|13| Korku

107K 7.3K 774
                                    

# Adanowsky - You are the one

Multimedya: Hazar. ♥

Keyifli okumalar! 

▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬

Sevgili Günlük;

Uzun zamandır hüzünden, çaresizlikten ve korkudan başka hiçbir şey hissedemezken, bu sabah gözlerimi açtığımda benliğimin derinliklerinde ilk kez farklı; ama ne olduğunu bir türlü anlayamadığım bir duygu hissettim. O duygu, sanki gittikçe bütün ruhuma yayılıyordu. İçimi hoş bir his kaplıyor, hüznümü bir anlığına yok ederek başka duyguları tadabilmeme izin veriyordu.

Dağılan hüznüm bir anlığına yok olsa da hissettiğim korku ruhumdan hiç eksilmiyordu. Hala insanlardan ve onların hakkımda düşüneceklerinden korkuyordum. Dışarıya çıkmaktan korkuyordum. Hiç sevilmemekten, hayatımın sonuna kadar buraya mahkûm kalacağımdan ve gülümsemenin ne demek olduğunu unutacağımdan korkuyordum.

Hazar hiç beklemediğim bir anda, ansızın hayatıma girdikten sonra beni gerçeklerle yüzleştirmişti. Beni tanıdığından söz etmişti bir defasında. Haklıydı da. Beni tanıyordu. Belki de benim kendimi tanıdığımdan bile daha çok tanıyordu beni. İnsanlardan kaçtığımı söylediğinde bunu reddetmiştim; ama yaptığım tek şey insanlardan kaçmaktı. Kazadan önce pek çok kez küçümsenmiş, dalga geçilmiştim. Kazadan sonra ise insanların yeni görünüşüm nedeniyle beni küçümsemelerini istemiyordum. Farklı olmak istemiyordum. İstediğim tek şey diğerleri gibi olabilmekti.

Hazar onunla dışarı çıkmamı, günümün birkaç saatini ona ayırmamı istemişti. Bu teklifini kabul edemezdim. Bunu yapmaya hazır değildim. Ama yine de derinlerimde bir şey onunla yan yana olabilmeyi, yüzünü fotoğraflardan değil de canlı bir şekilde görebilmeyi, ses tonunu işitebilmeyi ve hayal ettiğim gülümsemesine şahit olabilmeyi istiyordu.

İçimdeki o hisse yenilip Hazar'ın teklifini kabul edebileceğimden deli gibi korkuyordum. Ama tek korkum bu değildi. Aynı zamanda teklifini kabul ettikten sonra ve o, ne halde olduğumu gördüğünde, bir daha beni görmek istemeyeceğinden, benimle konuşmaya devam etmeyeceğinden korkuyordum.

*

Penceremin karşındaki yerimi almış, yarım saati aşkın bir süre boyunca apartmanımızın altından geçip giden ve ne kadar özgür olduklarını düşündüğüm insanları izliyordum. Hayat, beni öldürmüştü ama başkaları için hala devam ediyordu. Kazadan sonra her gün böyle olmayı hak edecek ne yaptım diye sorup durmuştum kendime. Dışarıda onca kötü insan varken neden hayat benden umutlarımı ve mutluluğumu almıştı?

"Ecmel?"

Annemin sesini işittiğimde ellerimle yanaklarımı kuruladım ve derin bir nefes alıp sandalyemi yavaşça sesin geldiği yöne doğru döndürdüm. Annem bir eliyle kapımın kolunu tutmuş, birkaç metre ötemde duruyordu. Gözleri yüzümde dolanırken kaşlarını çatışını gördüm. Hemen sonra kapımın kolunu bırakarak bana doğru hızla ilerledi, dizlerinin üzerine çöktü ve bacaklarımın üstünde duran ellerimi ellerinin arasına aldı. "Ağladın mı sen?" diye sordu. Sorduğu sorunun cevabını zaten bildiğini biliyordum. Ama yine de inkâr edip başımı iki yana salladım ve titrek çıkan sesimle "Hayır," diye fısıldadım.

Annem ellerinden birini ellerimden ayırıp sol yanağımı avuçladı. Ellerinin soğukluğu yanağıma işlerken dudaklarımı birbirleri üzerine bastırıp gözlerimi sıkıca yumdum. "Ağlamışsın," dedi annem. "Sürekli ağlıyorsun."

Hiçbir şey demedim. Ne demem gerektiğini bilmiyordum. Her gün ağlamaktan yorulmuştum ama bunu durduramıyordum. Sanırım en büyük lanetim ağlamaktı. Hayatımın sonuna kadar gözyaşı dökmekle lanetlenmiştim.

KusurluWhere stories live. Discover now