20. Bölüm Issız Gece

En başından başla
                                    

"Daha fazla konuşma. Gözlerini kapat. Sadece uyu."

Hande'nin gözleri kapanırken daldığı yeşil gözlerden gözlerini ayıramıyordu. İlk kez o yeşil bakışlar üşütmüyordu. İlk kez soğuk ve nefret dolu bakmıyorlardı. İlk kez o bakışlara aynı nefretle karşılık veremiyordu. Veremiyordu çünkü?

Neler oluyordu?

Sanki bir girdaba kapılmış sürükleniyordu. Sıcak nefesler yakarken yüzlerini, az önce bileğini öpen dudakların yüzüne dokunmasıyla sesli bir nefes alıp gözlerini kapattı. Duyduğu koku alıp götürürken, kapalı gözlerinden sakin yaşlar akmaya başladı. Dudakları zorla kıpırdarken sözler zar zor dökülüyordu o dudaklardan.

"Sen kimsin? Nasıl birisin? Ben bu olanları anlamıyorum."

Kırık dökük bir kaç kelime ve simsiyah bir boşluk. O simsiyah boşlukta en yüksekten aşağı düşen Hande. Üzerinde masmavi, uçuş uçuş bir elbise. Boşluktan aşağı ağır ağır düşerken yüzünde bir gülümseme vardı. Ne zamandır tatmadığı mutluluk şu an tam kalbinin üzerindeydi. Duyduğu müzik sesiyle kollarını daha da açtı. Boşluğa daha da sığındı. O boşluk kendini kollarına almıştı bırakmayacaktı biliyordu ve emindi.

Çalan kemanın huzur veren dingin sesi yüzündeki tebessümü büyütürken yayılan nağmeler kulağından kalbine süzülüp tüm güzelliğini oraya yerleştirirken gözlerini kapattı.

İşte bu...

Uzun zamandır hasret kaldığı huzur ve mutluluk... Ne kadar da özlemişti. Ne kadar da hasret kalmıştı. Bu müzik hiç bitmesin yüzü hep böyle gülsün. Hep böyle mutlu olsun. Çok şey mi istiyordu? İki kırık tebessüm, keman sesi ve arkasına bunların getirdiği mutluluk.

Sadece bu kadar.

Ne para ne pul ne de başka bir şey. İstediği maddi değeri olmayan ama kimsenin de ulaşamayacağı kadar değerli, bir kaç küçük kırık mutluluk sebepleri.

Masmavi elbisenin bol kolları uçuşurken ellerini göğsünde birleştirdi. Kalbi deli gibi çarpıyordu. Çarpıyordu ama attığı için değil. İşlevini yaptığı için değil. Başka bir şey için atıyordu. Bu boşluk onu kalbinin atma sebebine götürüyordu ve aşağı doğru indikçe kalbinin çarpıntısı artıyordu. Çünkü o kalbin çarpma sebebi kollarını açmış kendini aşağıda bekliyordu. Hem böyle kalmak istiyor, hem aşağıya kavuşmak istiyordu. Ama şu an önemli olan bu yaşadığı andı. Hiç bitmesin hep sürsün...

***

"Hande canım. Aç artık gözlerini."

Hande gözlerini açmaya çalıştı ama açmak istemedi. Yüzündeki tebessüm hâlâ duruyordu. Uyanmayacak bugün kazıya gitmeyecekti.

"Anne güzel bir rüya görüyordum. Tam ortasında uyandırdın. Ben bugün kazıya gitmeyeceğim."

"Zaten gidersek birlikte gideriz. Ya uyansana. Sıkıldım!"

Hande duyduğu yabancı ama yabancı olmayan sesle gözlerini açtı. Gördüğü kişiyle gözleri kocaman olurken birden hızla kalkıp yatağa oturdu. Başındaki ağrıdan dolayı gözlerini kapatıp acıdan dolayı inlerken eliyle başını tuttu.

"Nesrin neler oluyor?"

Nesrin anlamayan gözlerle Hande'ye sonra etrafına baktı. Ne oluyordu ki?

"Hande anlamadım. N'oluyor?"

Hande bir eliyle başını tutarken diğer eliyle yataktan destek alıp arkasına yaslandı. Gözlerini açıp etrafına baktı. Sonra Nesrin'e en son bileklerine. Birinde morluklar geçmek üzereyken diğeri simsiyahtı. Gözleri ânında dolarken başını kaldırıp Nesrin'e baktı. Onun gözlerinin bileğinde olduğunu görünce başını eğdi. Nesrin yine şahit olmuştu. Ortamda yükselen sessizliğin çığlığı gittikçe yükselirken arada duyulan sadece kısık içli nefeslerdi. İkisi de biliyordu ki çaresi yoktu. Hasta bir adam ve bu olanlar.

ESARET  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin