24. Bölüm *Sezona Giriş*

41.7K 2K 152
                                    

Gözlerimi telefondan ayırmayı başardığımda hala konuşma yapmaya devam eden Ronald’ın telaşlı bir şekilde bana baktığını görmüştüm. Bir şey olduğunu anlamıştı ve hemen salonun dışına, üst kattaki tuvalete doğru koşmaya başladım. Salondaki ses gittikçe uzaklaşıyordu ve ayakkabımın sesleri koridorda yankılanıyordu. Sanki kaçmak bu histen kurtulmanın bir yoluymuş gibi tuvalete girip kapıyı kapattım. Suyu açıp ellerimi ıslattım ve yanaklarıma değdirdim. Başım dönüyordu, midem bulanıyordu. Tüm bunların bir şaka olup olamayacağını düşündüm. Olası gelmiyordu.

O sırada kapının kilidinin sesi geldi ve hemen koşup kapının koluna asıldım. Kapı kilitlenmişti.

“İmdat! Yardım edin! İmdat!” Deli gibi kapıyı yumrukluyor ve bağırıyordum. Ağlamaya başlamıştım. Çığlıklar atsam da hiçbir işe yaramıyordu. Ellerim acıyana kadar kapıyı yumrukladım ve sonra yere çöküp ağlamaya başladım. “Tüm bunlar yeniden başlıyor olamaz. Bu mümkün değil!”

Çantamdaki telefonu çıkarıp annemi aradım. İçimde bir yerlerde bir umut, bunun öylesine yapılmış bir şaka olduğuydu. “Anne, isimsizin siz olduğunuzdan emin misin?” Direkt böyle sormam annemin biraz durmasına sebep olmuştu.

“E-evet? Neden ki? Bir şey mi oldu?”

Sesim ağladığımı gayet ele verdiği için annem korkmuş olmalıydı. “Anne, bana tekrar mesaj attı ve şimdi de beni tuvalete kilitledi. Lütfen yardım et!” Ağlamaya başlamıştım. Annemin cevap vermesini bekledim. Ancak cevap gelmemişti. Sonra sesin kesildiğini fark edip telefonuma baktım. Şarjım bitmişti. Sinirle telefonu fırlattım. “Lanet olsun!” Deli gibi ağlıyordum. Ne yapacağımı bilemez haldeydim.

Ağlamam sona erdiğinde tuvaletlerden birisinin üzerine oturup beklemeye başladım. Yapacak hiçbir şeyim kalmamıştı. Öylesine endişeliydim ki bugün buradan sağlam çıkıp çıkamayacağımdan bile emin değildim. Tam umutsuzluğun dibine vurduğum sırada kapının kilidinin açıldığını duydum ve hemen ellerimin arasındaki kafamı kaldırıp bir süre durdum. Ardından hemen kapıya koşup kolu aşağıya indirdim. Kapı açılmıştı. Kafamı koridordan dışarıya uzatıp etrafa baktım. Kimse yoktu. “Hey?” diye bağırdım. Sadece sesim yankılanmıştı. Geri dönüp yerdeki telefonumun parçalarını topladım. Sonra aynaya baktım. Ağlamış olduğum artık belli olmuyordu.

Aşağıya inip salona girdim. Ronald ile V’yi ileride endişeli bir şekilde konuşurken görmüştüm. Yanlarına ilerledim.“Lanet olsun Madison! Nerelerdeydin?” Ronald beni görünce bağırmaya başlamıştı. Cevap vermeme izin vermeden “Yarım saattir ortada yoksun, deliye döndüm,” dedi.

“Sadece midem birden aşırı derecede bulandı ve tuvalete çıktım,” diye yalan söyledim. Gerçeği anlatmak istememiştim. Onları yine bu işe sokmak istemiyordum. Belki de tatsız bir şakaydı ve günün sonunda bu şakayı her kim yapıyorsa benimle iyi bir şekilde dalga geçecekti.

“Çok meraklandık. Telefonun da kapalıydı,” dedi V.

“Şarjı bitmişti.” Ronald’a döndüm. “Beni eve bırakabilir misin? İyi hissetmiyorum.” Kafasını onaylarcasına salladı.

Arabaya binince hiç konuşmadık. Evimin önüne geldiğimizde “Özür dilerim,” dedi. “Sadece deli gibi meraklandım ve sinirlendim.”

“Sorun değil,” dedim gülümsemeye çalışarak. Şuan bana kızıp kızmaması pek de umurumda değildi. Aklım isimsizdeydi ve kafayı yemek üzereydim.

“İyisin değil mi?”

“Yorulduğum için böyle oldu herhalde. Direkt gidip yatacağım.”

Alnıma bir öpücük kondurdu. “Tamam. Sabah ararım.”

Arabadan inip eve girdim ve doğrudan odama çıkıp telefonumu şarja taktım. Telefonum yeni bir mail geldiğine dair öttü. Korku dolu bir şekilde telefonu elime alıp gelen maile baktım.

“Bu sadece bir selamlamaydı.

- İsimsiz.”

Bu sezona giriş bölümüydü gibi düşünün. Yeni bölüm yarın gelecek. Sonrasında ise yeni bölümü haftada bir ekleyeceğim çünkü bu koyduklarım hep eski bölümlerdi ve artık yeni yazmaya başlayacağım.

Popülerlik MerdiveniWhere stories live. Discover now