8. Bölüm Damatsız Gelin

En başından başla
                                    

Kendisiydi!

Duyduğu sesle irkilip yere eğik olan başını kaldırmadan önüne düşen şeye baktı. Nar... Birisi nar atmıştı. Atınca alkışlar daha da çoğalmıştı. Kolunu tutan yabancı el şefkatle sıkarken kulağına eğildi.

"Berekettir. Nar atılır ve etrafa ne kadar dağılırsa bereket okadar çoğalır."

Hande dinlediği ama anlamadığı söze sesini çıkarmadı. Şu an tek bildiği içinin ağladığıydı. Çığlık  çığlığa... Feryat figan... Hıçkırarak. Etrafı dönerken tüm sesler birbirine girdi. Nereye gittiğini bilmeden yere basıp basmadığını anlamadan yürüdü, yürüdü. Dizlerinin ağrımasından merdiven çıktığını anladı. Ve alkışlar arasında başını kaldırdığında kendine dolu gözlerle bakan Nesrin'le karşılaştı. Düğün için hazırlanmadığı çok belliydi.

Taziyesine gelen tek kişi...

Soluk bir yüz, alelade toplanmış bir saç ve baştan aşağı giydiği simsiyah kıyafet. Nesrin'i görünce dolan gözleri onun kendine hızla sarılmasıyla göz pınarlarından akmaya başladı. Nesrin ağlıyordu. Hem de katıla katıla... Kendini tutamadı. Sessizce ağlamaya başladı. Kendini yalnız, yapayalnız hissederken yalnız olmadığını anlaması ya da kendini anlayan, kendi gibi ölümüne ağlayan biri olması... Yasta olsa onu paylaşmak kadar birlikte olmak hissetmek ne kadar da anlamlıydı. Nesrin'in titreyen çenesi omzuna değerken zorla fısıltıyla konuştuğu sözü kalbini deldi geçti. Yakından atılmış mızrak gibi...


"Özür dilerim. Ben bilmiyordum. Özür dilerim. Sadece özür. Çünkü başka söylenecek söz yok. Bu bile saçma ama özür dilerim."

Hande titreyen sesini toparlayıp konuşmaya çalıştı. Çünkü yalnız değildi ve aynı dili konuştuğu biri vardı. Yapamadı. Tekrar denedi yine yapamadı. Boğuk hıçkırığı konuşmasını önlerken omzundan sımsıkı saran ellerin verdiği güvenle kendi de daha sıkı sarıldı. İkisi bu şekilde dururken terasın ucundan onları izleyen bir çift soğuk ve yeşil gözler öfkeyle bakıyordu.

Öfkesi yapılan hazırlığa, hiç bu şekilde düşünmediği evliliğe ve o kızın beyaz gelinlik içinde gelip gelin moduna girmesineydi! Nesrin'den hiç beklemediği ataklar görüyordu. Onun şu anda o kızın yanında değil kendi yanında olması lazımdı ama o... O şimdi o kızın yanında ve üstelik sarılmış ağlıyordu! Onu böyle ağlarken görmemişti o kara günden beri. Babasına annesine baktığında onların gayet mutlu olduğunu görmesi, artısı bir de konak çalışanları. Hepsinin yüzünde güller açıyordu! Kendi başı yanarken herkesin mutlu olması hazmedilir gibi değildi. Şu anda bağırıp çağırmak, her şeyi devirip dökmek, ortalığı ve yapılan hazırlığı bozmak için neler yapmazdı ama yapamıyordu! Annesinin kolundan tutmasıyla öfkeyle soluduğu nefesini yüzüne verdi.

"Nikah memuru geldi."

Nikah memuru... Ölüm nikahını kıyacak memur da gelmişti ve karanlık hayatı karanlığına doymamış dibe vuruyordu. Kolunu öfkeyle çekip annesine biraz eğildi.

"Muradınıza erdiniz ama benim değil sizin istediğiniz şekilde!"

Daha fazla konuşmak, başka şeyler söylemek istedi ama öfkeyle nefesini alıp hızla nikah masasının yanına geldi. Aldığı her nefeste öfke kat sayısı artarken Nesrin ve Hande'nin birbirlerine sarılmış hallerine baktı. Nikah masasına o kız oturmadan asla oturmayacaktı! Geçmeyen bir kaç saniye ve Hande'nin Nesrin'i bırakması. Sanki saatler sürmüştü.

Hande arkasını dönüp nikah masasına baktı sonra kendine nefretle bakan Kerem'e. Masayla arasında olan mesafe bir kaç adımdan ibaretti. İlk adımını attı. Sonra ikinci, sonra üçüncü ve diğerleri... Masaya oturan nikah şahitlerine baktı. Birini tanıyordu ama diğerini ilk kez görüyordu. Nikah memuruna baktı. Masa idam sehpası, nikah memuru cellat, şahitler onun yardımcısı. Titrek nefesini tazelerken başını kaldırıp Kerem'e baktı. Onun görevi neydi? Can alan melek Azrail? Hayır değildi. O sadece kendisi gibi kurbandı ama bakışlarından anladığı kendisini öldürmek istemesiydi. Sandalyesini çeken kişiye baktı. Damadın yapması gereken işi Nesrin yapıyordu. O da bu sahnede koruyucu melekti. Başını eğip idam sehpasına oturdu. Elindeki çiçeğine bakıyor gibi görünüyordu ama değildi. Kendini kaderin çizdiği çizginin önüne atmıştı. O kadar! Yanındaki sandalyenin sert bir şekilde çekilmesi ve yanına oturan, ilk gördüğünde meydan okuduğu adam. Kerem Karahan! Kalbi korkuyla atarken nikah memurunun konuşmasını dinlemeye başladı. Genel konuşma ve arkasına sorduğu soru.

ESARET  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin