Bölüm 18 / Yardımsever Kardeş

25K 1.2K 80
                                    

“Kenny Kenny Kenny…”

Kenneth omzunun üzerinden arkasına baktı. Steven düşünceli gözlerle ona bakıyordu. Kenneth kaşlarını çattı.

“Ne var?”

“Dün gece İngiliz kızı seni bayağı etkilemiş gibiydi.”

Kenneth yüzünü buruşturdu. “O lanet cadının teki.”

Steven güldü ve arkadaşının omzuna vurdu. “Peki diğer İngiliz kızıyla aranda ne var?”

Kenneth şaşkınlıkla kaşlarını kaldırdı. “Leydi Schellden’dan mı bahsediyorsun?”

Steven başını salladı. “Dün gece seni onu odana taşırken gördüm.”

Genç oğlan omuz silkti. “Sarhoştu. Burada kalsaydı başı belaya girerdi.”

Steven ona şüpheyle bakınca Kenneth kaşlarını çattı. “Neden öyle bakıyorsun?”

“Dinle Ken,” dedi Steven ona yaklaşarak. “Colin’in kadınına canın istediği gibi davranamazsın. Eğer biri sizi öyle gördüyse…”

“Ne demek istiyorsun?”

“Demek istiyorum ki,” Steven güneşe baktı. “Sizi gören olduysa yanlış anlayabilir.”

Kenneth kaşlarını çattı. “Ben öyle bir şey yapmam,” dedi sert bir sesle. “Isabel benim yengem!”

“Biliyorum,” Steven anlayışla başını salladı. “Ancak dua et de biri Isabel’i senin odanda yatıyorken yakalamasın. Özellikle de ağabeyin.”

    Isabel müthiş bir baş ağrısıyla uyandı. Kaç bardak içtiğini hatırlamıyordu. Son hatırladığı şey devasa bir testiyi kafasına diktiğiydi!

Acı dolu bir inlemeyle yerinden doğruldu. Bu kadar fazla şarap içmenin zararlı olduğunu biliyordu ancak bünyesi alışıktı, bir şey olacağını düşünmemişti genç kadın. Yatakta zorlukla oturur pozisyona gelirken odasına nasıl geldiğini düşünüyordu.

Ve acı gerçeği etrafa göz attığında fark etti. Burası onun odası değildi!

Tamamen beyaz ve zümrüt yeşilinden oluşan hoş bir odadaydı. Bulunduğu yatak fazlasıyla ihtişamlı ve gösterişliydi. Duvarlar değişik tablolarla süslüydü ve anladığı kadarıyla soylu birinin odasındaydı.

Bulunduğu yeri daha fazla inceleyemeden kapı çaldı. Genç kadın hızla üzerine bir göz attı. Elbisesi yoktu! İç gömleği ve çoraplarıyla öylece yatakta oturuyordu!

Hızla yatağın içinde elbisesini ararken kapı tekrar çaldı. Ve bu sefer Colin’in gür sesini duydu.

“Kenneth? Eğer yanında çıplak bir kadın yoksa içeri gireceğim.”

Isabel irice açılan gözleriyle kapıya baktı. Aman Tanrım Kenneth’ın odasındaydı. Eğer Colin onu bu hâlde kardeşinin odasında görürse…

Daha çözüm bulamadan Colin kapıyı açtı. Kahverengi gözleri bir süre odada gezindi ve Isabel’in üzerinde sabitlendi. Kapı kolunu tutan eli kasıldı, omuzları dikleşti. Tıpkı sinirli bir horoza benziyordu!

Isabel bu benzetme için kendine kızarken Colin o boğuk sesiyle konuştu.

“Ne işin var burada?”

Genç kadın cevap veremedi. Erkeğin gözleri bir süre üzerinde gezindi. Gözlerine tekrar baktığında öfkeliydi.

“Ne işin var burada dedim!”

Isabel titreyen elleriyle kalın yorganı üzerine çekti. “Y-yemin ederim bilmiyorum.”

Genç adam öfkeyle güldü ve kapı kolu elinin altında kırıldı. “Bilmiyorsun öyle mi? Bilmiyorsun. Bilmiyorsun!”

Genç kadın yutkundu ve başını hızla salladı. “Yemin ederim Colin! Şarabı fazla kaçırmışım-“

“Ah,” diye tıslayan Colin ölümcül derecede öfkeli görünüyordu. “Birde itiraf ediyorsun!”

Hızla odanın içine yürüdü ve kadını kolundan tuttuğu gibi çıkardı. Kollarında çırpınan kadını umursamadan kendi odasına götürdü. Isabel’i önemsiz bir eşya gibi yatağa fırlattı ve kapısını kilitledi.

“Ben sana göstereceğim şimdi.”

Öfkeyle tıslayan adam hızla soyunmaya girişti. Isabel onu öyle gördüğü an yatak başlığına sıkı sıkı tutundu. Aman Tanrım Colin ne yapıyordu!

Kızaran yanaklarını gizlemek adına başını çevirdi. “Sana söyledim,” dedi ağlamaklı sesiyle. “Dün gece-“

“Kahrolası geceni duymak istemiyorum!”

Tamamen soyunan Colin’i gördüğünde Isabel utançla kızardı.

“Colin,” dedi titrek bir sesle. “Tanrı aşkına ne yapıyorsun?”

Erkek tehlikeli bir biçimde yatağa yürüdü. “Bir dediğini iki ettim mi?” dedi sinirli bir sesle. Ama aslında öfkeliden çok acı doluydu. “Ne istersen yaptım. Ne dediysen tamam dedim. Ama sen ne yaptın? Şımarık küçük İngiliz bozuntusu,” dedi tiksintiyle yüzünü buruşturarak. “Söyle bana ne yaptın?”

“Hiçbir şey yapmadım!” Isabel dolan gözlerini kırpıştırdı ve ekoseli yorganı üzerine çekti. “Kahretsin, Colin. Neden öyle bakıyorsun!”

“Nasıl bakıyorum?”

“Kötü.”

“Çünkü öyle hissediyorum.”

Erkek, hışımla yorganı Isabel’in üzerinden çekti. Genç kadının ağlamasını veya çırpınmasını önemsemeden üzerine çıktı. Kadının bileklerini yakaladı ve başının üzerinde sabitledi.

“Ben sana dokunmaya kıyamazken…” dedi gözlerine acıyla bakarak. “Söyle nasıl yaptın!”

“Ben bir şey yapmadım!” Isabel ıslanan yüzünü silmek istiyordu ancak Colin onu ağırlığıyla ezerken bu imkânsızdı.

“Demek yapmadın öyle mi?” Bu sırada genç kadının iç gömleğini sıyırmıştı. “O zaman söyler misin kardeşimin odasında bu hâlde ne işin vardı!”

“Bilmiyorum!” Isabel çırpındıkça Colin sinirleniyordu. Kendini kardeşinin kollarına atarken de acaba bu kadar çırpınmış mıydı? Ah, Colin bundan emin değildi!

Genç kadının korkuyla irileşen yaşlarla dolu mavi gözlerine son kez baktı. Ve ardından acımadan tek hamlede içine girdi. Colin, bu beklemediği engeli şaşkınlıkla fark ederken Isabel’in acı dolu çığlığı kulaklarını doldurdu.

Bu bölüm her bölümde bıkmadan usanmadan yorum yapan ve benim için çoook değerli olan Beyza (zey_bey) içinnnnn :**

Yorumlarınızı bekliyoruuum :D

Ayrıca video Nur (lyannastark)'dan Kenneth'a ithafen afssdatsdv :D 

SınırHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin