⭐JM-10.Bölüm:'Kimi sevip sevmeyeceğimizi seçemiyoruz ki.'⭐

20.2K 1K 705
                                    


Medyada:  •Güntaç Özdemir-Elizabeth 🎵

Bölüm ithafı:19MRV07 yorumunu yerim kız.

İyi okumalar

*Düzenlendi*

"Tamam. Görüşürüz." dedi ve telefonu kapattı. Heyecanla yüzüne baktım. Gülerek, "Ee ne dedi?" diye sordum. Gözlerini devirdi. Beni takmayarak masanın üstünde olan kahvesini alarak bir yudum aldı. Omzuna yumruk attım. Böyle baya sertçe. "Ya Çağrı. Söylesene meraktan çatlayacağım şimdi." dedim.

Elindeki bardağı tekrar masaya bırakarak, "Ne söyleyeyim Doğa? Klasik Serpil Teyze işte." dedi. Oflayarak önümdeki dosyalara acı bir bakış attım. Annem her an buraya gelebilirdi. Ama ne zaman geleceklerini söylememişlerdi. Onları çok özlemiştim. Geçen gün telefonda konuştuğumuzda bahsetmişti.

"Onu bunu bırakta. Canım jelibon çekti." diye söylendim. Bunun üstüne Çağrı göz devirip, "Ne zaman çekmez ki canın jelibon?" diye kafiyemsi bir cümle kurdu. Ne kadar da mütüşümsü bir cümle. Boğazımı temizleyip elimi mikrofon niyetine ağzıma götürdüm. "Ne zaman çekmez ki canın jelibon? Özellikle böyle sıcak ortamlar da. Bir-"

Yediğim şaplakla yumruk yaptığım elimi enseme götürdüm ve ovuşturdum. "Acıdı namussiz." diye çıkıştım. Bir kere mütüşümsü bir insana bu yapılmaz. Yapılamaz. Niye? Why? Günah. Öyle yani. Neyse böyle bir cümle geçmedi sizde böyle bir şey okumadınız okay? Okay.

"Ne edebiyat yapıyorsun lan o zaman?" bunu dediğinde hayretle baktım yüzüne. "Sen edebiyat yaparken iyi dimi Çağrı? Ben edebiyat yapınca bok mu Çağrı? Ha Çağrı? Kıskanma Çağrı? Cevap ver Çağrı? Gaza geldim Çağrı? Jelibon al Çağrı."

Takıldım mı giderim bozuk plak gibi. Ama bir kere bozuksa onu Murat Boz bozmuştur. Adamın soy ismi Boz. Neyse konuyu şeyapatırmayım. Bana ordan iki tekila barmen. Yanına da jelibonlu muhallebi. Oh mis anam. İs my kafa beautiful? Ahaha no. Yoksa yes mi?

Çağrı'ya çevirdim tekrar bakışlarımı. Kafasını dışarıya çevirmiş etrafa bakınıyordu. Masada olan kalemi alıp kafasına fırlattım. Tam isabet. Kafasını tutup küfür mırıldandı. Bana dönüp, "Doğa." diye tısladı dişlerinin arasından. Sesli bir biçimde yutkundum. Şirince sırıtıp el salladım. Göz devirip gülümsedi.

"Ya Doğa. Seninle konuşmamız gereken bir-" Azra odama girince Çağrı'yı görmesiyle sözü yarım kaldı. Çağrı'ya bakıyordu. Çağrı'da ona. Bir Azra'ya bir de Çağrı'ya bakıyordum. Ben yokmuşum gibi bakışıyorlardı. Ellerimi birbirine vurup, "Hey! Ben de burdayım." dedim. Çağrı boğazını temizleyip bana döndü.

"Efendim Doğa'm. Bir şey mi diyordun?" dedi. Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Gözüm Azra'ya kaydı. Kafasını iki yana sallayıp Çağrı'nın tam karşısında ki boş yere geçip oturdu. Çağrı Azra'ya bakar gibi oldu ama tekrar bana çevirdi bakışlarını. Bak anam bak. Baktın bakacağın kadar zaten.

"Bir şey demiyordum. Azra bir şey diyordu." deyip Azra'ya döndüm. Azra ise bir bana birde Çağrı'ya bakarak, "Iğm." diye bir ses çıkarttı. "Yarın iş çıkışı alışverişe gidelim mi diycektim." dedi ve saçlarını geriye attı. Yüzüne dikkatlice baktım. "Niye bugün değil de yarın?"

Bunu der demez rengi bezi attı kızın. Yan gözle Çağrı'ya baktı tekrar. Bende bakışlarımı Çağrı'ya çevirdim. Kaşlarını yukarıya kaldırıp indiriyordu. Yani bu 'Hayır.' anlamına geliyordu. Azra tekrar bana dönüp, "Ee yok canım. Bugün biraz işim var da. Ondan şey ettim."

JELİBONLU MUHALLEBİMDonde viven las historias. Descúbrelo ahora