Bölüm 5 / Kırkayak

31.4K 1.5K 81
                                    

Isabel erkeklerin arasına çekingen bir adım attı. Colin ona aralarına katılmayı teklif etmişti ancak genç kadın bunu kesinkes reddetmişti. Şimdi de hem acıktığı hem de canı sıkıldığı için bu insanların yanına gelmişti.

Ellerini arkasında birleştirdi ve ağaçların arasından çıkarak ateşe yürüdü. Ortamda kimse onu fark etmiş gibi değildi. Bu devasa adamlar kendilerini lezzetli eti yemeye o kadar kaptırmıştı ki gelen bu ufak tefek kadını tanıyamamışlardı bile. Ah tabii sarhoş olmaları da buna eklenince kendi isimlerini bile hatırladıklarından şüpheliydi genç kadın!

İçlerinden bir tanesiyle göz göze geldi. Adam iştahla yediği kemikli eti aceleyle bıraktı ve elinin tersiyle ağzını sildi. "Leydi Isabel burada!"

Bu sözleri üç dört defa daha duydu genç kadın. Yankı yapan ses ona komik gelmişti. Hafifçe kıkırdadı ve gözlerini yemeklerini aceleyle bırakan İskoç askerlerinde gezdirdi.

"Ah hayır lütfen devam edin. Ben sadece canım sıkıldığı için gelmiştim."

Genç bir asker yanında bira içmekte olan arkadaşının kafasına sertçe vurdu. "Bak Leydi sıkılmış. Senin yüzünden hep."

Isabel bu manzarayı gülerek izledi. Doğrusu hiç beklediği gibi bir tepki almamıştı. Neden buraya daha önce gelmediğini merak ediyordu doğrusu!

"Lütfen yemeğe devam edin," diyerek onları teşvik etti. Herkes tekrar yönelince ellerini ateşe uzattı. Ancak hemen omzunun üzerinden aniden uzatılan tabakla neredeyse alevlerin üzerine düşüyordu.

"Dikkat-" Kafasını yukarı kaldırdığında gülümseyen bir suratla karşılaştı. İnce kaşları hızla çatılırken yanmak üzere olan ellerini ovuşturmaya başladı. "Az kalsın yanıyordum!"

"Tatlım eğer alev almak istiyorsan her gece yardım edebilirim. Zevkle."

Colin'in bu bel altı esprisine gülmek yerine utandı ve kızaran yanaklarını gizlemeye çalıştı. Colin bir kahkaha atarak yanına oturdu ve tabağı aralarına koydu. "Kızarmış domuz gibi oldun yine."

Genç kadının öfkeli gözleri kendisine dönünce yanlış bir şey söylediğini fark etti ancak artık çok geçti.

"Sen bana domuz mu dedin?" Dişlerinin arasından tıslayan kadın oldukça ürkütücüydü. Sol yanağına vuran ateşin ışığı tenini parlatıyor, dolunayın altında öfkeli bir tanrıça gibi görünüyordu. Colin bunu gizlemeye çalıştığı bir hayranlıkla izledi. Ah Tanrıya şükür bu kadın artık ona aitti!

"Ne? Hayır öyle demek istemedim."

"Bence istedin!"

Colin tam masum bakışlar atmak üzereydi ki Isabel dayanamadı ve bir kahkaha attı. Bu güzel ses ortamdaki her sesi susturdu. Baykuşlar bile sessizleşmiş, cırcır böcekleri aniden yok olmuştu. Duyulan tek ses Isabel'in kadınsı gülüşüydü.

"Ah Tanrım... Suratındaki ifadeyi görmeliydin!"

Oysa Colin bunda komik bir şey göremiyordu. Boğazına bir yumru oturmuş, nefes almayı unutmuştu. Hipnotize olmuş gibi kadının dudaklarına bakıyor, içinden tekrar kahkaha atması için yalvarıyordu. O dolgun pembe dudakların arasından çıkacak kıkırtılar genç adama ninni gibi geliyordu. Onu rahatlatıyor, içinde bir şeyleri harekete geçiriyordu.

Şüphesiz bu durum diğer erkekler içinde geçerliydi!

Genç adamın öfkeli gözleri askerlerine döndü. En güvendiği askeri Ramsey bile yediği eti havada kalmış, ağzı açık ve dili dışarda bir biçimde genç kadına bakıyordu. Diğer İskoç askerlerinin de Ramsey'den bir farkı yoktu!

"İşinize bakın!" diye gürleyen Colin öfkeli gözlerini minik kadına çevirdi. Oysa Isabel dudaklarında minik bir tebessümle tekrar ateşe uzattığı ellerine bakıyordu.

"Üşüdün mü?"

Isabel cevap vermeyerek kafasını iki yana salladı. Ancak Colin onu konuşturmaya yemin etmiş gibiydi çünkü pes etmiyordu.

"Sana bir çadır hazırlatıyorum. Bu gece burada kalacağız."

Isabel yine kafasını salladı.

"Neden konuşmuyorsun?"

Colin, onun konuşmasını istiyordu. Çünkü o kahrolası yumuşak sesini ve o sesi çıkarırken dudaklarının aldığı şekilleri seviyordu!

"Bak." Isabel işaret parmağıyla ateşin dibinde küle dönmek üzere olan odunları gösterdi. Ancak Colin oraya baktığında sadece yanan odunları görüyordu.

"Hayır hayır," Isabel kafasını iki yana sallayarak ateşe biraz daha yaklaştı. "Oraya bak."

Colin kafasını sağa sola eğdi ve sonunda istediği açıyı yakaladı. Ateşin öbür tarafında iki kırkayak birbirlerine dolanıyor, kurlar yapıyordu. Ancak bu manzarayı ilginç kılan şey onları ateşin içinden izlemekti. Bulanık iki görüntü hareket ediyor, sanki iki ip dalgalanıyormuş gibi bir görüntü ortaya çıkıyordu.

Ancak öküz yine öküzdür. Colin yine de bu manzarayı ilgi çekici bulmadı. Ona göre sevişen iki böcekti işte. Onlara biraz mahremiyet vermek amacıyla gözlerini genç kadına çevirdi.

Ah Tanrım Isabel bu kadar mükemmel olmaya devam ederse Colin'in işi kesinlikle zorlaşacaktı!

Yorumlarınızı bekliyorummm ^^ :D

SınırHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin