|23| Koku

92.4K 7.7K 1.9K
                                    

# Felix Wemmel - Dying Embers 

Bölüm ithafı: birazbenvebirazdaha ♥

Keyifli okumalar!

▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬

Kucağımdaki telefonumu elime alıp saati kontrol ettim. 16.47'ydi. Hazar 5'te burada olmamı söylemişti ama ben, biraz yalnız kalmak için erken gelmiştim. Annemde istediğim gibi beni yalnız bırakmak için birkaç dakika önce yanımdan uzaklaşmış, beni hep beklediği banklardan birine oturmuştu.

Sahilin bu tarafında hiç kimsecikler yoktu. Yalnızdım ve gözlerimi ufka dikmiş, öylece bakıyordum. Bir yandan da Hazar'ın benden ne isteyeceğini düşünüyordum. Haftalar öncesinde girdiğimiz iddiayı dün kazanmıştı ve bugün ona borçlandığım şeyin ne olduğunu söyleyecekti. Doğrusunu söylemek gerekirse meraktan ölecekmiş gibi hissediyordum. Bir an önce gelmesini ve ne isteyecekse istemesini diliyordum. İzlediğim filmlerde ya da okuduğum kitaplarda, kız ve oğlan iddiaya girer, iddiayı hep erkek kazanırdı. Bunun sonrasında da kızdan bir şey isterdi. Bir süre aklımda kalan isteklerini düşündüm. Erkek genelde benim yapmaya cesaret dahi edemeyeceğim, asla yapmayacağım bir şeyi isterdi. Öpüşmek... Ve kızda hiç itiraz etmez kabul ederdi. Bazen daha fazlasını istiyorlardı. Filmlerde bunu çok görmüştüm. Ama bugün Hazar'ın benden böyle bir şey isteyeceğini zannetmiyordum. Onu yeterince tanımıyordum belki ama böyle bir şey istemeyeceğini bileceğim kadar tanıyordum. Ki zaten olurda benden böyle bir şey isterse hayatta kabul etmezdim. İddiayı kazanıp kazanmaması umurumda olmazdı.

Aklımdaki saçma düşüncelerden sıyrıldım, kucağımdaki telefonumdan bir kez daha saati kontrol ettim. Saatim şimdi 17.02'yi gösteriyordu. Nerede kalmıştı ki? Acaba bir işi falan mı çıkmıştı? Ama o zaman haber verirdi, değil mi?

Omuzlarımı düşürüp başımı öne doğru eğdim ve "Off," diye mırıldandım. Tam o anda bir çift el gözlerimin üzerini örttü, görüşümü karanlığa boğdu. Birkaç saniye öncesinde hiçbir şey yokken yüzüme değen ellerden sonra kalbim hızla atmaya, göğüs kafesimi zorlamaya başladı. Ellerim refleks olarak gözlerimi örten ellerin üzerine gitti. Uzun, ince parmaklarına dokundum.

"Hazar?" dedim. Sesim titrekti; heyecanımı ele veriyordu.

Gözlerimin üzerindeki eller yavaşça yüzümden ayrıldı, ellerin sahibi arkamdan çıkıp yanıma geldi. "Çok fazla bekletmedim, değil mi?" diye sordu. Ama onu gördüğümde sorusuna cevap veremeyecek kadar afallamıştım. Dudaklarım şaşkınlıkla aralanmış, kalbim anlam veremediğim bir korkuyla daha da hızlı atmaya başlamıştı. Kaşlarım istemimin dışında çatılmışlardı. Gözlerimi bir süre yüzünden ayıramadım. "Hazar," diye fısıldadım sonra. Mavileriyle yeşillerimin içine doğru baktı. "Ne oldu sana? Sen... İyi misin?"

Hazar başını hızla sallayıp yüzüne geniş bir gülümseme yerleştirdi ve yanımdan ayrılıp önüme geldi, kumulların üzerine çökerek bağdaş kurdu. "İyiyim," dedi.

Hiçbir zaman unutmayacağım ve her bir milimini ezberlediğim yüzündeki yaralara baktım. Ne tuhaftır ki yüzündeki yaralara rağmen hala çok güzeldi ama dediği gibi iyi görünmüyordu. Sağ gözünün altı morarmıştı. Dudağının sağ tarafı patlamış ve neredeyse yumruğum kadar şişmişti. Sol yanağının üzerinde belli belirsiz bir çizik vardı. Yaralarına bakarken içim sızladı.

"Ne oldu?" diye sordum.

"Merak mı ediyorsun?" dedi Hazar ve muzipçe gülümsedi.

Gözlerimi devirmeden edemedim. Ben onun için endişelenip ne olduğunu sorarken, onun bunu alaya vermesi sinirlerimi bozuyordu. "Ne olduğunu söyleyecek misin?" dedim. "Kavga falan mı ettin?"

KusurluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin