On üç

3.4K 211 58
                                    

Multi Lena'nın dans ederken giydiği kıyafet ve Lena'nın bazı fotoğrafları :)

Bölümler artık seri gelecek ve ben ne olursa olsun yazacağım.

Umarım siz de bunun farkında olup, oy vermeye ve yorum yapmaya başlarsınız.

***
Tarih sınavından çıktıktan sonra Rose'la buluşmak için spor salonuna gitmek üzere binadan çıktım. Sınavım gayet iyi geçmişti. Ve bu esnada Justin'le olan diyaloğumuz aklıma geldikçe kendimi sürekli gülümserken buluyordum. Bana gitar çalmayı öğretecekti!
Aslında gitar çalmayı biraz biliyordum. Amcam, bana gitar çalmayı öğretmişti. Aslında, amcam, birkaç ay önce bizimle kalıyordu ancak müzik akademisinde hocalık yapma gibi bir teklif alınca bunu göz ardı edememişti. Spor salonu görüş alanıma girince, gülmekten acımaya başlamış olan elmacık kemiklerimi ovaladım.
Jus-tin-e ders vermiştim!
Saatler öncesinden kalma görüntüler teker teker gözümün önüne geldikçe, dans etme dürtüsü bütün vücudumu sarıp sarmalıyordu ki, bugün ciddi anlamda istesem de, istemesem de dans edecektim.
Salona girdikten sonra Rose'un dans ettiğini gördüm, harika dans ediyordu.
"Hey Rose!" diye bağırdım ve el salladım.
Rose şarkıyı kapatıp yanıma geldi. "Hey! Tam zamanında geldin. Bir şeyler yedin değil mi?"
"Evet yedim ancak sana bir şey soracağım."
"Sor bakalım."
"Nasıl bu kadar iyi dans edebiliyorsun?"
Rose ilk önce güldü, sonra da ensesini kaşıdı. "Anasınıfından beri dans kursuna gidiyorum ancak bu sene gitmeyi bıraktım." deyince gözlerimi pörtlettim. "Neden bıraktın peki?"
"Bilmem, sadece sıkıldım, diyelim." dedi. "Hadi, bence bu kadar konuşma yeter. Önümüzde önemli bir seçme var." deyince şarkıyı açtı.
"Yaptıklarımı tekrar et!"
***
Yaklaşık 1 saatten fazla çalışmanın sonunda hazırdım, sanırım. Ve seçmeye hazırlanan diğer kızlarla beraber soyunma odasına bekliyordum. Öğleden sonra dersimin olmaması iyiydi.
Ben bunları düşünürken ellerim heyecandan terlemeye ve kalbim de tıpkı yanımda Justin varmışçasına çarpmaya başlamıştı. Soyunma odasındaki kızları tanımıyordum ancak onlar beni tanıyor olmalıydı, çünkü bana garip bir şekilde bakmaları, hiç de hoşuma gitmemişti. Ardından odanın kapısı açıldı ve içeriye bir öğrenci girdi.
Küçük sınıf olduğu her halinden belli olan öğrenci, "Seçmeye katılacak olan herkes spor salonuna gelsin!" diye bağırıp, gidince soyunma odasındaki kızlar adeta koşarcasına odadan çıktılar. Ben de arkalarından çıkarken, terlemiş olan elimi, hırkama silmeye çalışıyordum.
Salona girdiğimde etrafta gözümü gezdirdim. Salonun tam ortasına kocaman bir masa yerleşirmişlerdi ve etrafında da öğretmenler oturuyordu . Kafamı, seyircilerin oturduğu yere doğru çevirdiğimde Justin'le gözgöze geldim. Bana gülümsüyordu. Soyunma odasında olan o kendime güvensizliğimin biraz olsun geçtiğini hissettiğim sırada ben de ona gülümsedim. Az ileride gözüme Rose takıldı. O da elini onaylarcasına kaldırmış, Ryan'a da kaldırtmayı unutmamıştı. Bu hallerine gülmeden edemedim. Acayip mutlu olmuştum. Kafamı yeniden öğretmenlerin olduğu yere doğru çevirince kızıl saçlı bir kızın bir bana bir de Justin'e baktığını gördüm. Üzerinde amigo kızı olduğu halinden belli olan takım üniforması vardı ve sanırım takım kaptanıydı çünkü seçmeye katılan kızları dikkatlice süzüp, yanındaki öğretmenin kulağına bir şeyler fısıldıyordu. Bakışlarından aldığım kadarıyla benden pek hoşlanmışa benzemiyordu.
Birisi kolumu dürtünce kendime gelerek, 'ne oldu?' der gibisinden kaşlarımı çattım.
"Sıra sende." deyince ismimin söylendiğini duyamayacak kadar dalgın olduğumu fark ettim ve yanaklarımın kızarmamış olmasını diledim.
Öğretmenlerin bulunduğu masanın tam karşısına geçtim.
"Bayan Jones, notların gayet iyi, neden amigo kızı olmak istediğini bana söyler misin?" dedi basketbol takımının koçu olduğunu tahmin ettiğim kişi.
Söze başlamadan önce dudaklarımı yaladım. "Biliyorsunuzdur ki, bu benim sosyal olmam için son senem. Seneye üniversite sınavları olduğu için, amigo kızı olmam neredeyse imkansız ve ben de bu sene amigo kızı olmamın tam zamanı, diye düşündüm." dedikten sonra koç eliyle başlamamı işaret ederek müziğin başlamasını sağladı. Bu esnada seçmeye katılan ve amigo olan kızlar bana gülmeye başladı ancak ben bu esnada dansıma başlamakla meşguldüm.
Birkaç defa aynı hareketleri tekrar ettim. Kızlar gülmeyi kesmişti. Ancak ben hala heyecanlıydım.
Dans gereği hırkamı yere fırlattım. Böylece kalçamı kıvırmaya başladığımı herkes görecekti. Bileğimin acımaya başladığını hissettiğim sırada müziğin sonuna geliyor olmam benim için büyük bir şanstı.
Sonunda müzik bittiğinde Rose'un olduğu taraftan alkış sesleri geldi ancak koç düdük çalarak onların alkışı kesmesini sağlamıştı.
Nefes nefese spor salonunun dışına çıktığımda kızıl saçlı kız yanımda belirdi.
"Bak bakalım burada kim varmış." diyerek etrafımda yürümeye başladı. "Küçük Lena. Neden üniversite sınavların için ders çalışmıyorsun? Burası sana göre bir yer değil."
"Ne demek istiyorsun?"
"Justin'den uzak dur. Bunu bir daha söylemeyeceğim." kulağıma doğru eğildi. "Eğer söylediğim şeyi yapmazsan başın büyük belada demektir küçük Lena."
Bu sırada Rose geldi. "Ondan uzak dur Emily."
"Rose, hoşgeldin. Biz de tam Lena'yla eğleniyorduk, öyle değil mi?" dedi ve elini omzuma attı.
Rose, Emily'nin omzuma atmış olduğu eli çekerek beni yanına aldı. "Emily, gidecek misin, yoksa senin zorla gitmeni sağlayayım mı?" deyince Rose'un bu yanını görmediğim aklıma geldi.
Rose şu an daha çok... kötü bir kıza benziyordu.
Emily, bozulduğunu saklamak istermiş gibi saçını savurarak gidince derin bir nefes verdim.
"İyi misin Lena? Emily sana ne söyledi?"
"Önemli bir şey değil Rose. Justin'den uzak durmam gerektiğini falan zırvaladı." diye mırıldandım.
Rose, "Sürtük işte. Sen ona aldırma. Çok güzel dans ettin. Justin gözlerini senden alamadı."
"Ciddi misin? Gerçekten gözünü benden alamadı mı?"
"Aynen öyle."
Biz Rose'la aramızda konuşurken bir çocuk yanımıza geldi. "Hey! Sen Lena olmalısın. Dans edişini gördüm, çok güzeldi. Bu akşam evimde bir parti var." dedi. "Gelmek istersen evin adresi okul panosunda yazıyor."
"Davetin için teşekkürler ama gelmeyeceğ-"
"Mutlaka geleceğiz!" diye sözümü kesen Rose'a baktım. O da bana imalı bir şekilde bakıyordu.
"Buna sevindim. Neyse, akşam görüşürüz Lena." dedi ve adını bilmediğim -yakışıklı- çocuk uzaklaştı.
"Bu partiyi reddedemezsin Lena."
"Neden reddedemez mişim?"
Rose aklımı kaçırmışım gibi bana baktı. "James bu, okulda onun gibi parti yapan yoktur. Partileri güzel ve eğlenceli yapmasını iyi biliyor. Ayrıca seni kendi davet etmiş olması da büyük bir şans!" diye şakıyınca homurdandım.
"Yarım saat sonra benimle okulun önünde buluş."
"Neden?" diye sordum.
Rose, "Çünkü akşam için alışverişe gideceğiz!" dedi ve ellerini çırptı.
Bu kızı anlamıyor olmam beni korkutuyordu. Biraz önce Emily'e yiyecekmiş gibi bakarken, şimdi ise 5 yaşındaki küçük kızlar gibi ellerini çırpıyordu.
Ama asıl korktuğum şey, bu akşam partide ne olacağını bilmediğimdi.
***

Sizin bir tahmininiz varsa yorum yapın.

Sizce akşam ne olacak?

Bu arada lütfen yorum yapın ve vote verin. Okuyucularımın azaldığını görmek benim bütün yazma isteğimi sömürüyor.


Secret Number//J.BHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin