On Dört : 열넷

4.5K 339 140
                                    

Dudaklarını aralamadan önce diliyle nemlendirdi "Bunu yapmama izin ver" dedikten sonra dudaklarımızı birleştirdi.

★★★★

Anlık bir şokla geri çekildim. Aramızdaki iki santimetrelik mesafeden bana bakıyordu.

Eğilip yüzümdeki saçlarıma ellerini götürdü ve dudaklarını benimkiler üstünde gezdirmeden önce yüz hatlarımda parmaklarını gezdirmeye başladı. Ardından biraz daha yaklaşarak gözlerini kapadı. Dudaklarını bastırmadan önce gözlerini yumdu.

Tarifi olmayan bir duygu tüm vücudumu kaplarken yüzünü kendime yaklaştırmak için avuçlarımı sıcak yüzüne koydum ve kendimi olabildiğince ona yaklaştırdım.

Dudaklarını kaldırmadan kafasını diğer tarafa yatırırken üzerime doğru eğildi ve dudaklarımı emmeye devam etti. Eli nazikçe boynumu kavrarken parmaklarıyla çenemin yan taraflarını okşuyordu.

Kendimize çeki düzen vermemiz ve soluklanmamız için dudaklarını benimkilerden ayırdı ve alnını alnıma dayadı "Daha fazla devam edersem kendimi durduramayabilirim"

Sesli bir şekilde yutkundum ve geri çekilişini izledim.

Eliyle direksiyonu kavrarken aynı anda gaz pedalına yüklendi "İzin verdiğin için teşekkür ederim. Bir dahaki sefere kendimi dizginlemeye çalışacağım"

****

Ne kadar sürdüğünü bilmediğim uzun yolculuk boyunca ikimizden de tek ses çıkmamıştı. Yol boyunca yolu ve yağan karı izlemiştim. Müzik açma tenezzülünde bile bulunmamıştık, oysa ki müziği nefes almakla eş değer olarak gören biriydim.

Han Ra'nın evinin çevresi olduğunu bildiğim bir yerde durduğunda yolculuk boyunca ilk defa yüzüne baktım "Ben gideyim"

"Seni tekrar Daegu'ya bırakmamı ister misin?"

Başımı iki yana salladım "Gerek yok, kendim gidebilirim. Getirdiğin için teşekkürler"

Hafifçe tebessüm etti "Önemli değil, nasıl olsa araba gidecekti değil mi?"

Ellerimi kendi etrafımda doladım, üşüyormuş gibi bir görüntüm vardı "Güle güle" deyip gülüşüne karşılık verdikten sonra arabadan indim.
Kapıyı nazikçe kapatmadan önce duyduğum son şey Yoon Gi'nin "Görüşürüz" demesi oldu.

Bu nezaketen söylenen birşey olduğu için fazla aldırış etmedim. Hiç tanışmadığımız insanlara bile bazen 'görüşürüz' diyorduk ve bu tuhaf karşılanmıyordu değil mi? O zaman bunun da tuhaf karşılanacak bir yanı yoktu.

Arabanın son derece sessiz bir şekilde asfaltın üzerinde kayıp gidişini izledikten sonra montumun cebindeki telefona elimi attım ve tuşlar kısmına girip 1'e uzun bastım. Aradığım kişi Han Ra'dan başkası değildi.

"Hey" dedim telefon açılır açılmaz.

"Hey"

"Seul'deyim. Görüşmeye ne dersin?"

Büyük bir çığlık attı "Delirdin mi? Tabiki evet"

Etrafıma bakındım ve tarif edecek bir yer aradım "Şu an önümde bir saat kulesi var ve tam çaprazımda ise Clear adlı bir eczane var, nerden gelebilirim size?"

Hızla soluk alıp veriyordu, bunu genelde heyecanlandığında yapardı "Ben oralardayım zaten, yürüyüş yapıyordum. Geliyorum, bekle beni" dedi ve telefonu kapatan o oldu.

Bu telefon kapatma işi onunla anlaştığımız bir şey olduğu için aldırış etmiyordum. 'Önce sen kapat' mevzularına girmemek için böyle bir çözüm bulmuştuk. Her zaman telefonu kapatan Han Ra olurdu.

Trespass | yoongi ✔Место, где живут истории. Откройте их для себя