•9. Bölüm: Çelişki•

16.7K 328 4
                                    



"Bu kadar yeterli. Şimdi beni affedeceğin kısma geçebiliriz."

Ne yeterliydi?

Ne kadar yeterliydi?

Kimin için yeterliydi?

Kimi affedecektim?

Neden?

N'oluyoruuz??

Beynim kırmızı alarm vermiş, sorular kafamın içinde çılgınca dans ediyordu. Göğsüm hızla inip kalkmaya başladı. Kalbim daha önce hiç bu kadar hızlı atmış mıydı?

Rüzgar kaseleri sehpaya bıraktıktan sonra oturmamıştı. Ama şimdi yavaşça koltuğa yaklaşıp sağ dizini koltuğa koydu. Sağ dizini sol dizi takip etti ve ölümcül bir yavaşlıkla bana doğru emeklemeye başladı.

Aslında emeklemek tabiri durumu anlatmaya tam yetmiyordu. Şu an emekleyen bir bebekten çok avına yaklaşan yırtıcı bir hayvan gibi görünüyordu gözüme.

Her saniye daha çok yaklaştı, o yaklaştıkça kalbim daha hızlı atmaya başladı ve ben tekrar tekrar aynı soruyu sormaya başladım. Kalbim daha önce hiç bu kadar hızlı atmış mıydı?

Her seferinde cevabım hayır oluyordu ve kalbim sanki daha fazlasını yapabileceğini göstermek için daha hızlı atıyordu.

Rüzgarla aramızdaki mesafe yavaş yavaş kapanırken dudaklarım beklentiyle aralandı. Yüzlerimiz fazla yakın bir konuma geldiğinde Rüzgar bir elini kolumun altından geçirip koltuğun kolundan destek aldı. Ben nefes aldıkça kalkan göğüs kafesim yüzünden göğüslerimden biri koluna sürtünüyordu.

Kirli sakallarının gizleyemeyeceği şekilde kasılan çenesi, boynunda atan damarı ve bacağıma değen sert erkekliği... Hepsi bir olup beni uçurumun kıyısında gibi hissettirirken Rüzgar birden arkamda kalan sehpaya uzanıp elinde bir kutuyla tekrar yerine oturdu.

Az önce her yerimin ateş almasını sağlayan bedeninin yerinde şimdi yeller esiyordu. Bu herif benimle oynamaktan hiç vazgeçmeyecekti. Sönmeye yüz tutmuş olan ateşim tekrar harlandı ama bu sefer kaynağı arzu değil öfke idi. Katıksız saf öfke.

Rüzgar elinde tuttuğu kutuyu bana uzattı. Sırıtarak almam için salladı ve her şey normalmiş gibi sakin bir ses tonuyla konuştu.

"Kusuruma bakma, akşam gelemedim."

Elindeki kutuyu sertçe çekip aldım. Bu evden çekip gidecektim ama önce o kutuda ne olduğunu öğrenmem gerekiyordu. Kutuyu parçalayacakmış gibi açtığımda karşıma en sevdiğim çikolatalar çıktı. Bu adam benimle dalga geçiyordu.

"Sen benimle dalga mı geçiyosun?"

Çok şaşırmış gibi kaşlarını havaya kaldırdı.

"Ama sevdiğini söylemiştin. Yanlış mı hatırlıyorum?"

Hâlâ derdimin çikolata olduğunu düşünüyordu. Çıldırmak üzereydim. Allah kahretsin ki ne evimin anahtarları ne arabam ne de cüzdanım yanımda değildi. Ama bir çaresini bulacaktım. Bu evden hemen çıkmam gerekiyordu.

Gözlerine öfkeyle bakıp ayağa kalktım ve kutuyu kucağına fırlattım. Hızlı adımlarla kapıya doğru giderken arkamdan geldiğini duyabiliyordum. Kapının kulbunu tutup aşağıya indirmiştim ki bana yetişti ve kapıya elini koyduğu gibi sertçe itip kapattı.

Şah MatWhere stories live. Discover now