♠Bölüm 15♠

2.9K 136 2
                                    

Arkadan gelen seslerle bir an irkildim ve kendimi toparladım.

"Anna!"
Bu kralın sesiydi. Yerimden oynamadan arkamı döndüm.
"Birisi karnına ok atmış ve çıkardım fakat kötü yaralı." Dedim
Kral beni kaldırdı ve askerler onu yavaşça kaldırarak götürdüler. Kalbim hala sıkışıryordu ve ellerim terlemişti. Kendimi tutamıyor ve hafifçe titriyordum.
"Ben pek iyi değilim gidebilirmiyiz? Yada en azından ben gitsem olurmu?"
"Onu o halde yaralı görmek seni kötü yaptı sanırım. Yinede çok cesursun o oku herkes özellikle hiç bir kız çıkartamaz."
Koluma girdi
"Hadi gidelim bende kurt gibi acıkmıştım."

Bütün yemek boyunca o çocuğu düşünmekten adam gibi birşeyler yiyememiştim. Neden böyle olmuştu? Neden oydu?
Umarım iyiydi çünkü yarası çok derindi. Üstelik onun bakışlarındada bir tuhaflıj olduğuna eminim.

Gece kral saroldığı zaman ilk kez tuhaf hissettim. Tiksindim ondan. Dokunmasını istemedim. Üstelik vicdan azabıda hissediyordum. Biran önce uyumak için bütün çabamı harcamıştım.

Bütün gün Noah ile ilgilenmiş ve oyun oynamıştık. Ancak ne olursa olsun aklımdan asla atamıyordum. Sürekli onu düşünüyor ve tekrar görmek istiyordum. Hemde deli gibi. Yemek salonuna girince bir an afalladım. Kralın çaprazınsa soluk beniziyle orada oturuyordu. Yutkundum ve başımla selam vererek kralın yanına oturdum. Elini belime koydu
"Bu Anna sevgili  . Kraliçe adayınız." Dedi içten bir gülümsemeyle.
Ardından bana döndü
"Bu delikanlıda Ruprecht, Dük Lewis in oğlu."

"Memnun oldum sevgili Anna. Size beni kurtardığınız için gerçekten minnettarım. ölmüş olabilirdim."
Gözleri titriyordu ve benimse yüreğim sıçrıyordu.
Bütün yemek o lar sohbet etmiş, bem ise sesimi çıkarmıyordum. Yalnızca yemeğimi yedim. Tabi yemek sayılırsa. Fakat bolca şarap içtiğim doğrudu. Başım çok dönüyordu. Müsade isteyerek kalktım ve odaya geçtim.
Ilık bir duş aldık ve kendimi yatağa attım. İlginç bir şekilde bir türlü uyuyamıyordum. Kral geldiğinde uyuyor taklidi yaptım ve yanıma girdi. İki dakika sonra uyuyakalmıştı fakat ben hala uyuyamıuprdum.
Sonunda dayanamayarak yataktan çıktım ve kış bahçesine gittim.
İçeri girmek üzereyken bir ses duydum ve geri çekildim.
Gitmek üzereyken onun sesini duydum.
"Uyku tutmadı sanırım."
Bir an dejavü yaşamış gibi olmuştum.
Derin bir nefes aldım içeri girdim.
Bir süre bakıştık.
Anlaşılan onuda uyku tutmamıştı.
Ellerim tekrar terlemeye başlamıştı kalbim deli gibi çarpıyordu.

"Nefes kesiyorsun."
Dedi sonunda dayanamayarak. Bu lafı kalbimin teklemesine neden olmuştu. Biran affalladı ve eli titremeye başladı.
"Aaah yani burası nefes kesiyor. Çiçekler çok güzel. Nefes kesen çiçekler." Dedi bir çırpıda. Kahkaha attım dayanamayarak.
İkimizde genç ve cahildik. Hem korkuyor hemde kendimizi tutamıyorduk.
"Daha iyi misin?"
"Evet. Çok daha iyiyim. Sorduğunuz için teşekkürederim. Hayatımı size borçluyum."
"İyi olmana sevindim doğrusu. Imm ben gitsem iti olur." Dedim ve kaçar gibi oradan uzaklaştım.
Beynim geri giderken ayaklarım ilerliyordu.  Odaya gidip kralla aynı yatağa girmek istemiyordum. Başım ağrıyor ve midem bulanıyordu. Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Odaya sessizce giridm ve yatağın en uzak köşesine yatarak gözlerimi sıkıca yumdum.

--
Noah bahçede koşturuyordu ve bende onu izliyordum. Nefes nefese yanıma geldi ve oturdu. Başını dizime koydu. Saçlarını okşuyordum. İlerde kral ile beraber yürüyüş yapan Ruprecht'i gördüm.
Göz göze gelince yine kalbim teklemişti.
"Onunla evlenmek istemiyorsun diğmi abla?"
"Aslında bu konuda konuşmak dahi istemiyorum." Dedim gülerek.
Düşünceli görünüyordu.
"Babam artık yok diğmi abla? Benim için bunu yapmak zorunda değilsin. Ben her türlü mutlu olurum ancak seni böyle üzgün görürken değil."
Yaşından inanılmaz derecede olgun bir çocuktu ve bu durum beni şaşırtoyordu.
Babamın olmayışını söylemesi yarama tuz basmış gibi olmuştu. Gözlerimin dolmasını engellemeye çalıştım. Noah kesinlikle benden daha soğukkanlıydı.
"Sen bunları düşünme bebeğim. Sen yalnızca çocukluğunu yaşa."

--
Akşam yemeğinde yine üçüzümdük ve Ruprecht ile göz göze gelmemek için ikimizde çaba harcıyorduk. Yemeğimi bir an önce yiyerek odama geçtim ve tekrar uzun duş aldıktan sonra yatağa geçtim. Onu düşünüyordum ve bu sebeple uyuyamıyordum. Bir yandan gülümsüyor bir yandan da içim buruklaşıyordu. Kapının açılma sesini duydum ve tekrar uyuyormuş taklidi yaptım.
Yanıma uzanarak bana sarıldı.
Nasıl bu kadar çabuk uyuyakalıyordu anlamıyordum doğrusu.
Tekrar kış bahçesine gitsem ne olurdu acaba? Orda olabilirmiydi?
Sonunda dayanamayarak yataktan çıktım ve hızlı adımlarla kış bahçesime gittim.
İçeri girip bakındım anca yoktu.
Hevesim kırılmış bir şekilde oradaki bir banka oturdum.
"Bu gece demi uyku tutmadı?"
Başımj kaldırıp ona baktım. Yine çok yakışıklıydı ve yine nefesimi kesiyordu.
"Tek uyuyamayan ben değilim ama."
"Haklısın. Oturabilirmiyim?"
"Tabiiki" dedim ve kenara çekildim.
Bana yaklaşması kalbimi sıkıştırıyodu.
"Kardeşinmiydi?"
"Kim?"
"Bu gün bahçede kucağında yatan."
"Noah'mı? Evet kardeşim."
"Bu gün biraz sohbet ettik. Çok zeki bir çocuk doğrusu."
"Öyledir. Kime çekti bilmiyorum doğrusu. Ben küçük fakat kesinlikle daha olgun ve daha zeki."
"Bilemiyorum. Sen daha zeki olabilirsin. Ve becerikli."
"Becerikli"
"Ok çıkarmak zordur." Defi gülümseyerek.
"Onu kastediyorsun."
"Sen ne sanmıştın?."
"Aslında hiç bir şey anlamadım." Dedim
İkimizde gülmüştük. Gülerken kolu çarpınca kendimi engelleyemeyerek içim gıdıklanmıştı.
"Yakışıklı olacağıda kesin. Ama senin kadar kimse güzel olamaz."
Birden vücudumu ateş basmıştı ve kıpkırmızı kesilmiştim.

Bütün gece sohbet etmiştik. Bana kardeşlerini anlatıyordu. Onu sinir ettiklerini ve hepsinin mevki meraklısıymış. Babasınıda pek sevmiyormuş. Tek sevdiği annesiymil fakat onuda kaybetmiş.Ortak bir noktamız çıkınca ikimizde mutlu olmuştuk. Ancak acılarımız tazelenmişti.
Sonunda kimse fark etmeden gitmemiz gerektiğind karar kıldık ve odalara döndük. Ben tekrar yatağın ucuna uzandım. Deli gibi vizdan azabı hissediyordum. Ve kraldan tiksiniyordum artık.

Av TanrıçasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin