12. Bölüm Maskeli Balo

Start from the beginning
                                    

Seza merakla etrafına bakarken Nesrin'le göz göze geldi. Onun samimi gülümsemesine içten karşılık verdi. Nesrin ikisinin yanına gelip Seza'ya hoşgeldin deyip havaya baktı. Hem akşam oluyordu hem gittikçe soğuyordu.

"Hande alt kata salona geçelim mi?"

Seza kaçamak gözlerle etrafı incelerken gülümseyip Hande'nin elini tuttu.

"Ben eşyalarını getirdim. Cep telefonun tabletin. Sonra kıyafetlerin ve ufak tefek şeyler. Onları birlikte yerleştirelim mi? Şimdi çalışanlar çıkarıyor."

Hande bir an duraksayıp Seza'ya baktı. İlk ziyaretçi ve ihtiyacı olan eşyalar. Hapishane ve... Evinden nasıl çıktığını düşündü. Gözü hiçbir şey görmemişti. İçini çekerken adamların getirdiği çantalara baktı. Seza bir kaç parça şey demişti ama gelen eşya anlattığından daha fazlaydı. Nesrin'in eşyaları odaya koydurmasını dalgın gözlerle izledi. Sanki o eşyalar burada kalmasını daha da uzatacaktı.


Getirmeseydi. Neden getirmişti? Belki bir kaç güne kadar giderdi. Belki de çıkar bir yol, yarın karşısına çıkardı. Belki de bu eşyalara ihtiyacı olmazdı. Belki, belki, belki... Düşündüklerinin yalan olduğunu bilse de o belki o kadar güzeldi ki. O kadar ferahlatıcı bir o kadar inanılmaz ve en son yalancı bir belki...

Nasıl olduğunu anlamadan kendini hücresinde buldu. Seza ve Nesrin konuşuyordu ama bir şey duymuyordu. Çünkü o belki tüm duyularını yok etmişti.

Sendelerken zorla koltuktan tutup oturdu. Boş gözleri Seza ve Nesrin'in telaşlı gözleriyle buluşurken nihayet duymaya başladı.

"Hande iyi misin? Su getireyim."

Hande aynı boş gözlerle Nesrin'e baktı. Duymaya başlamıştı ama hiçbir şey anlamıyordu. Onun telaşla odadan çıkıp gitmesini dalgın gözlerle izlerken omzuna dokunan elle başını kaldırdı. Seza'nın hüzünlü gözlerine bakarken kelimeler dilinden bağımsız döküldü.

"Kıyafetlerimin hepsini getirmeseydin. Belki gelirdim. Yani çok sürmez o açıdan dedim."

Seza'nın gözleri ânında dolarken dudaklarını bastırdı. Şimdi ne diyecekti? Bu ümitli söze karşılık konuşacak kelimeler yoktu ki. Kırık kalbinden diline dökülen kelimeler de kırıktı. Tıpkı sesi gibi.

"Canım. Güzel arkadaşım. Geleceksin tabii ki. Sen gel yeter ki. Kıyafetlerinin hepsi burada kalsın. Hatta tüm eşyaların kalsın. Zaten hepsini de getirmedim. Canını sıkma. Hem-hem senin çok sevdiğin bir şeyi de getirdim. Sürpriz. Seni rahatlatan senin en sevdiğin."

Hande acıyla gülümsemeye çalışıp başaramayınca dolan gözlerine engel olamadı. Seza çok akıllıca konuşuyordu ve hiç yakışmıyordu. Oysa Seza hep saçmalardı ama şimdi? Şimdi öyle değildi ve maske taktığı çok belli oluyordu. Maskeli baloda değildi ve gerçeği tüm çıplaklığıyla yaşıyordu. Nesrin'in yanına oturup suyu uzatmasıyla istemsiz ne için aldığını bilmeden alıp içti. Kaç gündür midesine sudan başka bir şey  girmemişti. İçtiği su midesini bulandırırken yüzünü buruşturup tiksindiği belli olan bir ifadeyle bardağı Nesrin'e verdi. Yerdeki çantalara boş gözle bakıp gülümsemeye çalıştı.

"Kalır değil mi? Hiç düşünmemiştim haklısın."

Nesrin anlamsız gözlerle bakarken Seza gözlerini kaçırıp çantanın birini açtı. Yapacağı tek şey vardı.

ESARET  Where stories live. Discover now