Bazı ölümler ebediyete yükselirken bir parça da sizden çalarlardı...

12.2K 621 65
                                    

Yeni bölüme hoş geldiniz efendim :D Geçen hafta okur sayısındaki artış çok güzeldi umarım bu artış katlanarak devam eder :)) Oy ve yorum atarak bana destek olan herkese çok teşekkür ederim ama sanırın bu benim sevincimin boyutlarını tanımlamanın yanından bile geçemez :D hatta bu gün bir arkadaşım çok fazla wattpad konuştuğumuz için bizi (@smyrnaa ile beni) azarladı dahi siz düşünün yazmanın ve edebiyatın hayatıma etkilerini :D Ama hep dediğim gibi yazmak benim en bencil ve tabiri caizse en aşık olduğun sevgilim :D
Yani beni biraz böyle kabul etmek zorundasınız :D Okumaya zaman ayıran herkesi çok seviyorum :D
Bu arada bu bölüm hiç ama hiç içime sinmese de bugün söz verdiğim gibi yayınlıyorum mazur görün 30 saattir ayaktayıp her şeyden çok kafa yorgunluğu var.
Unutmadan müzikle okumayı seven okurlarım için ilk multimediadaki parçayı ardından Annie banyoya girince de diledikleri hüzünlü bir parçayı açmalarını öneririm!
Yeter artık çok uzattım iyi okumalar umarım keyif aldığınız bir bölüm olur :))

Not:@lianlk isteğin üzerine bu bölüm Annie'ye banyo yaptırmayı ihmal etmedim! :D
****************

Rahatça duvara yaslanmış sırtı ve göğsünde kavuşturulmuş kollarıyla; şaşkınlığım ile alay eden gülümsemesi gri gözlerine kadar ulaşmış, beni seyrediyordu...

Pekala...

Ne diyeceğimi bilmiyordum. Evet, söyleyecek hiçbir şeyim yoktu.

O yüzden kontrolü ele almak için aklıma ilk geleni söyledim;

"Yani burası senin evin mi?" Elbette Ann, kontrolü ele geçireceğim derken kelepçeleri altın tepside sun ona...

Alayla alev alev yanan gözleri bedenimde gezinirken cevap olarak yalnızca daha da çok gülümsemişti. Bakışlarından kaçmak için içgüdüsel olarak geriye doğru bir adım attığımda dehşet içinde bana doğru yaklaştığını fark ettim. Kendine has erkeksi kokusu burnumu zevkten inletirken her bir adımıyla ben de geriye doğru bir adım atıyordum zira aramızdaki mesafeyle doğru orantılıydı kontrolüm.

Sonunda sırtım gürültülü bir şekilde ağır kütüphaneye çarptığımda kıpkırmızı kesildiğimden emin olmak için aynaya ihtiyacım yoktu zira o tanıdık his oradaydı: tüm tüylerim dikene dönüşüp tenime batıyordu.

Ancak Jett benim aksime sanki dünya rahatlık rekortmeniymiş gibi bana doğru geliyordu. Ağır deri botları benim yumuşak botlarımın burnuna değince durdu. Gözleri eskisinden daha sıcaktı çevresindeki halka neredeyse erimiş metal gibi görünüyordu.

Bakışları bakışlarıma sabitlenince bir anda onu ince kazağından tutup kendime çekmek için karşı konulamaz bir istekle doldum. Kaçamıyordum. Her taraf Jett'le doluydu. Bu oda, el boyaması duvar kağıtları, yerdeki eski parkeleri örten kürk halı karşı duvardaki büyük şömine, boşta kalan duvarı boydan boya bir sarmaşık gibi kaplayan zengin kütüphane ve havada asılı yoğun baş döndürücü esans...

Hepsi Jett'in parçalarıydı her biri ondan izler taşıyordu. Gözlerimi kapatıp yalnızca tanıdını çıkartmak istiyordum...

Tanrım!

Kendine gel Ann!

Kendine gel. Jett kötü... Kötü çünkü...

Nane ve kahve kokan nefesi yüzüme çarparken bir elini arkamdaki rafa dayadı. Aaah...

Ne diyordum en son?

Midemin üst kısmından yayılan sıcak sıvı değdiği her hücremi okşayarak göğsüme yayılırken beynimin uyuştuğunu hissettim. Düşünceler tükenmişti...

KaçakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin