"Ben çok kötü bir şey yaptım."

Start from the beginning
                                    

---------

Arabadan inerken Cengiz mızmızlanmaya başladı,
"Anne?! Babam gelmiycek mi?"
"Babanın işi varmış oğlum." Dedim Tolga'ya kısa bir bakış atıp.
"Ben babamla işe gidicem!"
"Sen bugün dinleneceksin İron Man, sonra beraber işe gideriz, anlaştık mı?"
"Peki yine işin çok mu şüycek? Önceki işin ben okuya başyayana kaday şüymüştü.."
"Hayır, sen uyuyup uyanana kadar sürecek."
"Anne! Uykum geydi hadi! Eve gideyim!"
Arabadan gülümseyerek indim, Tolga da Cengiz'i indiriyordu,
"Sen içeri geç, ben annenle konuşup geleceğim, tamam mı?"
Cengiz başını sallayıp kolundaki alçıyla koşmaya başlayınca arkasından seslendim;
"Cengiz! Koşmak yok!"

Arabanın etrafından dolanıp yanıma geldi, kollarımı göğsümde bağladım,
"Ne konuşacakmışız?"
"Sana çıkma teklifi edeceğim."
"Hı?"
"Çıkma teklifi. Çıkalım, yemek yiyelim."
"İstemiyorum."
"Öğrenmen gereken şeyler var."
Sırıttım,
"Bence öğrenmem gerekenden fazlasını öğrendim."
Arkamı dönüp gideceğim sırada konuştu;
"Helin, kızgınsın, biliyorum ama yapma böyle. Lütfen."
"Rahat bırak beni, çocuklarımı.. Bunaldım."
Konuşmasına fırsat vermeden eve girdim

---------

Boşanamadığımızı, Cengiz'in kolunun kırıldığını duyan herkes akşam evde toplanmıştı. Ahmet Abi de gelmişti. Sormak istediğimi ama soramadığımı anlayınca kendiliğinden yanıma gelip söylemişti;
"Tolga benim evde, adama ne yaptın bilmiyorum, ama yapma. Ve sakın, çocukları ona göstermemek gibi bir fikir geçmesin aklından."
Tam ağzımı açacağım anda konuştu;
"Öyle bir şey yaparsan annen ve baban da dahil olmak üzere herkesi karşına alırsın, buna ben de dahilim. Tolga iki yıldır neredeydi, ne yaptı, o fotoğrafın açıklaması ne.. Hiçbirini bilmiyorum. Tek bildiğim, Tolga'nın sana ve çocuklarınıza olan sonsuz sevgisi. Barış demiyorum, süründür şerefsizi. Ama çocuklarına böyle bir şey yapamazsın. O onların babası."

-------

Ahmet Vural amcasıyla playsitation oynamaya kurulup, Cengiz ve Özkan da onları izlemek için yanlarına oturunca, Cengiz konuştu;
"Anne bu böyle gitmiyoy cipş getiyşene!"
Ahmet atıldı;
"Mışıy da pattat!"

Ben gülmekten kendimi kaybetmiş bir şekilde mutfağa girdiğim sırada, pencereye dönük, telefon konuşan Soner Abi'yi gördüm. Bir şey demeden tezgahın olduğu tarafa geçtim, beni farketmemişti.
"Kızın üstüne gitme lan! ....... Tamam! Anlatman gerekiyor, biliyorum ama bir bekle! Bu kızın tersi ters! .... Ulan savcı arkadaşım olmasa, hakime belgeleri gösterip adamı kafalamasak bok evliydin şuan Helin'le!"
Duyduğum şey karşısında şok geçirirken, mantıklı davranmam gerektiğinin de farkındaydım. Mutfaktan parmak ucunda çıktım, lavaboya gidip elimi yüzümü yıkadım, tekrar mutfağa yöneldim, bu sefer sesli bir giriş yapmaya dikkat etmiştim, beni farkedince konuştu;
"Tamam o müşterinin davasını bana devredebilirsiniz. Sorun değil. Tamam konuşuruz yarın şirkette, iyi akşamlar." Deyip kapattı telefonu, bana döndü,
"Helin? Ne zaman geldin?" Şaşkın görünüyordu.
Gülümseyerek elimdeki cips paketini gösterdim.
"Şimdi geldim işte, veletler cips istedi de.."
"Hı. Peki, Esila'yla Selin nerede?"
"Selin'in odasında Barbie oynuyorlar."
Başıyla onayladı,
"Ben çıkayım o zaman."
Omuz silktim,
"Sen bilirsin."

----------

Misafirleri uğurladıktan sonra çocukları uyuttum, annem ve dadımla kahve içmek için bahçedeki çardağa kurulduk.
Ben Tolga'dan boşanamayınca -ki bu da komploymuş, hileci herif- Dadı otomatik olarak barışmıştı benimle. Bu hile işlerini kimseye anlatmamıştım. Çok güvenilir, kanunlara bağlı, prensipleri olan Avukat Bey (!) imizin yüzüne vurmayı tercih ederdim.
Annem söyleniyordu.
"Şeytan diyor o anaokulu öğretmenlerini al, tek tek at o kaydıraktan. Çocuk başını, boynunu da vurabilirdi. Nasıl sorumsuzluk bu böyle?!"
Alnımı ovuşturdum,
"Verilmiş sadakası varmış, boşver anne. Tolga bir şeyler yapacakmış sanırım zaten."
Dadı konuştu;
"Aslan damadım! Geldiği gibi her şeyi düzenine koyuyor! Süründürsün kuzumun kuzusunun kolunun kırılmasına sebep olanları!"
Gülümsedim, annem konuştu,
"Ay yesinler onun aslanlığını! Kedi o kedi! Asıl aslan Özkan'a, Vural'a, Soner'e, Ahmet'e denir!"
Sırıttım, dadı konuştu;
"Öyle deme Asude Hanım, kuzumun gönlünü de alsın da kavuşsun kumrular."
İç geçirdim
"Bende alınacak gönül kalmadı be dadı.."

Yarı'm #wattys2016Where stories live. Discover now