-5-

50.8K 2.2K 127
                                    

Saat 07:35 ve yaz tatilindeyim. Ama bu saatte uyandım ve şu an otelin önünde beni uyandıran, insanımsı şeyi bekliyorum. Hayır ders vermesini istedikte, niye bu kadar erkenden kaldırıyorsun abiciğim? Ah bu çocuk nerede şimdi bu? Bir telefon numarası falan hiçbirşey almadım ki, bende asıl suç. Şu kafama anca şimdi geliyor bu fikirler.

Otelin kapısının önünde aşağı yukarı yürürken bir yandan da mırıldanıyordum. "Pislik, alay mı ediyorsun benimle? Bir gel sana göstereceğim ben."

"Geldin mi?" sesi ile kaşlarımı çattım. "Ah evet 1 saattir buradayım. Bekletmekten zevk mi alıyorsun?"

"Yok sadece senin gibi bir mızmızın hemen geleceğini düşünmedim." dedi umursamaz bir tavırla. "Ah ben miyim mızmız? Sen mızmız görmemişsin!" dedim savunmamı yaparak.

"Of hadi gidiyoruz!" dedi ve yürümeye başladı. "Ne? Nereye?" diyerek ona ayak uydurdum.

"Cidden niye bu kadar çok konuşuyorsun, geveze!" dedi ve yoluna devam etti. Bu çocuk beni katil edecek. "Seni varya ben, ah öldüreceğim."

"Beni öldürürsen sana kim yardım edecek zeki?" dediğinde burun kıvırdım. Hemen cevap ver, hemen.

"Ne olduğu bilinmeyen türü keşfedilememiş salak." diye mırıldandım. Ama duydu ki gerildi. "Bana hakaret etmeyi bırakır mısın artık?"

Boğazını temizledi ve sağ eliyle kafeyi gösterdi. "Gir şu kafeye 11. masaya otur!"

"Ne yapacağım burada?" dedim boş boş bakarak. "Bir erkekle randevuda gibi davranacaksın. Birazdan gelir erkek. Bakalım ne kadar yeteneklisin? Durum çok fena olamaz."

"Ağzın açık kalacak!" dedim ve dediği yere geçtim. Burası iyiymiş serin serin oh be! Bizim öküz de tam karşıdaki masaya oturdu. Bana bakıyordu gözlerini kısıp. Bende ona dil çıkardım. "Eylül Taşdelen?"

Vay anasını be! Bu insan mı? Tipe bak asalet, yakışıklılık, karizma akıyor!! Antalyada hep bunlar mı var yahu??

"Buyurun benim." dedim heyecanlanarak. "Ben Mert Doğan. Oturabilir miyim?" dedi çocuk kibarca. Doruk bunu izleyip örnek alsın.

"Ah tabi buyurun." dedim gülerek. Teşekkürler öküz bir işe yaradın sonunda. Ay gözleri su yeşili ya oha!! Var mı böyle bir göz? Ağlamak istiyorum sayın seyirciler. "Nasılsınız?"

"Sizli bizli konuşmasak sevmiyorum pek." dedim hemen. "Ah tabii ki." dedi çocuk.

"Nasılsın Eylül?" dediğinde küçük dilimi yutmamak benim için büyük bir başarı oldu. "İyiyim ben. Ee sen nasılsın?"

"Bende iyiyim işte. Kahvaltı yaptın mı?" dedi tatlı bir şekilde. "Hayır."

"O zaman sipariş verelim. Garson!" dediğinde gözümdeki yeri giderek arttı. Ay ne düşünceli şeysin sen!

Kahvaltıyı beklerken pek konuşmadık. En sonunda kahvaltı geldi. Of çok açım. Hayvanın biri sormadı ki aç mıyım diye? Kibarca yemeye çalışsam da başaramadım. Yemek yerken kendini kaybedenlerdenim.

"Mert sen nerelisin?" dedim ekmeği çiğnerken. "Ben Amerika New Jersey'de doğdum."

"Puf. A..ame...rika mı?" derken ağzımdaki tüm yemekleri Mertin yüzüne transfer ettim. Iy ne kadar iğrenç cidden. Kötü kız ben.

"Be..ben özür dilerim. Amerika deyince heyecanlandım." dedim peçete çıkarırken. "Sorun değil."

Bunu derken sanki alay eder gibiydi. Tamam sinirlisin ama alay... ve ben. Yandın oğlum sen. "Eh kaza dedik bitti gitti be! Abartacak ne var bunda?!"

Planlanmış AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin