25.Bölüm

2K 117 14
                                    

Şermin atından indi ve pardösüsüyle şalını düzeltti. Tarık kibirli bakışlarını gururlu bakışlara teslim etmişti, atından indi ve Şermin'i izledi. Şermin atının yularını taktı ve yüzünü yumuşak yumuşak sevmeye başladı, kulağına bir şeyler fısıldadı... Tarık kollarını bağladı ve merakla: ''Size de babanız mı öğretti?'' dedi. Şermin durdu, gözlerini arkasındaki Tarık'a döndürmeden yanıtladı: ''Evet... '' dedi. Tarık elini eline vurdu ve: ''Vay be!! Babalar neler neler öğretiyor, bizim ki anca hastahaneden hastahaneye koşsun dursun...'' dedi. Şermin aniden Tarık'a döndü ve: ''Sizin babanız bir kahraman Tarık bey... Onu hafife alamazsınız.'' dedi başını iki yana sallayarak ve bakışları Tarık'ın üzerindeydi. Tarık: ''Ellerin kahramanı. Benim değil!'' dedi ciddiyetle. Şermin kaşlarını acı çekercesine çattı ve başını yine iki yana sallayarak: ''Hayır... Bazen evlatlar, anne babalarının yaptığı fedakarlıkları göremeyebilirler, siz kahramanınız gibi görmeseniz de ben öyle görüyorum. Çok zordur insanın karısının terk edip gitmesi, bir de ardında sizi bırakması... Babanız güçlü biri, size hem analık hem babalık yapmaya çalışmış bir kahraman. Biz ne vakalar gördük, ne hastalar gördük bu durumda, bu durumda ama babanız kadar dirayetli davranamayan insanlar... Bir az daha dikkatli bakın babanıza, yüzündeki derin çizgilere... Emekleri... Geçirmişlikleri... Acıları...'' dedi. Tarık dikkatle dinliyordu Şermin'i, bu ifade çok anlayışlı bir ifadeydi. Tarık'da anlayışla cevapladı: ''Anlıyorum... Haklısınız, her baba emek vermiştir mutlaka... Ama benim istediğim başka Şermin hanım...'' dedi. Şermin de merakla Tarık'ın yanıtını bekliyordu: ''Ne peki?'' dedi. Tarık gözlerini başka yere kırpıştırıp tekrar Şermin'de buluşturdu: ''Sevgi... Küçük çocuklar gibi olmamın sebebi budur belki... Hala küçük çocuklar gibi sevgi bekliyorumdur babamdan... O işlerinin arasında unuttu beni, normal... Sizin anlattığınıza göre, böyle dirayetli olması bile büyük bir nimet ha?'' dedi, Tarık çok şey istediğinin farkındaydı, çok şey istemişti gerçekten... (!) Şermin anlayarak dinlediği Tarık'a gülümsedi ve: ''siz sevgiyi yanında olmak sanmışsınız Tarık bey... Benimkiler yanımda değil, ama aramızda anılarla bir bağ var, sevgi var... Sizin başınızı okşayamamış olabilir, birlikte maç izleyememiş olabilirsiniz, belki vakit geçirememişsinizdir. Ama artık 26 yaşında dipçik gibi delikanlısınız, çocuk değilsiniz. Her kes sevgi bekler, sevgi besler, ama erkekler genelde mantıklarıyla yaşarlar... Doğru muyum?'' dedi gülümsemesini eksik etmeden. Tarık gözlerini ayırmadan, başını hafifçe öne salladı. Şermin devam etti: ''O zaman... Hayat devam ediyor, Hayat inanan ve iyi amel işleyenler  dışında hiç kimsenin kazanamadığı bir oyundur der İzzetbegoviç. Ben inanıyorum ki kazanan biz olacağız.'' dedi. Tarık'ın yüzünü hafif bir tebessüm kapladı... Gözleri umutla doldu, derin bir nefes aldı: ''Şermin hanım... Bu yüzden mi çok seviyorsunuz babamı?'' dedi. Şermin başını evet anlamında salladı ve: ''Erdem hocam, stajyerliğimden bu yana her şeyi öğretti, öğretmen gibi. Emeği çok fazla...''dedi. Tarık başını öne salladı ve atının yularını tutarak: ''Peki o zaman... Ben sizi artık pazarınızla baş başa bırakayım.'' dedi. Şermin güldü ve: ''Çok iyi olur Tarık bey!'' dedi. Tarık şaşırdı ve: ''Bu kadar doğal olmayın Şermin Hanım'' dedi. Şermin güldü ve atın yularını eline aldığı gibi ahırına götürdü. Tarık da aynısını yaparak, bakıcıya ve yanlarındaki Tarık'ın ortağıyla da vedalaştılar ve arabaya yol aldılar. Bakıcı Şermin'e küçük bir hediye getirmişti, anahtarlık: ''Gösteriniz çok güzeldi, bu bizden bir armağan olsun'' dedi ve uzattı. Şermin bir anahtarlığa bir de Tarık'a baktı gülümsedi ve teşekkür etti.

Tarık arabayı çalıştırdı ve yola çıktılar. İstanbul'dan uzaklaşmış olmaları hasebiyle yolun iki kenarı bina veya sokak lambası değil ağaçlarla kaplıydı, öyle güzel bir atmosferdi ki, 576 mega piksel göz nimetinin görüp görebileceği en samimi tablo, mavi yeşil beyaz... Bu güzel ortama iyi bir eser yakışırdı, Tarık'ın eli radyoya dokundu, Şermin bunu fark edince tebessüm etti ve yola döndü. Güneşin sabah kızıllığını kaybetmediği bir zaman diliminde, güneye yol alıyorlardı.

MünzeviWhere stories live. Discover now