-17-

33.3K 1.8K 63
                                    

Ormanın derinliklerine doğru giderken, bu sefer kaybolmamak için geçtiğimiz yerlere ayağımı sürttüm. Arkama da baktım izler görünüyordu. Yani kaybolmayacağız. Bu arada Doruk şu ana kadar üç kez düşme tehlikesiyle karşı karşıya geldi, önüne bakmıyor zeki şey. En sonunda daha önce tırmandığım ağaç gibi olan bir ağacın yanına geldik. Zaten aynısı olması imkansız, koca ormanda nasıl bulayım!?

"Bak ben bu ağaca tırmandım." dedim ve güldüm. Doruk ağaca şöyle bir baktı ve ıslık çaldı. "Hım dayanaklıymış."

"Sonra sen geldin, niye çığlık attın dedin." dedim masal anlatır gibi. "Kesin ayı çıktı önüne değil mi?"

"O zamanda öyle demiştin. Hayır arkadaş ormanda niye sadece ayı çıkıyor ki karşıma, tavşan var sincap var neden ayı?? Neyse ben yine tırmanıyorum bakalım hatırlayacak mısın?" dedim mükemmel fikrimi sunarak. "Peki."

İtiraz da yok. Sen kızsın bir yerine bir şey olur demek hiç yok zaten. Ayı sensin asıl. Allahtan harika bir tırmanıcıyım. "Ee şimdi ne olacak bayan zeki?"

"Şimdi gözlerini kapat ve hatırlamaya çalış." dedim aklıma gelen ilk şeyi söyleyerek. "Tamam." Bana bugün hiç itiraz etmiyor ya. Kesin bir düşüncesi var bunun. Fazla uysal.

"Hatırladın mı?" dedim bir süre sonra umut dolu bakışlarla. "Hayır."

"Hiç mi azıcık bile mi??"

"Hayır hiç bir şey yok!!"

Biraz üzülerek iç çektim. "Tamam iniyorum aşağı." dedim ve aşağı inmeye başladım. Ve tabii ki kader kader ve kader. Ben yine  Doruk'un üstüne düştüm. Belki hatırlarsın ha? "Şimdi hatırladın mı?"

"Hım sanırım... evet... ben bu anda... seni öptüm değil mi?" dedi ve gülümsedi. Gözleri dudağıma kaymaya başlarken gerildim. "Hayır pis sapık, ben senin kaşını patlatmıştım."

"Ne? Sen Doruk Seçkin'in kaşını mı patlattın?" dedi şaşırarak. Bakışları yeniden gözlerimde durdu. "Evet çok eğlenceliydi. Bir daha yapabilir miyim?"

Elime yavaşça büyük bir taş aldım ve Doruk'a baktım. Taşı arkama sakladım. "Kalk üstümden çok ağırsın. Cidden kaç kilosun sen?"

"Sanane be hemen konuyu değiştir sen."

"6-0 eziyorum seni Eylül Hanım, bu durumda seni öperdim." dedi Doruk bilmiş bir şekilde. "Ya, demek öyle."

"Hım öyle istersen yapabiliriz şimdi."

"Hım bir dakika." dedim ve iki dakika önce elime  aldığım taşı Doruk'un gözünün içine kadar soktum. "Hadi yapalım. Öbüründe üstüne düşünce patladı ama bu sefer taşla halledeceğiz ne yapalım?"

Doruk hızla kaçmaya çalıştı ama ben üstünde olduğum için bir şeye yaramadı. "Ne? Kızım manyak mısın sen ya? Çekil git kalk üstümden hemen."

"Aa niye şimdi yapabiliriz demiştin!" dedim ve kahkaha attım.  "Sümsük, çirkin, baş belası."

"Deme böyle gözlerim yaşarıyor mutluluktan." dedim ve gözümü siler gibi yaptım. Tabi ki vurmadım ve ayağa kalktık.  Arabaya doğru giderken gözlerim karardı. Doruk'un omzuna tutundum. "Ne oldu özür mü dileyeceksin?" dedi bana bakmadan.

"Doruk." diyebildim sadece.

"Peki affettim gerek yok özüre."

Cümleme başlayamadan yere yığıldım. Son duyduğum şey Doruk'un sesiydi.

"Eylül!!"

 
 ★⋰˚☆* ⋰˚☆★★* "★  ★"★  ★★⋰˚☆* ⋰˚☆★★* "★  ★  

Planlanmış AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin