49. Bölüm "Söz"

4.6K 247 6
                                    

Bölüm şarkısı değil ama bölümü yazarken dinlediğim için sizinde dinlemenizi tavsiye ediyorum:

İntizar / Nevzat - Benim yarim.

&&&&

Umut'un bakış açısından,

Bazen kendinizi anlatacak kelimeler bulamaz, cümle kuramazdınız. Düşünceleriniz karışır, zihniniz bulanıklaşırdı. Sadece öylece oturup hiçbir şey düşünmeden boş boş bakmak ister, biraz da olsa rahatlamıyı dilerdiniz. Ama ne rahatlar ne de kendinizi tanımlayabilirdiniz. Aslında bunun sebebi o an için boşlukta olmanızdı.

Ben boşluktaydım.

Telefon hala kulağımda sadece bir ses duymak istiyordum. Onun acı dolu iniltisi bile olsa bir ses duymak istiyordum. Çünkü sessizlik canımı yakıyordu. Onun sesi bana iyi geliyordu. Aslında o bana iyi geliyordu. O zaman neden şimdi yoktu? Ben iyi değildim, canım yanıyordu.

O ne durumdaydı? Neredeydi? Aç mıydı, tok muydu? Hiçbir şey bilmiyordum. Onun nasıl olduğuna dair hiçbir şey bilmiyordum. Onu nasıl bulacağıma dair hiçbir iz yoktu elimde. Aptal gibi oturmuş sadece bekliyordum.

Şuan da onun hakkında bildiğim tek şey canının yandığıydı. Bunun en büyük sebebi aldığı yaralar değildi. Benim verdiğim sözü tutamayışımı görmüş olmasıydı. Ben, bizim için güçlü duracaktım. Yıkılmayacaktım. Ağlamayacaktım. Sadece o bizim ağlayacaktı.

Ve ben verdiğim sözü ikinci bir sefer tutmamıştım.

Bana bakanları umursamadan oturduğum yerden kalktım ve hızlı adımlarla odadan çıktım. Cesaretimi kaybetmeden üst kata vardım ve hiç beklemeden kapıyı açtım.

Buraya kadar her şey basitti. Asıl zor olan şimdi annemle yüzleşmekti. Zaten canım yeteri kadar yanıyordu ve bana yine yüz çevirirse dayanamazdım. Ona ihtiyacım vardı. Beni sarıp sarılmasına ihtiyacım vardı. Anne şefkatine ihtiyacım vardı.

Derin bir nefes aldıktan sonra kapıyı açtım ve odaya ilk adımımı attım. Annemi yine aynı şekilde pencereden bakarken görmeyi beklerken, o kapıya dönmüş sanki birinin içeri girmesini bekler gibi bakıyordu. Gözlerini kaldırıp bana baktığında yıllar sonra belki de ilk kez annemin gözlerini net olarak gördüm. Gözlerimin kime benzediğini o zaman bir kez daha anlamıştım.

Yanına gittikten sonra yavaşça yatağa oturdum ve ellerimle oynamaya başladım. Konuşmaya başlayacak cesareti kendimde bulamıyordum. Ne diyerek başlamalıydım? Yıllar sonra ilk kez bana bakıyordu ve ben bu anı mahvetmekten korkuyordum.

"Gözlerimiz ne kadar benziyor değil mi?"

Gülümseyerek sorduğum soru üzerine bakışlarımı ellerimden alarak annemin yeşil gözlerine çevirdim. Tuhaf, anlamını çözemediğim bir parıltı vardı gözlerinde.

"Aynı renkteler. İkimizinki de yeşil." Tekrar gülümsedim. "Benziyorlar değil mi?"

Her zaman ki gibi hiçbir tepki vermedi. Bu tepkisizliği şuan için iyi miydi kötü müydü bilmiyordum. Sadece alışmıştım işte. 15 yaşımdan bu yana bu böyleydi. Annem buydu.

"Bugün neden böylesin?" diye sorarken kaşlarım çatıldı. "Gözlerimin içine bakıyorsun. Sen normalde bakmazdın. Pencereye dönük otururdun. Bu sefer dönük değildin. Ne oldu?"

Derin bir nefes alıp bakışlarımı ondan kaçırdım.

"Konuşmayacaksın değil mi yine? Neyse her zamanki gibi ben konuşurum." Gözlerimin yandığını hissedince bakışlarımı tavana çevirerek ard arda hızlıca kırptım. Kendime biraz zaman tanıdıktan sonra yeniden annemin gözlerine baktım. İşte o an benim koptuğum andı. Artık dayanma gücümün bittiği andı. Hayatımda ilk kez tükendiğimi hissettiğim andı. O boşluğa çekildiğim andı. Ve o zaman annemin gözlerinde ki parıltının sebebini anlamıştım. Annemin gözlerinde ki parıltı gözyaşlardı.

Var Mı Senden Ötesi?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin