-4-

58.9K 2.4K 173
                                    


Dört Gün Sonra..

Ah bu seste ne böyle? Kafam çatlamak üzere. "Hadi kalk uyuşuk sakar şey!" sesi kulağımı tırmalayan kedi gibiydi.

"Aa, ne büyük iltifatlar gözlerim sulanıyor yapma böyle!" dedim uykulu sesimle. "Bak istediğin şeyi unutma! Bunu sen istedin. Ben hevesli değilim. Aslında hevesliyim, çok eğleneceğim."

"Ay tamam kalktım. Ama bu iş bitince seninle iletişimim de bitecek tamam mı?" dedim gözlerimi yeni açarak.

"Merak etme sana hayran biri gibi mi görünüyorum? Sırf haline acıdığım için yapıyorum bunu. Aa tabi biraz eğlence isteği de var." dedi yine. Oh sana da oyalanacak iş çıktı.

"Ah, sen adamı delirtirsin. Seninle nasıl iki ay geçireceğim ben?" dedim saçlarımı karıştırarak. "Bilmem sen kaşındın. Saat yedi buçuk! Beş dakika içinde aşağıda olacaksın!"

"Ne? Beş dakikada nasıl hazırlanırım kızım ben kız! Hey!"

Ama beyefendi beni duymadı bile. Ah acaba ondan yardımını isterken kafam güzel miydi? Sarhoş falandım galiba.

İki Gün Önce...

Babamın bahsettiği şu çocuk... ah adı neydi ya? Şu unutkanlığım. Neydi oğlum senin adın? Erkek deyince aklıma ilk Poyraz geliyor, seninki de ona yakın bir şeydi galiba. Rüzgar mı? Yok öyle değildi ya. Hımm Kuzey mi? Yok Güney tövbe. Eylül bir kendine gel. Babanı aramadan halledebilirsin. Hadi şu saksı kafan bir işe yarasın kızım.

Bu düşüncelerle öğleden sonra resepsiyona indim. Elim iyileşmişti zaten küçücük bir sıyrıktı yani. Şu Adnan amcanın oğlunu bulmam gerekiyordu. Ama adını unuttum. Aferin bana! Resepsiyonist kadın 32 dişini göstererek beni karşıladı. Çok güzel ya.

"Buyurun efendim."

"Ben... birini soracaktım size" dedim ve durdum.  "Tabi buyurun. İsmi neydi?"

"Ah bir bilsem... Bir dakikanızı alacağım." dedim ve arkama döndüm. Neydi adın neydi? Demir... Derin.... Domuz... Ah sonunda!

"Doruk Seçkin. İki gün önce kayıt yaptırmış olması gerek, bugün giriş yapacaktı. Giriş yapmış mı bakar mısınız?" dedim havalı bir şekilde. Böyle sonradan hatırlamak ayrı bir hava katıyor olaya.

"Tabi efendim. Bir dakika beklemenizi rica ediyorum." Şu resepsiyonistler ne kadar kibar ya. Çok imreniyorum şunlara yeminle. Yandan bir ses duydum ve dönünce...

"Hey sen! Burada ne işin var?" dedim hemen. Beni takip eden sapık herifin teki olduğunu biliyordum. "Ne? Burası senin otelin mi kızım?"

"Yine kızım dedi ya! Bak öküz beni takip mi ediyorsun sen? Sapık!" dedim bağırarak. Sesim boş holfr yankılandı. "Gerçekten otel senin mi? Seninse hayatta kalmam burada!"

Araya resepsiyonist kadın girdi. "Hanımefendi Doruk Seçkin..." demişti ki öküz araya girdi.

"Buyurun benim."

Bizim öküz ne diyor böyle? Gayet ciddi duruyor. "Sen... sen... Doruk sen misin?"dedim şaşkınlıkla. Yok devenin nalı!

"Yok...sa, Eylül... müsün?" dediğinde kalpten gidebilirdim. "Bu bir şaka mı?Hey hiç komik değil, kameralar nerede? El sallayayım bari. Ünlü oldum. Of üstümde pek iyi değildi. İnsan bir der de hazırlık yaparım yani." dedim alay ederek. Dalga geçilecek bir durum çünkü.

"Ne? Ne diyosun ya manyak mısın? Ben Doruk Seçkinim al bu da kimliğim."dedi ve bana bir nüfus cüzdanı uzattı. Resmi çok karizmatikti. Ama konumuz bu değil.

Planlanmış AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin