|38| Sürpriz

85.4K 5K 836
                                    

# Aurora - Runaway

Bölüm ithafı: _dark_butterfly_

Multimedya: Kusurlu Facebook grubundaki paylaşımlar.

İyi okumalar Kukolar'ım! ♥

▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬

Babam zaferinin ardından büyük bir keyifle gülümserken tavla tahtasını kapattı, Hazar'ın kolunun altına soktu. Hazar yenilmiş olmasına rağmen gülümsüyordu ve gülümsemesi yenilmiş olsa dahi oyundan ne kadar keyif aldığının büyük bir göstergesiydi.

"Geçmiş olsun," dedi babam Hazar'a.

Hazar bana taraf bir bakış attı ve ardından "Yaktın beni be Ferhat amca," diyerek sessiz bir şekilde yakındı babama. Birkaç saniye sürmüş olan bakışının etkisi hala devam ederken babam Hazar'ın omzunu sıkıp "Bir daha ki sefere evlat," diyerek göz kırptı.

"Bir daha ki sefere bırakmam ama oyunu sana."

Babam küçük bir kahkaha attı. "Bir daha ki sefere," diye fısıldadı öne doğru eğilerek. "Ecmel için birkaç el veririm sana; aksi takdirde kazanman pek bir olanaksız."

Parmaklarımı dudaklarımın üzerine bastırıp gülümsememi gizlemeye çalıştım. "Yok öyle Ferhat amca," dedi Hazar. Elini yumruk yapıp sol bileğini babamın önüne doğru uzattı ve ekledi: "Alırsam bileğimin hakkıyla alırım oyunu." Bana baktı. "Sen de kıs kıs gülme oradan bücür. Ayıp olmasın diye yenildim babana." Gözünün tekini kırptı.

"Eminim öyledir," dedim.

"İnanmıyor musun?"

"İnanıyorum tabii."

Babam gülümsemeye devam ederken Hazar'ın omzunu sıktı. "Üzülme evlat. Ben sana öğretirim," dedi. İkisinin de cümleleri nükteliydi. Birbirleriyle şakalaşırken ikisi de keyif alıyordu. Onları izlerken gülümsememek mümkün değildi. Koşulsuz ve sonsuza dek seveceğim iki erkek de karşımdaydı. Biri hayatını ailesine adayan, dört kişilik küçük kraliyetimizin kralı, benim kralım, canımdan çok sevdiğim babam, diğeri yüreğimdeki bütün sevgiyi armağan ettiğim, umudum, kahramanım, sevgilim Hazar...

"Sofra hazır!"

Henüz kendisi görünürde yokken sesi kulaklarımıza dolan Didem koşarak salona girdiğinde ne babamı ne de beni gördü, direkt olarak Hazar'ın yanına gidip elini tuttu. "Hadi Hazar ağabey yemek yiyelim," dedi. Sesi Hazar'a beslediği sevgiyi taşıyordu. Hazar hala kolunun altında tutuyor olduğu tavla tahtasını sehpanın yanına bırakıp oturduğu tabureden kalktı ve Didem'i kucağına aldı. Didem Hazar'ın bu hareketiyle gülümserken incecik ve kısa kollarını Hazar'ın boynuna doladı. "Masada benim yanımda oturacaksın, değil mi Hazar ağabey?"

"Elbette ufaklık," diye yanıtladı kardeşimi Hazar. "Masadaki en güzel kızın yanında oturmak benim için bir onurdur."

Didem'in gülümsemesi iyice büyüdü. Hazar her hareketi ve sözüyle küçük kız kardeşimi kendine hayran bırakıyordu adeta. Doğrusu ona hayran olmamak elde değildi. İnsanın kalbini kolayca fethedebiliyordu ve bunun için çok bir şey yapmasına da gerek kalmıyordu. Tek bir kelimesi, tek bir bakışı ve tek bir gülümsemesi yetiyordu.

Hazar kucağında Didem'le birlikte salondan ayrıldıktan hemen sonra babam yanıma gelip saçlarımı okşadı ve her iki yanağımdan da öptü. Huzuru barındıran gülümsemesine karşılık verdiğimde sandalyemin arkasına geçip mutfağa gitmek üzere hareketlendi.

Söz verdiği gibi Didem'in yanına oturmuştu Hazar. Didem Hazar'a bir şeyler anlatırken annem, çorba dolu tabakları masaya yerleştiriyordu. Babam sandalyemi Hazar'ın hemen karşısına yerleştirdikten sonra yanımdaki sandalyeye oturdu. Tam o anda Didem "Baba!" diye bağırdı. "Siz tavla oynamıyor muydunuz? Oynuyordunuz. Elleriniz kirli olmalı. Hazar ağabeye masaya oturmadan önce ellerini yıkattım. Peki, sen ellerini yıkadın mı?"

KusurluWhere stories live. Discover now