11.Bölüm

3.1K 157 4
                                    

"Şermin"
Şermin yer yatağında bir sağa bir sola dönüyordu. Sıkılmıştı,yatağından kalktı saate baktı gece 11'di. Canı çok sıkılmıştı. Mutfağa gitti, sobayı yaktı. En sevdiği elmalı kurabiyeyi yaparsa belki unuturdu aklındakileri, hemen 4 tane elma rendeledi, şekerle birlikte sobanın üstünde karamelize etti, herşeyi sessizce yapmaya çalışıyordu, gece ses çok gider diye ses çıkartmamak için ipe un seriyordu. Daha sonra dolabı açtı ve tarçın çıkarttı. İki tatlı kaşığı tarçın koydu ve sobanın üstünden aldı. Hamur için yumurta, yoğurt, pudra şekeri, tereyağla birlikte yumurdu. Sonra yere sofra bezi yazdı, elmalı içi ve hamur leğenini aldı, leğenden hamurları aldı ve beze yeptı, bezeleri açıp içine elmalı karışımdan koydu ve tepsiye dizdi, guzineye verdi ve ellerini dizine bağlayarak beklemeye başladı. Birden gözleri kilimin desenlerine daldı, Tarık'a gitmişti aklı, "bu adamın sıkıntısı var ama ne? Kimseyle yemek yemek istemiyor... Çocukları seviyor. Onlar için üzülüyor... Dahası, benim eniştemi sanki tanıyor... Acaba tanıyor mu? Ama nereden tanısın, niye öyle davrandı o zaman? Gözleri pörtledi. Aman ne uğraşıyorsun ki boş ver, seni düşünen var mı? O seni hep yoruyor." Deyip tam gözlerini kapatmıştı ki, yeniden açtı, "olur mu öyle şey. Yazık değil mi adama? Hem senin işin bu! Ona yardım etmelisin!" Dedi kendi kendine. Şermin'in aklı karışmıştı... Bağdaş kurup oturdu ve düşündü, Yardım etse, Tarık'dan korkuyor, etmese aklı bunda kalıyor. Sonra Şermin iyice kararını verdi: "yardım et Şermin, ne kadar korkarsan kork. Etmelsin. Artık kalp hapı mı içersin yanına giderken, çarpıntı yapmasın diye , yoksa derin derin nefes mi alırsın? Orasını bilemem, ama o adam sana maaş veriyorsa sende ona yardım etmek zorundasın. Eyüp'ün öksürdüğünü bile nasıl fark etti, başkası olsa 'bana ne' der. Duymazdan, görmezden gelir. Bu demektir ki Tarık bey iyi biri... Sahi bu Eyüp iki de bir neden öksürüyor ki inşAllah bir şey çıkmaz."
Şermin elmalı kurabiyelerine baktı, olmuştu, kalan hamuru dolaba kaldırdı, ve kurabiyeler soğur soğumaz üstüne pudra şekeri serpti. Bir kaç tane yedikten sonra salona gitti, kapıyı güzelce kapattı ve yatağına yattı Şermin ellerini kafasının altına koydu ve sımsıcak sobanın sesi ve kokusu eşliğinde uykuya daldı.

Sabah her kes kahvaltısını yapıp dağılmıştı evde yalnızca Şermin, ninesi, Mirza ve Eyüp kalmıştı. Şermin Eyüp'ü güzelce giydirdi. Kapının yanına, portmantoya yaklaştı ve kendine de Eyüp'e de mont aldı, ikisi de montlarını giydiler. Şermin anneannesine tembihledi:" nineciğim! Seni ararım ben, kulağın telefonda olsun tamam mı?" Diye. Şermin nine: "tamam kızım. Çabuk gelin inşAllah, dikkat edin yolda molda emi..." Diyerek Şermin'i ve Eyüp'ü uğurladı. Şermin Eyüp'ü özel hastaneye götürüyordu. Eski çalıştığı hastahaneye. Eyüp'le birlikte dolmuşa binip hastahanenin yolunu tuttular. Eyüp ablasına sordu: "abla iğne yaparlar mı bana?" Diye Şermin çantasından minik bir şeker çıkarttı ve Eyüp'e uzatarak: "bilmem... Belki sadece muayene edip yollarlar... Hem iğne yapacaklarsa bile ben hemşireleri tanıyorum, söylerim hiç acıtmazlar." Dedi. Eyüp bir az rahatlamıştı. Ama yinede ağlamaklıydı.
Hastahaneye varmışlardı. Şermin hekime götürdü önce Eyüp'ü sonra hekim "bir de iç hastalıklara gösterin, akciğerlerde problem olabilir." Dedi. Şermin ile Eyüp dahiliyeye çıktılar. Sıra bekliyorlardı ki Erdem bey Şermin'i gördü, çok sevindi ve hemen yanına vardı, bu küçük çocuk da kimdi? Erdem bey selam verdi. Şermin Hocasını gördüğü için mutlu oldu. Selamı aldı, Erdem bey Eyüp'ü sorunca Şermin'de kardeşi olduğunu söyledi, Erdem bey kaç kardeşsiniz diye sordu, Şermin 5 diye yanıtladı. Erdem bunu bu zamana kadar bilmiyordu. Sonra sordu: "Peki, Eyüp için mi geldin? Hasta değildir inşAllah." Dedi. Şermin cevapladı: "inşAllah. Ama öksürüyor. Akciğerlerinde olabilir dediler." Dedi. Erdem bey: "hm... Bu yaşta çocuklar zaatüre olabiliyor Şermin kızım, bizim oğlan Tarık... 8 yaşında annesi gittiğinde olmuştu. Bir süre hastahanede yattı, ama iyileşiyorlar... İnşAllah bir şey çıkmaz" Dedi. Şermin Tarık'ı unutmuştu, hmm deyip geçecekti ki: "Saliha hanım Tarık beyin annesi değil mi?" Dedi şaşkın bir ifadeyle. Erdem: "geçenlerde söylemiştim ya, Saliha Hanım benim 2. Eşim." Deyince... Şermin bütün olan biteni anlamıştı hatta dışından: "buna tepki olarak da hiç kimseyle yemek yemek istemiyor! Şimdi anladım... Erdem hocam! Tarık bey Saliha hanımla iyi anlaşır mı?" Diye sordu. Erdem bir şey anlamadı: "neden sordun? Aslında Tarık pek de sıcak bakmadı 2. Evliliğime. Hep bunun kavgasını önüme sürer." Dedi. Şermin artık düğümleri tek tek çözmeye başladı. Şermin:"Tarık bey sizin yine kandırılacağınızdan korkuyor, aslında durum o kadarda vahim değil. Sadece sizin kararınızın doğru olduğunu ona göstermelisiniz, ama her zaman bir babanın şefkatini eksik etmemelisiniz. Onunla vakit geçirin, evet çok yoğunsunuz, ama Tarık bey büyüse de sizin oğlunuz ve hala ilgi bekliyor. Onu en sevdiği yere götürün, birlikte mutlaka bir şeyler yapın, Tarık bey tıkır tıkır eski haline dönecek." Dedi ve çoktan Şermin'e sıra gelmişti, Erdem beyle vedalaştıkdan sonra, Eyüp'ü muayene ettiler, bir de kan aldılar. Eyüp ağlıyordu. Şermin onun ağlamasına hiç dayanamadı, sımsıkı sarıldı: "geçti bitti çocuğum tamam... Ağlama. Geçti." Dedi. Kan tahlilinin sonuçları iki saate çıkacağı için Şermin Eyüp'ü mağazaya götürdü gezdirdi.

MünzeviOnde histórias criam vida. Descubra agora