---------

Çayları çardağın masasına bıraktım, karşısına geçip oturdum,
"Tolga, sana bir şey söyleyeceğim ama söyleyeceğim şeyi kimseye söylemeyeceksin. Söylersen Tuğba beni öldürür."
"Tekerleme gibi bu ne be?!"
Göz devirdim,
"Söylüyorum?"
"Söyle hadi." Dedi, çayını yudumlarken. Erkekler o kaynar sudan içeceği nasıl önlerine koyulduğu an içmeye başlayıp ilk dikişte bardağı yarılıyorlar anlamıyorum..
"Tuğba hamile. Ama Soner Abi bilmiyor. Sürpriz yapacak, çaktırma tamam?"
Neşeyle gülümsedi.
"Sen ciddi misin? Soner kafayı yiyecek! Hahahah! Amca oluyorum lan!"
Havalı havalı gülümsedim,
"Yenge oluyorum. Herşey güzel ama korktuğum bir şey var, Firdevs Yenge babane oluyor."
Bir kahkaha attı,
"Bir de o var, değil mi?!"
Bu sefer beraber kahkaha attık.

---------

Bahçede elimizde bebefonlarla, elele, çıplak ayakla yürüyorduk.
"Üşüyor musun?"
"Bu sıcakta mı?" Dedim tip tip bakarak.
"Bir tarafların açık ya ondan dedim." Deyip sırıttı, dirseğimi geçirdim karnına.
"Ne yapayım! Boyum uzadı benim tişörtlerin kısa geliyor!"
Bir kahkaha attı,
"Tişörtlerini yanlış kurutma programına attım demiyor da.."
Bir dirsek daha,
"Kocamdı aşkımdı dinlemem havuza iterim! Ev hanımlığıma laf etme Tolga efendi!"
Bir kahkaha attı, kollarını belime sarıp sırıtarak konuştu,
"İtsene."
"Ha?"
"Havuza diyorum. İt hadi."
Göz devirdim.
"Çok biliyorsun sen. Hasta olunca Cengiz'le Ahmet'ten farkın kalmıyor seninle uğraşamam. İtmiyorum!"
"Bu sıcakta hasta olmayız ki."
Göz devirdim.
"Çok yüzmek istiyorsan git atla!"
"Helin."
"Hm?"
"Bebefonu ver."
Bebefonu uzattım salak salak. Alıp kendi elindekiyle birlikte çimlere attı, ve belimden tuttuğu gibi suya atladı.

-------

"Ne yapıyorsun sen?!"
Sırıtarak ıslak tişörtünden kurtulup havuzun dışına fırlattı, belimi tuttu yine.
"Helin."
"Hı?"
"En son beraber suya girdiğimizde ne olmuştu?"
"Timsah çıkar mı diye konuşmuştuk."
"Başka?"
Aklıma gelen şeyle kızardım.
"Pislik yapma!"
Sırıttı,
"Ne olmuştu söyle!"
"Ahmet."
Sırıttı, alnını alnıma yaslayıp konuştu;
"Bu evde senin minyatürün gibi görünen bir kız çocuğunun da koşturmasını istiyorum."
"Ben de ünlü bir modacı olmak istiyorum ama olamıyorum hayatım. Bu hayatta hep istediklerin olmaz." Dedim, konuşurken dudaklarımın dudaklarına değmesine dikkat etmiştim, devam ettim,
"Ben senin minyatürlerinle uğraşıyorum. Zaman ver bana biraz. 1Tam ve 2Junior Kurt var başımda."
Gülümsedi,
"Söz ver."
"Söz?"
"En azından bir çocuk daha-"
"Ben de istiyorum. Sen istemesen de doğururum. Kız veya erkek, önemli değil. Senin ve benim parçam, tamamen sen ve ben. Aşkımızın kanıtı gibiler.. Ne kadar çok olurlarsa o kadar güzel.. Benim kalbimde,hayatımda,bedenimde, senin çocukların için her zaman yerim var, Tolga Han Kurt."
İki parmağıyla çenemi tutup dudaklarını dudaklarıma bastırdı, uzaklaşmadan konuştu;
"Her ne koşulda olursa olsun, nerede olursam olayım, sen ve çocuklarımız için yaşıyor olacağım."
İçimi bir ürperti kapladı,
"Yanımda ol. Gönlüm sözlerinden, ellerim ellerinden, dudaklarım dudaklarından mahrum kalmasın.."
Cümlemin bitiminde cevabımı dudaklarından aldım yine..

--------

Güzel bir cumartesi sabahı... Diye başlamak isterdim ama Cengiz'in sabahın köründe uyanıp bizimle yatmak istemesiyle hiç de öyle olmamıştı. Güya yatmaya gelmişti, tek derdi bizi uyandırmaktı. Elindeki Bobo'yu bir benim, bir babasının kafasına geçiriyordu. Hepi topu 6 dişi vardı, onunla da babasının omzunu ısırıp;
"Toga annam bıyak!"
(Tolga annemi bırak!)
Diye mızmızlanıyordu. Tolga ise onu daha çok gıcık etmek için uyanmamış gibi yapıyor, daha çok sarılıyordu.
Cengiz iyice dellenip saten örtünün altından ilerleyip babasının kollarının içinden geçip, aramıza girmeye çalışıyordu.
"Anna menim!"
Tolga gözlerini açtı, beni gösterdi Cengiz'e.
"Bu mu senin?!"
"Eved! O menim!"
"Yoo! O benim!" Deyip alnıma bir öpücük bıraktı Tolga. Cengiz sinirlenip kucağıma çıktı, boynuma sarıldı,
"Öpme ya! O menim!"
Tolga kaşlarını çattı,
"Asıl sen sarılma bakayım! Benim karım o!"
"Hayıy menim kayım!"
"Hayır! Senin annen o! Benim karım!"
"Hayıy senin kayın baskası mu menim kayım!"
Bir kahkaha attım,
"Oğluma bulaşma babası." Deyip Cengiz'in tombul yanaklarına birkaç öpücük bıraktım.
"Bobo da öp anna!"
"Öpeyim annem!" Deyip Bobo'yu da öptüm.
Tolga göz devirdi.
"Ben?"
"Oğluma sorayım, bir saniye.. Oğlum? Babayı öpebilir miyim?"
"Hayıy!"
"Ama ona da yazık.." Dedim sessiz sessiz.
Dudaklarını büktü;
"Biy bes üc keye öpme ama!"
"Tamam bir beş üç kere öpmem o sana özel. Onu bir iki kere öperim."
Başıyla onayladı.
"Daam biy iki öp!"
Uzanıp Tolga'nın dudaklarına bir öpücük bıraktım. Sırıttı, tekrar dudaklarıma uzanınca durdurdum,
"Bir iki kere öpecektin! İkiyi de öpsene! Şakacı!" -Cengiz'in yanında yalancı kelimesini kullanmıyorduk, Tolga ve okuduğu saçma sapan çocuk gelişim kitapları yüzünden.-
Gülümseyip tekrar dudaklarına bir öpücük bıraktım. Tolga elini yanaklarıma yerleştirince Cengiz isyan çıkardı,
"Biy iki gecdi anna!"
Tolga'nın dudaklarından ayrılıp mırıldandım.
"Evet annecim. Bak ne diyeceğim, şimdi babayla oyna sen, üstümü değişip geleyim, kahvaltı hazırlayalım. Olur mu?"
"Oluy!"

Yarı'm #wattys2016Where stories live. Discover now