•21. Bölüm: Ne Dersin Maviş?•

8.8K 200 2
                                    



Deniz:

Mutluluk...

Mutluluğun tanımı kişiden kişiye göre değişir. Kimi için sadece karnını doyurabilmekken kimi için araba koleksiyonuna bir yenisini eklemektir.

Bu kadar öznel bir kavramı doğru bir şekilde tanımlamak mümkün değildir. Ama bence sevdiklerin ve bir parça huzurun varsa mutlusundur.

Şu an sevdiklerim yanımda ama huzurum yok. Aylar öncesinde yaşadığım bir olayın hayatımı bu denli etkileyeceğini asla tahmin edemezdim. Özellikle de sevdiklerimi tehlikeye atacağını...

Son yaşananlardan sonra hayatımdaki önemli insanlar benim yüzümden tehlikedeydi. Sarp'ın bu denli ileri gitmesi başta beni sinirlendirse de şu an iliklerime kadar titrememe neden oluyordu.

Tam mutluluğu yakaladım derken ellerimden kayıp gitmesine göz yumamazdım. Ama maalesef elimden bir şey gelmiyordu. Bu yüzden en değer verdiklerimle bir taksiye doluşmuş bu psikopattan kaçmaya çalışıyorduk.

"Ay az kenara kayın be!"

Beni derin düşüncelerimden çıkaran cırtlak ses Derya'ya aitti. Aramızda sıkışmış ve bir o kadar da bunalmış bir şekilde bezgin bezgin oturuyordu.

Rüzgar inadına koltukta daha çok yayılırken Derya mecburen öne doğru kaydı. Çıkardığı homurtularla Berke'nin dikkatini çekmiş olacak ki onun arkasına dönmesiyle birlikte burun buruna geldiler. Derya ateşe değmiş gibi geri çekilirken sinirini Rüzgar'dan çıkardı.

"Gel Rüzgar Abi kucağıma otur. Ya da dur ben bagaja geçeyim en iyisi!"

Rüzgar gür bir kahkaha attıktan sonra kafasını iki yana salladı ve toparlandı. Derya da rahat bir nefes alıp koltuğa tekrar yerleşti.

Bu tarz atışmalarla dolu yarım saatlik bir yolculuktan sonra sonunda gelebilmiştik. Erkekler bagajı boşaltırken biz de evi havalandırmaya koyulduk. Derya babamı o kadınla gördükten sonra buraya gelmeyi reddetmişti. Bu evde mutlu anılarımız vardı. Küçüklüğümüz neredeyse burada geçmişti. Derya bu güzel anıları gördüğü o sahneyle kirletmek istemediğini söylemiş ve bir daha buraya gelmemişti.

Onun için ne kadar zor olduğunu gözlerinden anlayabiliyordum. Mavilerini buğulayan yaşlar akmamak için mücadele veriyor, Derya ise sinirini koltukların üzerindeki örtüleri çekiştirerek çıkarıyordu.

Sonunda bu hırçınlığın bir işe yaramadığını anlayıp doğruldu ve derin bir nefes aldı. Gözlerini yumduğunda iki damla yaşın da firar etmesine izin verdi. Elinin tersiyle yüzünü kurulayıp hızla bahçeye çıktı.

Derya'nın çıkmasından iki üç dakika kadar sonra erkekler kapıdan çantalarla birlikte girdi. Berke'nin gözleri hızla salonu taradı ve endişeli bir sesle sordu.

"Deniz Abla Derya nerede?"

Merak ettiği şeyi tahmin etsem de gizlemeyip direk sorması hoşuma gitmişti. Hafif bir tebessüm ettim.

"Bahçeye çıktı."

Kafasını aşağı yukarı salladı ve elindeki çantaları kapının yanına bıraktı. Sanki kararsız kalmış gibi bir bahçeye çıkan sürgülü kapıya bir de elindeki telefona baktı. Sonra ani bir hareketle telefonu cebine tıkıp avuçlarını pantalonuna sürttü. Derin bir nefes aldı ve kararlı adımlarla sürgülü kapıdan bahçeye çıktı.

Berke Derya'nın üzerinde nasıl bir etki bırakıyor karar verememiştim. İtalya'dan döndüğünden beri eski Derya gibi değildi ve bunun Berke yüzünden olduğunu anlamam için Berke'ye nasıl baktığını görmem yetmişti. En kısa zamanda bu konuyu konuşmayı aklımın bir köşesine yazıp mutfağa yollandım.

Şah MatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin