•17. Bölüm: Bozgillerden Derya• (+18)

18.4K 252 0
                                    



Sabah uyandığımda burnuma dolan kokuyla gülümsedim. Gözlerimi araladığımda Rüzgar'ın yüzünü görmek ve dün gece olanları hatırlamak gülümsememin genişlemesine neden oldu. Bu aylar önce yaşadığım Sarp yüzünden yaşadığım korkudan çok farklı hissettiriyordu. Bu çok doğru hissettiriyordu. En ufak bir tereddüt duymamıştım onu içime alırken. Nitekim şimdi de pişmanlık hissetmiyordum.

Elimi Rüzgar'ın yanağına koydum ve uzanıp dudağına bir öpücük bıraktım. Gözleri aralanırken geri çekiliyordum ki elleri bileklerimi buldu ve beni tekrar kendine çekti.

"Nereye küçük hanım? Ufak bir öpücükle kurtulabileceğinizi sanmıyorsunuz herhalde..."

Ben kıkırdarken beni altına çekti ve dudaklarını dudaklarıma sürttü. Sonra dudaklarının yerini dili aldı ve ağzımın içine doğru kaymaya başladı. Ben de boş durmayıp dilini dilimle karşıladım. Rüzgar'ın inlemesi kulaklarıma dolarken ben de inledim. Sonra alt dudağımı dudaklarının arasına aldı ve emmeye başladı.

Onu daha çok kendime çekerken bacaklarımı beline doladım. Hala çıplak olduğumuz gerçeğini kasıklarıma değen erkekliğiyle fark ettim ve bir inleme daha koyverdim. Bir öpücükle bile sırılsıklam olmuştum. Rüzgar da fazla tahrik olmuş olacak ki elini aletine götürdü ve girişime hizaladı.

Öylece beklerken bir yandan da alt dudağımı bırakmış üst dudağımı esir almıştı. Bir süre onu da emdikten sonra dişlerinin arasına sıkıştırdı ve yavaşça çekmeye başladı. Zorla dudaklarımı bıraktıktan sonra boynuma indi fakat ben dün geceden ve sonrasında gördüğüm rüyalardan sonra bu zevki tekrar yaşamak için daha fazla bekleyemeyecektim.

Ellerimi kalçalarıma indirdim. Onu kalçalarından kendime doğru çekerken eş zamanlı olarak kendi kalçalarımı da yukarı kaldırdım.

"Aaahh!!"

Ve işte saatler sonra tekrar içimdeydi.

Beklenti dolu bakışlarımı geri çeviremedi ve bir eliyle göğsümü yoğururken diğeriyle yataktan destek alarak içimde hareket etmeye başladı. Her hareketinde  biraz daha zirveye çıkıyor, biraz daha kendimi kaybediyordum.

Rüzgar üzerimde doğruldu ve içimden çıkmadan beni de yüzü koyun çevirdi. Yapmak istediğini anladım ve dizlerimle ellerimin üzerinde doğruldum. Rüzgar üzerime eğilip kürek kemiklerimden başlayıp belime kadar yavaşça yaladı. Bütün tüylerim ürpermişti.

Tekrar dikleşip kalçalarımı tuttu ve bir yandan beni kendine çekerek içime girdi. Kendine geri çekerken beni de itiyor, sonra da içime girerken son hızda çekiyordu. Bir süre de böyle seviştikten sonra tekrar sırt üstü yattım. Sağ bacağımı havaya kaldırdı ve ve hızlıca gelip gitmeye başladı. Son bir güçle en derinime kadar kökledi ve ben kasılmaya başladım. Birlikte tükenene kadar boşaldık.

Yataktan çıkmayı başarana kadar birkaç kere daha benzer sahneler yaşandı. Sonunda onun dagücü tükenince yataktan çıktık ve ben kendimi duşa attım. Gülümsememi engelleyemiyordum. Yaşadığımız muhteşem saatler aklımdan çıkmıyordu. Rüzgar içimdeyken hissettiğim doluluk hissi bende fena bir alışkanlık haline gelecek gibi görünüyordu. Hoş Rüzgar'ın hiç itiraz etmeden içimi dolduracağına emindim.

Bu düşünceyle tekrar gülümsedim ve duştan çıktım. Banyodan da çıkıp odama gelince Rüzgar'ın hala odada olduğunu gördüm. Utanmaz gözlerle beni süzüyordu ve gitmeye hiç niyeti yok gibiydi.

"Üzerimi giyineceğim hani çıkarsan?"

Kafasını iki yana salladı ve o yakıcı gülüşünü bahşetti.

"Görmediğim şey değil nasıl olsa."

Gözlerim kocaman olurken sırıtmama engel olamadım. Madem istiyordu kendi bilirdi. Sadece bakmakla yetinmesi gerekiyordu.

Ellerim havluyu bulduktan sonra tek hareketle çekip yere bıraktım. Bu sefer gözlerini pörtletme sırası Rüzgarda idi. Ben salına salına iç çamaşırı çekmeceme yürürken boğazını temizledi. Seksi çamaşırlara olan hayranlığım sonunda bir işe yarayacaktı. Elimi kırmızı takımlarımdan birine uzattım. Bu çamaşırların pek bir yerimi örttüğü söylemezdi. Külodun arkası zaten tangaydı. Ama bu seferkinin önü incecik kırmızı bir tülden ibaretti. Sütyen ise sadece göğüs uçlarıma denk gelen kısımda kalp şeklinde bir kumaşla kapalıydı. Diğer kısımları da külodun önündeki tülle kaplıydı.

Rüzgar'a baktığımda yine şaha kalkmış olduğunu gördüm. Yüzüme bir zafer gülümsemesi yayılırken eğilip dudağına ufak bir öpücük bıraktım. Sonra dolaba yürüyüp üzerime mini mavi bir elbise geçirdim. Artık hazırdım ve ona hiç bakmayıp odadan çıktım.

Birkaç saat sonra Rüzgar'a yaptığım şov için cezamı mutfak tezgahıyla arasında sıkıştırılıp tahrik edilerek çekmiş, kahvaltımızı etmiş ve şimdi de Ada ve Hakan'a birlikteliğimizi açıkladıktan sonra tebrikleri kabul ediyorduk. Bizim için çok mutlu olduklarını söylediler ve bizi yalnız bırakmaya kalktılar. Biz de çok hevesli görünmemek için kalmalarını söyledik. Kabul etmemeleri için gözlerinin içine bakarken kalmaya karar verdiler ve biz de içimizden çeşitli küfürler savurduk.

Yaklaşık iki saatte sohbet muhabbetle geçtikten sonra kapı çaldı. Rüzgar'ın kolunun altından çıkıp ayaklandım ve kapıyı açmaya gittim. Kapı da gördüğüm kişiyle şoka girdim. Kesinlikle beklemediğim bir anda gelmişti.

Benim kapıda hareketsiz kalmam içeridekilerin dikkatini çekmiş olacak ki bazı homurdanmalar duydum. Sonrasındaysa üçü de arkamda bitiverdi. Rüzgar'ın kolumu dürtmesiyle sonunda şoku atlatabildim ve kapıdaki sevimli şeyin boynuna atladım.

"Deryaa!!"

Derya da sarılmama sıcacık bir karşılık verirken Ada da dayanamayıp aramıza girdi. Biz üçümüz sanki yıllardır görüşmüyormuş gibi sarılırken üzerimizdeki iki çift meraklı gözü hissedip ayrıldık.

"Canım bu Hakan. Ada'nın nişanlısı. Bu da Rüzgar benim sevgilim."

Tam Derya'yı bizimkilere tanıtacaktım ki çılgın kız öne atılıp elini önce  Rüzgar'a sonra Hakan'a uzattı.

"Ben de Bozgillerden Derya. Memnun oldum beyler."

Hakanla Rüzgar Derya'nın açıklamasıyla benim kardeşim olduğunu anladılar ve elini sıktılar. Derya Rüzgar'ı uzun uzun süzdükten sonra elini omzuna iki kez vurdu.

"İyi iyi, seni gözüm tuttu. Sarp hıyarından sonra büyük gelişme ablacım."

Derya'ya Sarpla aramızda geçen iğrenç olayı anlatmamıştım. Zaten yurt dışında okuyordu bir de aklı bende kalsın istememiştim. Gerçi o olaydan çok önce Sarpla tanıştığında bu heriften bir cacık olmayacağını, eskiden komşumuz olan sümüklü Halil'in bile daha iyi bir tercih olacağını pek kibar olmayan bir dille beyan etmişti. Keşke o zamanlar küçük cadıyı dileseymişim.

Ben bunları düşünürken Rüzgar kolunu Derya'nın omzuna atmış onu salona doğru götürürken kahkahasının arasından mırıldandı.

"Ben bu anarşiği çok sevdim."

Rüzgar haklı sayılabilirdi. Derya düzenlediği ve katıldığı bir çok eylemle hiçbir otoriteyi kabul etmeyen, belli kurallara göre yaşamayı reddeden bir kızdı. Hatta bazen biz bile aile içinde ona anarşik diyerek takılırdık. Belli etmese de bunun hoşuna gittiğini biliyordum. Kendi doğruları olmasından, kimseye boyun eğmemesinden dolayı kendiyle gurur duyuyordu. Bu yönüyle gurur duyan tek o değildi. Başta ben olmak üzere ailedeki diğer bireyler de ona çaktırmasa da içten içten onunla gurur duyuyorduk. Bunu o şımarmasın diye falan değil de daha çok gaza gelip kendini hapse attırmasın diye dile getirmiyorduk. Yurt dışında okumasına da bu yüzden karşı çıkmadık. Ülkedeki sorunlardan ne kadar uzak o kadar güvende...

Ama artık okulu bitirmişti. Bir süre daha yurt dışında kalmak istediğini söylemişti ama sıkılmış olacak ki işte buradaydı. İçinde bulunduğumuz durum ne kadar tehlike içerse de onun yanımda olmasına seviniyordum. Fazlasıyla özlemiştim ve ne olursa olsun bana destek olacağını biliyordum. Ben bunları düşünürken Rüzgarla Derya'nın arkasından gülümsediğimi fark ettim. Umarım iyi anlaşırlardı. Gerçi güzel bir başlangıç yapmışlardı ve Rüzgar "Sarp'tan nefret edenler" grubuna bir kişinin katılmasına çok sevinmiş gibi duruyordu. Bu huzurlu tablonun bozulmaması için dua ettim ve salona, değer verdiğim insanların yanına, gittim.

Medyada Derya var arkadaşlar. Sonraki bölümde görüşmek üzere.

Şah MatWhere stories live. Discover now