29.Bölüm - Sarılırsak geçer mi?

Start from the beginning
                                    

"Hadi iç çorbanı."

"Ee sen içirmeyecek misin?"

"Kaşınma bence Savaş." Ellerini havaya teslim olarak kaldırırken çorbasını alıyor ve yavaşça içmeye başlıyor.

"Ne oldu da yumuşadın bana birden?"

"Yumuşamadım, insanlık görevimi yerine getiriyorum sadece." diyorum kendimi savunmaya geçerken.

"Ya tabii öyledir."

"Ne ima ediyorsun sen yine?" diyorum hafifçe sinirlenerek.

"Yani bilemedim, sevmiyorum diyorsun ama gelip çorba yapıyorsun falan. İroni değil mi sence de?" diyor iyice keyiflenerek. Sinirle kaşlarımı çatıyorum.

"Başlatma ironine. İnsanlık yapıyoruz şurada değil mi? Hoş, Allah bilir hasta falan da değilsindir sen." Son cümlemi öylesine söylemiş olmama rağmen birden telaşlanıyor.

"Olur mu öyle şey? Tabii ki hastayım." Şu an beni kandırmaya çalışıyor ancak bilmiyor ki, onu kendimden bile çok daha iyi tanıyorum.

"Sana inanmıyorum Savaş! Gerçekten bir saattir kandırıyor musun beni?"

"Ne kandırması?" diyor ama yalan söylediği her halinden belli.

"Ali'ye de bravo yani! Salak gibi inandım ben de ya! Ama hata ben de, bana ne ki yani? Gebersin gitsin bana ne!" Artık o kadar sinirleniyorum ki direk salonun çıkışına yöneliyorum. O da kanepeden kalkarak peşimden geliyor.

"Ya ama bir sor! Bir sor, neden de! Neden yapıyorsun bunu de! Bir kere sor!" Artık o da benim gibi bağırıyor.

"Sormak istemiyorum çünkü ihtiyacım yok! Anlıyor musun, ihtiyacım yok! Olmamalı! Eski Nazlı olsa ihtiyacı olmazdı!"

"Eğer şimdiki Nazlı olmasaydı, şimdiki Savaş'ta olmazdı ama." Bunu o kadar kısık söylemesine rağmen, içinde barındırdığı her duyguyu hissedebiliyorum. Konuşmaya devam ediyor.

"Ama ne sen gel dedin, ne de ben gelebildim. Ben sana karşı hiçbir şey beceremiyorum ki. Yoksun işte.
Bu kadar basit fakat kabullenemiyorum. Kabullenemiyorum çünkü hala benimmişsin gibi her şey."

"Gitmem lazım benim. Çekilir misin lütfen?" Hiçbir şey söylemeden önümden çekiliyor. Evin kapısını açarken, gözümden akmak için bekleyen yaş kendini göstermeye başlıyor bile.

*****

*Ali*

Nazlı'yı gönderdikten sonra Selin'le beraber kahvaltı yapıyoruz. Ekmeğin üstüne sürdüğüm vişne reçelini Selin'e uzatıyorum. Ufak bir tebessüm ettikten sonra elimden alıyor.

"Teşekkür ederim."

O ekmeğini yerken keyfi olmadığını anlıyorum. Reçel bulaşan parmak ucunu yalayıp öpüyorum. Kıkırdadıktan sonra ayağa kalkıp tabakları kaldırıyor. Yanına gidiyorum, saçlarını sol tarafa attıktan sonra boynunun sağ kısmına öpücük kondurup çekiliyorum. Omuzlarına dokunduğum elimi koluna sürterek aşağı indirip elini tutuyorum,salona geçtikten sonra koltuğa oturuyoruz. Belini saran elimi tutuyor, diğer elimle de saçlarını okşuyorum.

"Neyin var koca gözlü kız?"

Yerinde kıpırdanırken söyleniyor. "Neyim olacak Aliş? Gayet iyiyim."

Gitti GiderWhere stories live. Discover now