3. Bölüm *Kitap*

73.7K 3.4K 691
                                    

“Hey ezik!” Bağıranın kim olduğunu cırtlak sesinden anlamıştım. Onu takmadan yürümeye devam ettim. Sonra birden arkamdan bir kol uzandı ve beni tutup kendine çevirdi. “Bakıyorum eski haline dönmüşsün. Dünkü cafcaflı kıyafetlerin nerede?”

“Benimle neden uğraşıyorsun JC?”

“Çünkü…” Ağzındaki sakızı çiğneyerek etrafına doğru baktı. Sonra gözlerini bana çevirdi ve “Çünkü eziksin,” diye bağırıp bir kahkaha attı. Ardından arkasını dönüp gitti. Giderken inek bir çocuğun ona bakması üzerine “Ne bakıyorsun?” diye cırladı ve gözden kayboldu.

“Çünkü eziksin,” diye onun taklidini yaparak tam arkamı döndüğüm sırada daha önce hiç görmediğim bir çocukla burun buruna geldim.

“Takma,” dedi.

“Ne?”

“JC’yi diyorum, takma.”

“Taktığımı söyleyen kim?”

“Sadece kendini belki kötü hissediyorsundur diye söyledim. O gün…” Duraksadı. “O gün sana gülenlerin arasında JC’nin ne mal olduğunu bilenler de çok fazlaydı.”

Gülümsedim. “Sen de onlardan birisin sanırım.”

“Evet. Bu arada ben Josh.”

“Madison.” El sıkıştık. “Gitmem gerek, görüşürüz.” Geç kaldığımı fark edip sınıfıma doğru koşmaya başladım. O sırada kim olduğunu göremediğim birisi omzuma çarptı ve ikimizin de elindeki kitaplar yere yığıldı. Hızla kitaplarımı toparlayıp koşmaya devam ettim.

Sınıfa girdiğimde Mr. Scruff beni görünce kapıyı işaret etti. “Bir daha dersime geç kaldığında seni almayacağımı söylemiştim. Dışarı.” Gözlerimi devirip kapıyı kapattım ve dışarıya çıktım.

Okulun dışında ağaçların altındaki banklardan birisine oturdum. Bu okulu ve bahçesini seviyordum. Tek sorun içindekileri sevmiyor olmamdı. Bahçesi yeşillik doluydu. Herkes derste olduğu için tamamen sessizdi. Bu sükûnette kitap okumanın iyi gideceğini düşünerek kitaplarımı karıştırmaya başladım. O sırada arada bana yabancı gelen bir kitap dikkatimi çekti. Elime aldım. Üzerinde “Önemli olan bakmak değil, görmektir,” yazıyordu.

“2. adıma hoş geldin Madison,” diye söylenerek kitabı incelemeye koyuldum. Bir romandı. İçini açıp karıştırdım. Ortada herhangi bir ipucu yoktu. O sırada ince bir şekilde altı çizilmiş kelimeler dikkatimi çekti. Hemen çantamdan defterimi çıkardım ve altı çizili kelimeleri sırayla not aldım. Direk anlamlı bir cümle çıkması beni sevindirmişti.

Karanlık ve toz içerisinde; yemek yiyen çocuklar tam üzerinde.

 

Veya anlamsız bir cümle…

Tüm akşam bu cümlenin ne anlama gelebileceğini düşündüm. Yemek yiyen çocuklar? Çocuktan kastı ne kadar çocuktu? Bir kreşten mi bahsediyordu, yoksa bir liseden mi? Ve kim toz içerisinde ve karanlıkta yemek yerdi ki? Bu şekilde kafamı yorarken uyuyakaldım.

 *

“Madison, haydi kalk.”

“Beş dakika daha anne,” diye yatağımda huysuzca söylendim.

“Eski haline geri dönmüşsün. Sevgilinden ayrıldın mı?”

“Of anne. Tamam kalktım.”

Bu kez gerçekten okula gitmek için heveslenmiyordum. Çünkü o cümlenin ne olduğunu çözememiştim. Kafayı yiyecektim. Sorun şu ki, dün bana kimin çarptığını da hiç hatırlamıyordum. Kitabın elime geçmesine muhtemelen o sebep olmuştu. Acaba “isimsiz” o muydu?

Popülerlik MerdiveniWhere stories live. Discover now