Söylemesi ne kadar da kolaydı.

Büyücü konuştu.

"Prens Endre sizinle konuşmamız gerek."

"Ne konuşacaksanız yanımda konuşun."

Tepkim üzerine Adrian yanıma geldi.

"Arya, sözlerine dikkat et."

Sessizce beni uyardığında sinirden delirmek üzereydim. Prens olmasından korkmuyordum.

Korkmamalıydım.

"Arkamdan birşeyler çeviriyorsunuz. Bana da anlatın."

Büyücü Kletos'un sabrını taşırdığımı biliyordum fakat umurumda değildi. Ne oluyorsa içinde bende vardım. Bu yüzden bilmek en büyük hakkımdı. Direttim.

"Bilmek istiyorum."

Büyücü bana ithafen konuşmak üzere ağzını açtığında Prens Endre onu susturdu.

"Onunla ben konuşmak istiyorum."

Büyücü susup geri çekildiğinde Prens'e çevirdim gözlerimi.

"Benimle bahçeye gel."

Emir vermesi sinirimi bozsada seslenmedim. Şu an tek istediğim olan biteni öğrenmekti. Yataktan inip onu takip ederken Adrian'la göz göze geldim. Endişliydi. Duygularıyla oynamadım. Ona güven vermek için gülümsedim sadece. Başını salladığında yüzümdeki tebessümle odadan çıktım. Rahatlamıştım. Prens koridorda ilerlerken peşine takıldım.

Yürüyüşü o kadar garipti ki. Sanki onu ilerleten bir mekanizma varmış gibi. Ne ayaklarının hareketini görebiliyordum ne de başka bir ipucuyu. Sonunda bahçeye çıktığımızda onu incelemeyi bırakıp başka şeylere odaklandım. Durduğunu farkettiğimde yanına geçip baktığı yere baktım. Tekrar ilerlemeye başlayınca gözlerimi devirdim.

"Evet?"

Dedim taşan sabrımı ifade edercesine. Ses vermedi. Ormana doğru yürümeye devam ederken sinirlenmeye başladığımı hissediyordum. Tekrar konuştum.

"Benimle ne konuşacaksın?"

Yine ses vermedi. Sanki konuşmaya hiç niyeti yokmuş gibi beni umursamadan ilerledi. Bir anda durup bana elini uzattığında kaşlarımı çattım. Ona öylece baktığımı görünce elimi tuttu. Dudakları kıpırdandığında bir anda bahçeden çıkıp Adrian ve Büyücü Kletos'un yanına geldik.

Amacı neydi bunun?

"Beni neden buraya getirdin?"

"Sus ve dinle"

Adrian'a döndüğümde masaya dayanmış ve yeri izliyor olduğunu farkettim. Bizi görmemişlerdi. Büyücü Kletos ise odada dönüp duruyordu.

"Buradakiler aramızda kalacak."

Prens fısıldayınca ona dönüp başımı salladım. Büyücü konuştuğunda dikkatimi onlara verdim.

"Yanınızda Prens'in olması büyük bir ayrıcalık. Onunla iyi anlaşmaya bak ve görevine odaklan. Beni anlıyor musun?"

Adrian yerde olmayan bir şeye tekme savurdu ve başını salladı. Onu ilk defa bu kadar düşünceli görüyordum.

"Görevi ne?"

Diye fısıldadım. Prens gülümsedi ve normal ses tonuyla cevapladı.

"İzle"

"Yanına beş muhafız al. Fazlası yük, azı dezavantaj oluşturur."

"Ne zaman yola çıkıyoruz?"

Diye sordu Adrian. Büyücü bir süre düşündü ve cevapladı.

DOĞUM LEKESİ -2- ANAHTAR AİLESİWhere stories live. Discover now