Tırnaklarımı dilimde hissedince elimi hızla geri çektim. Güzel olmalıydım. En azından bu yönden gelen özgüven hiç fena olmazdı. Ayrıca tırnaklarıma her ihtimale karşı ihtiyacım vardı. Sonuçta istediğiniz şeyi almak için bazen kazımanız gerekebilirdi.

Bir başkasının tenini.

Bir kadının tenini...

Araba sarsılarak durunca beynimin içindeki sinema salonundan dışarı fırlatıldım.

Şoför "Geldik efendim." Diye homurdanırken, kendime gelip kapıyı açtım. Küfrederek aşağıya atlarken eteğimi çekiştirdim.

Büyük arabalardan nefret ediyordum. Büyük arabalar büyük bacaklar için tasarlanmıştı işte. Ve ben bir buçuk metreydim. Preston kolumdan tutup beni sürükleyerek bahçenin içinden geçirmeye karar verince mental mızmızlanmamı bırakıp koşmaya odaklandım.

Kapının önüne geldiğimizde sonunda elinde misafir listesiyle bekleyen kadın bizi tiksintiyle süzdü. Büyük ihtimalle süslenmiş bir tuvalet fırçası ve tükürüklenmiş bir pamuk şekerden fazla görünüyorduk hala.

Ah, kahretsin!

"Scarlett MacAuliffe." Dedim huysuzca. Kadın da aynı tavırla oflayarak listeyi karıştırdı.

"Üzgünüm yok." Davetli değil miydim?

Lanet olsun!

Tabii ki değildim. Yani onlarla aynı evde yaşıyor olabilirdim ancak sonuçta ben... Kadının bakışlarını üzerimde hissedince tekrar, acele etmemi ima ediyordu. Gerçekten de acele etmeye ihtiyacım vardı. Dolayısıyla aklıma başka bir plan gelene kadar tekrar denemeye karar verdim belki de başka bir isimle yazmışlardı.

"Eee... Peki, Annette Sword?" kadın tekrar sayfalara bakarken içinden bana küfrettiğini neredeyse duyabiliyordum. "Annie Sword?"

"Üzgünüm yok, zaten başkası yerine girme imkanınız da yok." Ona iki ayrı ismim olduğunu açıklayacak vaktim yoktu o yüzden lanet ederek geri çekildim ve düşünmeye çalıştım.

Nasıl içeri girecektim? NASIL İÇERİ GİRECEKTİM?

Belki de Jett'i tekrar aramayı deneyebilirdim. Sonuçta bir iş adamındı. Düğününde dahi olsa ne kadar uzak durabilirdi ki telefonundan.

Çantamda telefonumu çıkarıp ezbere bildiğim rakamları tuşladıktan sonra yine telesekreter çıkınca dişlerimi sıkıp inledim.

"Tamam Ann dur." Diye mırıldandı kolumdan tutarak ve kadına döndü. "Preston Smith." Ardından kadına o gülümsemelerinden birini attı. Kadın tek bakışta kafasını kaldırdı.

"İşte burada." Dedi gülümseyerek. "Kimliğinizi rica edebilir miyim? Sürücü belgesi ya da pasaport da olabilir." Preston elini ceplerine atıp donakalınca inledim. Tabii ki kimliği yanında değildi.

"Hassiktir. Otelde unutmuş olmalıyım. Ama beni herkes tanır." Beni yanına çektirirken gözüm ağaçlara takılmıştı. "Bizi herkes tanır birini çağırın bizi alsınlar."

Burası şehrin dışında büyük bahçeli ufak bir saraydı. Sanki Gatsby'nin evini cam bir fanusta 90 senedir tutmuşlar ve Kelly'nin düğünü için açmışlardı.

Kelly ve Jett'in düğünü. Yüzümü buruşturdum. Düşün Annie!

O-DAK-LAN!

Bina üç katlıydı üçüncü katın tepesinde tek yaşanan oda oymuş gibi bir pencere açıktı. Eğer bu pencereden içeri girersem onu bulabilirdim.

Ufak bir hesaplama yaptım. Tekrar etrafı taradım.

Evet tek yok tırmanmaktı.

Neredeyse duvara yapışık bir ağaç vardı. Evet, bina eski olduğu için katlar neredeyse iki misliydi ama ne kadar zor olabilirdi ki?

KaçakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin