⭐JM-1.Bölüm:'Ehliyeti kasaptan mı aldın amca?'⭐

56.4K 1.9K 815
                                    


•WATTPAD DE İLK VE TEK JELİBONLU MUHALLEBİM ADLI HİKAYEDİR.✔

Medyada:Doğa

İyi Okumalar

*Düzenlendi*

"Dikkatli sürüyorsun, özellikle müziği sonuna kadar açmıyorsun. Sonra aradığımda duymuyorsun telefonu." dedi masayı toplarken. Nefesimi sesli bir şekilde dışarıya doğru üfledim bu dediğine karşı. "Çağrı 3 gündür aynı şeyleri söylüyorsun. Salak mıyım ben?" gözlerini devirdi abartılı bir biçimde. "Endişeleniyorum Doğa. Suç mu?" bu dediğine güldüm.

"Hayır suç değil. Ama aynı şeyleri söylüyorsun. Ben o kadar dikkatsiz miyim?" karşısına geçtim tepkisini görebilmek için. Gözlerini kaçırarak ensesini kaşıdı. "Yok canım ne dikkatsizi." gözlerimi kısıp Çağrı'ya baktım. "Hadi be ordan! Yalancı! Karşında 15 senelik arkadaşın duruyor. Seni, senden daha iyi tanıyorum." dedim kollarımı göğsümde birleştirerek.

"Beni, nasıl bu kadar iyi tanıyorsun falan gibi saçma sapan dialoglara girmeyeceğim Doğa'm. Çünkü şaşırmıyorum artık." tabakları bulaşık makinesine yerleştirmesini izleyerek tezgahın üzerine oturdum. Benim vazgeçilmez yerime. "Allah aşkına! Çocukluk arkadaşımı benden iyi kim tanıyacak Çağrı'm?"

Ayağıyla kapattı bulaşık makinesini ve ellerini pantolonuna sildi. Dediğim şeye karşı gülerek kenarda duran not defterini eline alarak bir şeyler yazdı. "Haklısın." demekle yetindi. "Tabi haklıyım." dedim ve memnunca sırıttım.

Bu kim miydi? Çağrı. Çağrı Ilgaz. Her kızın bir kahramanı olur ya. Hah işte o kişi benim için Çağrı'ydı. Aman sakın, bu dediklerimden sevgilim olduğunu sanmayın. Çağrı benim 15 senelik arkadaşım- pardon kardeşimdi. Koşulsuz şartsız yanımda olan, ve olmaya devam eden biricik kardeşim. Herkes Çağrı gibi birini ister elbette, ama kime niyet? Kime kısmet?

Elindeki kalemi masaya savurup anlıma öpücük kondurdu. "Ben çıkıyorum sende çok geç kalma." kafamı onaylarcasına salladım. Anahtarlarını alıp el salladı. El sallayıp gülümsedim. Kapının kapanma sesini duyduğumda oflayarak etrafı incelemeye başladım.

İstanbul'a geleli 1 hafta oluyordu. Üniversiteden mezun olduğumuzda Çağrı'yla beraber İstanbul'a gelmiştik. Annem Çağrı olmasa tek başıma hayatta izin vermezdi buralara gelmeme. 'Çağrı, oğlum dikkat et Doğa'ya. Kaçırırlar falan. Gerçi kaçıran 2 gün sonra geri getirir. Ama sen yinede dikkat et.' annemin hava alanındaki sözü aklıma gelince gülümsedim.

İlk iş günümde annemin benim için özenle seçtiği kıyafetleri giymiştim. Siyah bir etek ve beyaz gömlek. Annem fazla süslüydü gerçekten, ama ne yalan söyleyeyim iş yerinde kimseye rezil olma gibi bir isteğim de yoktu. Bana kalsa şort üstüne asklı bir bluz veya bir tişört giyip gidebilirdim. Resmiyet lazımmış da falan filan.

Düşüncelere dalarken sırıttığımı fark ettim ve kafamı iki yana salladım. Evet söylemeyi unutmuşum. Baya baya kendimle, içimden veya sesli bir şekilde konuşurum ben. Arada da güzel saçmalardım. Böyle baya bir saçmalama ama. Bu yüzden Çağrı, elinde ne buluyorsa kafama atıyordu çoğu zaman. Saçmalamak iyi bir şey tamam mı?

Mutfak tezgahının üstünden inip saate çevirdim gözlerimi. "Ha?" diyebildim sadece. Saat 09:05 olmuştu. Benim 09:00'da şirkette olmam gerekiyordu. Aceleyle anahtarları ve telefonumu çantaya atıp topuklu ayakkabılarımı giydim ve hızlı adımlarla dış kapıdan çıktım. Topuklularım rahat da olsa koşmama engel oluyordu.

Diğer bir özelliğim de buydu. Her yere geç kalıyordum ve, harika! İlk günden, işe bile geç kalmıştım. Ne kadar da güzel bir güne başlamıştım böyle!

JELİBONLU MUHALLEBİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin