KOD ADI: Gizemli Sanat'ın Üçlemesi

En başından başla
                                    

"Lütfen ara, onlara haneme tecavüz edip kişilik haklarıma nasıl saldırdığını anlatmak isterim."

Sözleriyle bu sefer ben tebessüm ettim ve bilmiş bir tavır takındım. "Masandaki otopsi sonuçları ve duvarında asılı duran otuz yıllık kayıp tablo sayesinde bana odaklanamayacaklarına eminim."

Telefonumun ekranını indirsem de başparmağımı arama butonunun üstünde tutmaya devam ettim. Hektor'un yüzündeki belli belirsiz hayranlık duygusu kamçılanmıştı. Gözbebeklerinde meydana gelen büyümeyle kahverengilerime tutunduğunda konuştu. Ses tonuna işleyen hiddet, arsız bir heyecanın kanıma sızmasına neden oldu.

"Otopsi sonucunu bana İstanbul Emniyet Müdürü bizzat verdi. Bu yüzden yasal olarak suçlu değilim. Tabloya gelecek olursak..." Hafifçe omuzlarını silkti. "Kara borsada çürüyecek bir şaheseri satın alıp evimin baş köşesine asarak bencillik ettiysem affet beni." Gözlerini kısarak bana baktı. Ses tonunda raks eden kendine duyduğu güven etkileyiciydi. "Bazen fazla benmerkezci olabiliyorum."

Tek kaşım havalanırken sözlerinin doğruluğunu sorguladım. "Otopsi sonucunu sana İstanbul Emniyet Müdürü kendi elleriyle verdi, öyle mi?" Sorum ile histerik bir kahkaha attım. "Hayırdır, MİT ajanı falan mısın?"

Alaycı tavrım karşısında gülmesini bekledim ya da onunla dalga geçtiğim için absürd bir tepki vermesini... Fakat o beni dumura uğratan bir ciddiyetle yüzüme baktı. Sanki tezimi onaylar gibi sessizliğe bürünmüş, yüzüne bir maske takmıştı. Bu ihtimalin gerçekliğini idrak edemeyecek kadar aptala döndüğümü hissederek yutkundum.

İrileşen bakışlarıma eklenen şaşkınlıkla haykırdım. "Öyle misin, cidden?" dediğimde tepkisizliğini devam ettirdi. Bana asır gibi gelen saniyelerin ardından kollarını göğsünde birleştirdi. Duruşundaki disiplin ve katılıkta bir askerin selamı vardı. "Otopsi sonucu bende çünkü cinayeti bizzat araştırıyorum. Geniş bağlantılara sahip bir adamım o kadar."

Yalan söylüyordu, bundan çok daha fazlasıydı.

Salak biri değildim, tıpkı onun gibi. Bana kudretini gösteriyor, gücünün şiddetini anlamamı istiyordu fakat açık vermemeye de kararlıydı. Bu yüzden maskesini indirmeyecekti. Sorun değildi ne de olsa benim de maskem takılıydı.

"Cinayeti neden araştırıyorsun?" diye sordum.

Kendini niye böyle bir konuma soktuğunu anlayamamıştım. Beni aydınlatmak isteyerek derin bir nefes alıp konuştuğunda, ağzından çıkan her söz zihnimin kalın duvarlarına indirilen bir balyoz darbesiydi. "Çünkü Cansel'i tanıyorum. Çalınan tablolar yüzünden kimse onun ölümünü umursamıyor fakat benim için durum farklı. Onun adaletini sağlamak istiyorum."

Tutulmuş dilim ve aralanan dudaklarımla ona bakarken nefesim kesildi.

Yabancı, Cansel Hanım'ı tanıdığını mı söylüyordu?

Gelen fırtınayı haber eden bir gök gürültüsüne eklenen şimşeğin geride bıraktığı ışık, loş odayı birkaç saniyeliğine aydınlattığında bakışlarım Hektor'un koluna kaydı. Ölen sevdiğinden bahsettiğini hatırlayarak sendelediğimde göğüskafesimde bir sıkışma meydana geldi. Aradığı kadını bulduğunu fakat ölüsüyle karşılaştığını anlatmıştı bana. Koluna yüzünü işlettiği kadın, Cansel Hanım olabilir miydi?

Hayır, olamazdı.

Dövmeyi anımsıyordum. O suret daha farklı birine aitti. Bana aşina gelen fakat Cansel Hanım'ın yüzü olmadığına da emin olduğum dövmeyi örten siyah kumaştan bakışlarımı ayırıp Hektor'un gözlerine tutundum.

"Cansel Hanım'ı nereden tanıyordun?"

"Aylar önce galeriyi satın aldığımda tanıştık. Devir işlemleri sırasında arkadaş olduk. Yakın değildik ama iyi bir insan olduğunu anlayabilecek kadar sohbet ettim onunla. Kendi halinde, çalışkan bir kadındı ve kesinlikle öldürülmeyi hak etmiyordu."

PERSONAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin