On Sekiz

3.3K 212 51
                                    

MULTI: LENA'NIN ETEĞI

KİTABI ARKADAŞLARINIZA ÖNERİN! -TABİİ BEĞENDİYSENİZ-

Vote sayısı +30'u geçmediği için yayınlama günümmü uzattım. 

YİNE SINIR KOYUYORUM.

+30 VOTE +25 YORUM.

Eğer sınır geçmezse böyle aksaklıklar meydana gelecektir. 

Her neyse, iyi okumalar^^

-biraz resmi oldu ama olsun.-

***
Okula geç kalmamak adına erkenden evden çıktım. Dün akşam ve bu sabah yaşamış olduğum olaylar kafamı allak bullak etse de, bunun zamanla geçeceğini umuyordum.
Otobüs, okulun önünde durduğunda hiç beklemeden çantamı alarak otobüsten indim. Ve inmemle birlikte elimde tutmakta olduğum telefonun titreşmesi bir oldu.
Ekranda Rose'un ismini görmek artık beni şaşırtmıyordu çünkü adam akıllı muhatap olduğum tek insan Rose'du.
"Efendim?" diye açtım telefonu. Sabahları huysuz olurdum.
"Hemen spor salonuna gel."
Ben daha bir şey demeye kalmadan hattın boş sesi kulaklarıma doldu.
Hem, neden spor salonuna gelmem gerekiyordu ki?
Tabi ya, artık okulun amigo kızlarından biriydim ve bugün bir tanıtma faslı olacaktı.
Rose olmasaydı muhtemelen kafamdaki düşüncelerin yoğunluğu nedeniyle bunu tamamen unuturdum.
Adımlarımı diğer binaya, yani spor salonunun olduğu binaya yönlendirdim.
Birkaç dakika sonra spor salonunun kapısının önünde kendimi bulmam çok fazla uzun sürmemişti, neyse ki, dolabımda kıyafetlerim vardı ve böylece kıyafet sorunum olmayacaktı. Çok beklemeden salona giriş yaptım.
Salonun ortasında bir sürü kız vardı ve çoğu baya bir heyecanlı görünüyordu. Emily, nam-ı diğer kızıl saçlı takım kaptanımız herkesi dikkatlice süzdükten sonra bakışlarını bana kaydırdı. Beni güzelce bir süzdü ve yüzünde tatmin olmamış bir ifade hakimiyetini sürmeye başladı fakat bunu kafama taktığım söylenemezdi.
Soyunma odasına girince Rose'a mesaj attım.
Ben: Soyunma odasına geldim. Bana şans dile.

Anında cevap geldi.
Rose: Şansa ihtiyacın yok.

Telefonumu kapatıp sırt çantama koyduktan sonra üzerime daha rahat şeyler giydim.
Tekrar salona girdiğimde bu sefer koç ve takımı da buradaydı. Soyunma odasından çıktığım için neredeyse tüm gözler bana dönmüştü.
Emily kendinden emin bir şekilde sırıttı.
Koç, "Hemen sıraya geç." diye söyledi bana. Pek fazla şey bilmediğim için bu sefer muamma göstermişti sanırım.
Kızlar gülüşürken hızlı adımlarla sıraya geçtim. Koç, Emily denen kızla ciddi bir şeyler konuşuyor gibiydi.
Emily, arada sırada Justin'e bakıp bakıp iç geçirse de, bu, Justin'in pek umurundaymış gibi görünmüyordu. O daha çok Rafael, Ryan ve Jamie ile konuşuyor gibiydi. Diğerleri -buna kızlar da dahil- onun için çok da önemli gözükmüyordu.
Buna sevinmeli miydim, üzülmeli miydim, gerçekten bilmiyordum ama bir şekilde Justin'e yakınlaşmayı başarmalıydım. Zaten geçen gece olanlardan sonra sanki aramızda görünmez bir bağ oluşmaya başlamış gibiydi.
Koç ve Emily'nin sıkıcı konuşması sona erdiğinde Emily, "Kızlar, beni iyice dinleyin. Öncelikle, antrenmanlara sebepsiz yere geç kalmak atılmama sebebidir. Yedekte fazladan birkaç kız tutuyoruz, eğer aranızda hastalanıp, dans edemeyecek olanınız olursa onlardan biri sizin yerinize dans edecek ya da aranızdan biri atıldığında yine yedeklerden biri sizin yerinize geçecek." deyince bazı kızlardan itiraz sesleri yankılandı.
Koç, "Sessiz olun!" diye bağırdıktan sonra sesler kesildi.
Emily koçun oturduğu masada duran poşetleri göstererek, "Bunlar kıyafetleriniz, herkes kendi bedenini alsın. Bu arada, birkaç hafta sonra takım kaptanı seçmesi olacak. İsteyen ona katılabilir. Ayrıca, antrenman saatleriniz spor salonunun girişindeki panoda asılı. Çıkarken bakmayı ve not almayı unutmayın."
Vay be, Emily denen kız her ne kadar sorumsuz biri gibi görünse de, kesinlikle görevini çok ciddiye alıyordu.
Emily, konuşmasını bitirdiğinde kızlar son sürat kıyafetlerin olduğu masaya koşmaya başladı.
Ben mi? Ben ise, bu görüntüye öylece bakmakla yetiniyordum.
Kafamı, Justin'lerin bulunduğu yere çevirirken onunla göz göze geldik. Bana samimi bir gülüş armağan etti.
Kızlar kıyafetlerini aldıklarında ben de en sona kalan kıyafeti almıştım. Kalabalık yerlere girmek pek tercihlerimin arasına girmezdi, bu yüzden, sona kalmak daha iyiydi bana göre. Kıyafet bana bir beden küçük olsa da, bunu kafama takmamıştım.
Koç, kızların bu gürültüsüne dayanamamış olacak ki, salonu erkenden terk etti.
Emily de bu fırsattan yararlanarak soluğu Justin'in kucağına oturmakta aldı. Salondaki herkes derince bir 'ooo' sesi çıkarırken Justin eğleniyor gibiydi.
Birbirlerini öpmeye başladıkları sırada, bu manzaraya daha fazla dayanamayarak kendimi soyunma odasına attım.
Soyunma odasına girdiğimde ağzıma kapanan bir el, çığlığımı yutmama neden olmuştu.
James sırıtarak bana bakarken kafam allak bullak oldu. Çığlık atmayacağımı aldığında elini ağzımdan çekti.
"Burada ne halt ediyorsun?" ağzımdan çıkan ilk şey bunlar olmuştu.
James kafasının arkasını kaşıdı. "Lena, üzgünüm. Seni korkutmak istememiştim ama ben bir şey fark ettim." dedi. "Senden hoşlanıyorum."
"Ne?" dedim şaşkınlıkla. "Benden mi hoşlanıyorsun?"
"Evet."
Ne diyeceğimi bilemiyordum. "İyi," dedim. "Ne diyeceğimi bilmiyorum. Buradan gitmen gerek, kızlar birazdan gelir."
"Pekala ama seninle birlikte olmak istiyorum ve cevabını bekleyeceğim." dedi ve soyunma odasından çıktı.
***
Dersi dinlemekte aşırı güçlük çekiyordum. Üzerimi giyindikten sonra kimseye bakmadan spor salonundan çıkmıştım. Justin'in Emily ile öpüşmesinden sonra -ki bu gayet normaldi- James'in soyunma odasındaki itirafı kafamı dağıtmakla kalmamış, bütün net düşüncelerimi de bulanıklaştırmıştı.
Elimde gevşekçe tutmuş olduğum uçlu kalemimle, kitaba saçma sapan şekiller çiziyordum. Biraz daha dikkatli bakınca Justin'in suratı kitabımın sayfalarında yerini almaya başladığını fark ettim.
Sınıftaki kimse dersi, dinlemiyordu. Bu yüzden herkes dakikaları sayıyordu diyebilirdim.
Nihayet zil çaldığında aklıma Justin'in bana müzik odasında gitar çalmayı öğreteceği geldi.
Kalbim hem onunla yalnız kalma düşüncesiyle pır pır atarken, hem de o geceden sonra onu gördüğüm zaman vereceğim tepkiyi düşünüyordum.
Müzik sınıfına giderken koridorda Rose'u gördüm. Ryan'la hararetli bir şeyler konuşuyor gibiydi.
"Hey!" dedim onların yanına geldiğimde.
Beni ilk Ryan fark etti ve kafasını salladı. "Selam." dedi. "Ben sizi yalnız bırakayım."
Ben daha ne olduğunu anlayamadan Ryan yanımızdan ayrıldı.
Rose iyi görünmüyordu. "İyi misin?" diye sordum bir elimle önüne düşen kahküllerini kulağına sıkıştırırken.
Rose, "Ryan'la kavga ettik." dedi ve burukça gülümsemeye çalıştı. "Sen nereye gidiyordun?"
"Justin'le müzik odasında buluşacağız." dedim. "Ama senin yanında kalsan daha iyi olacak."
"Hayır hayır," diye reddetti beni Rose, "Ben iyiyim, okuldan sonra güvenliğin orada buluşalım. Ondan sonra bana geçeriz ve her şeyi detaylı bir şekilde konuşuruz."
"Tamam," dedim. "Okuldan sonra görüşürüz."
Ardından Rose'a sıkıca sarıldım ve kulağına, "Üzülme, her şeyin bir çözümü var."
Sırtını sıvazladım, o da bu dediğime karşı kafasını salladı. Bunu, omzuma değen çenesinden anlamıştım.
Rose'dan ayrıldım ve el sallayarak, müzik odasının yolunu tuttum. Müzik öğretmeni burayla ilgilenmeyi bıraktığından beri, çoğu kişi müzik odasına gelme zahmeti bile göstermiyordu.
İçeriden gitar sesleri gelmeye başladığında kalbimin ritmi arttı. Justin çalıyor olmalıydı.
Tahminlerimde yanılmamıştım. Justin konsantre olmuş bir vaziyette gitar çalıyordu. Onu bu haliyle bütün gün izleyebilirdim ama Justin'in beni fark etmesi uzun sürmediği için şimdilik bu imkansız gibi görünüyordu.
"Erkencisin." dedim sesimi olabildiğince sakin tutmaya çalışarak.
"Evet, sanırım öyle oldu." dedi ve gamzesini çıkaracak şekilde gülümsedi. "Orada dikilerek, beni izlemek, sana gitar çalmayı öğretmeyecek." dedi şakayla karışık imalı bir ses tonu ile. Eliyle yanındaki sandalyeyi işaret etti. "Buraya gel."
Dediğini yapıp yanına oturdum. Bacaklarımız birbirine değiyordu. Bugün etek giymiştim ve keşke giymeseymişim.
Justin'in gözü açıkta kalan bacaklarıma kayınca, dudaklarını yaladı. O an, bacaklarımı kapatma duygusu yoğun bir  şekilde kendini belli etmeye başlamıştı ancak Justin'in gözleri tekrar gözlerimi bulunca, gitarı yavaşça kucağıma bıraktı ve biraz bana doğru eğilerek, sağ elini arka tarafıma attı. Böylece iki kolunun arasında kalmıştım.
Eli, elimi gitarın sapı olduğunu tahmin ettiğim yerin üzerine getirdiğinde, "Bu elin, telleri kontrol etmeni sağlıyor." dedi ancak ben Justin'e o kadar konsantre olmuştum ki, dediklerinin tek kelimesini bile anlamadım.
"Huh?" ağzımdan kaçan sese engel olamamam Justin'in gözlerini dudaklarıma indirmesine neden olmuştu. 
Ikimiz de birbirimizin dudaklarına çok fazla odaklanmıştık. Beynim durmuştu ama kalbim, beynimin tam tersi durumdaydı.
Nefesimi tuttum ve farkında olmadan gitarın üzerinde olmayan elimi Justin'in göğsüne değdirmiştim.
Justin gözlerini kapatıp, burnunu burnuma sürttüğünde tutmuş olduğum nefesimi yavaşça dışarı doğru vererek gözlerimi kapattım. Şeftali rengindeki dudakları dudaklarıma değdiğinde kalbimin atışı durdu. Dudaklarımız hareket etmeden duruyordu, ilk hareket ettiren ben oldum ve sonrası seri bir şekilde yoğun bir öpüşmeye döndü.
Ellerim sanki yerini biliyormuş gibi Justin'in ensesinde birleşti. Onun elleri de belimdeki yerini alırken dudaklarımızı aynı anda ayırdık.
Mantığım, bunun doğru bir zaman olmadığını söylüyordu ama kalbim dünyadaki en doğru şeyi yaşamışçasına atmaya devam ediyordu.
Justin ellerini belimden çekerek, "Üzgünüm Lena, kendimi kaybettim. Sonra devam edelim." dedi ve bir şey dememe kalmadan sınıftan çıktı.
Öylece kalakalmıştım. Ellerim, az önce yıllarca hayalini kurduğum öpüşmenin izlerini taşıyan dudaklarıma gitti.
Ağzımdan kaçan çığlığa engel olamadım ve ellerimde yüzümü kapatıp gülmeye başladım.
Justin. Beni. Öpmüştü!
***
Okul çıkışı olmuştu ve Rose'un gelmesini bekliyordum. Neredeyse tüm ders boyunca her yerde sırıtarak gezmiştim. Bir an için ağzım yırtılacak sanmıştım ama olmuştu işte.
Görüş alanıma Rose'un gece mavisi saçları girince zihnimde durmadan tekrar ettiğim öpüşme anını tekrarlamayı bırakmak zorunda kalmıştım.
Rose bir şey demeden önümüzde duran taksiye titti ve her zamanki AVM'ye gitmek üzere yola çıktık.
***
En uzun bölüm ve parmaklarım koptu!
Çok sevdim bu bölümü, umarım UZUN  yorum yaparsınız.

1368 kelime!
Sizi seviyorum!
VOTE VE YORUM SINIRINI GECMEYI UNUTMAYIN!



Secret Number//J.BHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin