolayısıyla bir kişi eksik olunca, bir muhabbet de eksik oluyor, bir tabak daha eksik oluyor, bir ses daha eksik oluyordu. Ama ne vardı ki hala amcası ve yengesi buradaydı, Bulut ve Zümrüt'te... Şermin yatağını toplayıp, yüklüğe kaldırdı, yengesi ve Zümrüt'te topladı yatağını ve Şermin Zümrüt'ün yardımıyla, kaldırdılar yatağı döşeği. Ozan, Bulut, Zümrüt, Şermin nine, Şermin, Dilruba, Banu hanım, küçücük girişe seccade serdiler ve sabah namazına durdular. Sonra Şermin mutfağa girdi, onu gören Zümrüt'de yardım etmek için kolları sıvadı. Evin iki büyük kızı hazırladı kahvaltıyı. Bulut da girdi mutfağa, hazırlanan tepsiyi salona götürdü. Eyüp kanepeye sere serpe yatıyor, tatlı tatlı horlamasıyla uyuyordu. Şermin kardeşinin çıkan bacağını yine yorganın içine koydu ve sofraya oturdu herkes gibi. Kocaman bir aile vardı sofrada. Bulut sanki huzursuzdu, ama bunu saklamaya çalışıyordu, elbette bu Şermin'in gözünden kaçmadı. Zümrüt rahat görünse de Ozan bey de de vardı bir gariplik ama, Şermin akşama sakladı. kahvaltılıklardan bir kaç ağzına attı ve saate baktı: ''Ben kalkayım artık, geç kalacağım'' deyip kalktı, anneannesi: ''Kızım aç gidiyorsun, şunlardan ye bir az daha'' dese de Şermin koşarak dünden hazırladığı kıyafetlerini giymek için odasına gitti. Her zaman giydiği beyaz kumaş pantolonu ve üzerinde bisiklet motifi olan pastel mavi renkte tunik geçirdi ve pardösüsünü de giyip, şalını taktıktan sonra çiçekli elbisesini dürdü ve çantasını aldığı gibi çıktı.

~~~~~~~~~~~~~

''Tarık-Şermin-''

Şermin şirkette kendi halinde çalışıyordu. Tarık'da odasında çalışmaktaydı. Faruk koşa koşa yönetim katına çıktı ve Şermin'i buldu. Şermin'in masasına gelerek, nefes nefese: ''Hocam...'' diyebildi, karnını tutuyor, hızlı hızlı nefes alıyordu. Şermin ayaklandı ve: ''oturun oturun... Sakin olun. Ne oldu? Lale hanım bir su versene şuradan'' dedi. Faruk oturdu ve suyu kabul etmeyerek: ''Anlatmam lazım... Ohh... Bir saniye... HH... Hah şimdi dur... Hoh.... Nehir!... Nehir demin buraya geldi.'' dedi. Şermin iyice kızdı Nehir'e. Çattı kaşlarını: ''Allah'ın her günü burada zaten... Ne olmuş?'' dedi. Faruk: ''Hocam... Size özel anlatmam lazım'' dedi. Şermin meraklandı, Lale'de... Lale gitmesi gerektiğini düşündü ve: ''Benim ilgilenmem gereken dosyalar var Şermin hanım... Sonra siz...'' dedi kaş göz işaretiyle. Şermin başıyla onayladı. Faruk yavaşça anlatmaya başladı: ''Nehir size iftira atacaktı az kalsın Şermin hocam.'' dedi ve yutkunarak önüne eğdi başını. Şermin çatık kaşlarını daha da hiddetle çattı ve: ''Ne duydunuz Faruk bey?'' dedi. Faruk teker teker olanları anlatınca Şermin'in, kan beynine sıçradı, küplere binse de bunu anca ileriye, uzaklara kaşlarını çatarak bakarak öfkesini yendi ve: ''Siz de kendinizi paralamışsınız bizim için Faruk bey... Sağ olun, boş verin, üzülmeyin, ben zaten çok durmam buralarda, yarın bu gün istifamı verecektim zaten.'' dedi. Faruk başından vurulmuşa döndü ve: ''Hocam siz ne diyorsunuz? Nasıl konuşuyorsunuz? Tarık bey sizi kovduğunda ben de istifa edip sizin yanınıza gelecektim, siz nasıl istifa etmeyi düşünürsünüz?'' dedi... Şermin Faruk'un telaşını bilse bile iyiye yordu ve: ''Size her şeyi öğrettim Faruk bey, uygulamak sizden. Ayrıca benim buraya geliş sebebim başından belliydi, Tarık bey'in otoritesini arttırmak, ona yardım etmekti ama kendi kendine halletti maşAllah... Durmam için bir sebep yok artık...'' dedi. Faruk bunu kabul etmedi :''Tarık bey neden bu kadar önemli, ben sizin öğrencinizim! Bana öğrettiklerinizle ben uygulamaya geçemem ki, siz gibi bir örnek olmadıktan sonra karşımda.'' dedi. Şermin Faruk'u anlıyordu: ''Bakın... Artık öğrencim değilsiniz Faruk bey. Bundan sonra siz bu şirketin baş psikoloğusunuz. Ayrıca Tarık bey benim hocamın oğlu, o ön planda olacak çünkü hocam beni bunun için yolladı buraya.'' dedi. Tarık ise arkada bunları dinliyordu. Neye üzülse, şaşırmıştı. Faruk yine çıkıştı: ''Hayır! Gidemezsiniz! Eğer giderseniz bütün iftirayı doğrularsınız.'' dedi. Şermin tam ağzını açmış: ''siz zaten halletmemiş miydiniz o konuyu?'' dedi ki Tarık: ''Ne iftirasıymış o?!'' diyerek kaşlarını çattı ve 3 basmak merdivenden inip Şermin'lerin yanına geldi ve Şermin'in korku dolu bakışları neredeyse her şeyi anlatıyordu.Faruk başını eğerek anlattı, mahcuptu. Tarık ise  öfkelendi, üzüldü, nasıl utanmadan böyle bir iftirayı her kese yayabilir diye düşünüyordu. Tarık Şermin'e döndü ve: ''İstifa edin Şermin hanım.'' dedi. Düşündüğü tek şey Şermin'le arasındaki mesafeyi arttırmaktı. Gerçekten arttırmak... Babası Şermin'i değil, yani bir psikolog tutmuştu Tarık'a... Bu muydu yani babalık, bu muydu sevgi, Tarık hepsinden soğudu... Şermin Tarık'a döndü ve: ''Ben de öyle düşünüyordum, eski yerime geri dönsem iyi olur.'' dedi. Tarık başı dik gözleri parkeye odaklanmış: ''Oraya da gitmeyin Şermin hanım!'' dedi. Şermin gözleriyle Tarık'ı süzdü ve: ''Niye ki?'' dedi. Tarık Şermin ile kısık sesle olsa bile hiddetli konuştu: ''Çünkü ne zaman babamla bir araya gelseniz bir iş çeviriyorsunuz benim başıma! Bu kadar mı yani hukukumuz Şermin hanım? Bu mu yani? Babamın gölgesinde!? Bence Siz ne istiyorsunuz biliyor musunuz?'' dedi. Şermin dolmuş gözleriyle Tarık'ın koyu yeşil gözlerine bakarak: ''Ne?'' dedi. Tarık hiç acımadan, ağzına geleni esirgemedi: ''Babamı! Babamın sevgisini! Adam kızım kızım derken kendinizi öz kızı mı sandınız Şermin hanım?!!'' dedi. Şermin sıkılmıştı bu kıskançlıklardan, Tarık için içinden hakaretler geçirse de sustu, başını iki yana salladı ve, sessizce: ''Senin Gül gibi baban var! Gül gibi! Sen kendini sevdirmezsen baban seni nasıl sevsin?! Ben unuttum babamın sesini... Kızım deyişini unuttum... Geçip karşıma babanıza, bana haksızlık etmenize katlanamıyorum artık!'' dedi ve gözünden bir damla yaş gelir gelmez sildi ve merdivenlere doğru yürüdü. Mescide gitmeyi düşünüyordu. Faruk, Tarık'a kızdı ve kızgın kızgın bakıp: ''Şermin hocam ağlıyorsa ,sizin yüzünüzden, sizin ona oynadığınız oyunlar yüzünden. Kullandınız onu, vicdansızsınız siz!'' dedi ve odasına gitmek için merdivenleri indi. Tarık yine acılarla dolu yüreğine geri döndü, onunla baş başa kalmaktan sıkılıyordu, odasına kapandı. Lale ise hiç bir şey anlamadı ama meraklıydı. 

MünzeviWhere stories live. Discover now