33. Bölüm "Aşkın Gücü"

5.3K 260 29
                                    

Irmak hıçkırıklarını elleriyle ağzını kapatarak gizlemeye çalışırken ayağımı yere vurarak sabırsızca Umut'un telefonunu açmasını bekliyordum. Telefon üçüncü çalışın ardından bilindik dıt sesi yerine Umut'un sesine bırakmıştı.

"Efendim?"

Sesinde bir miktar şaşkınlık vardı ve bunun olması gayet normaldi. Zira şuan da burada durup onu aramak yerine sırada yanında oturmuş dersin bitmesini bekliyor olmam gerekiyordu.

"Umut ben bugün son derse girmeyeceğim. Beni bekleme diye haber vermek istedim." dedim.

"Neden?"

Bu beklediğim sorusu karşısında ne diyeceğimi bilemeyerek Irmak'a baktım. Yüzü kendini sıkmaktan kıpkırmızı olmuştu. Eliyle ağzını kapatmaya devam ederken başını hızla iki yana salladı. Bir yandan da kaşlarını hayır anlamında kaldırıyordu.

"Kendimi pek iyi hissetmiyorum." dedim dudağımı dişleyerek. Umuyordum ki yalanımı yakalamazdı.

"Ne oldu?" dedi hızlıca. Göremesem bile kaşlarını çattığına emindim. Ne diyeceğimi bulmak için duraksadım. Bu duraksamam sanırım onu telaşlandırmıştı.

"Hayal nerdesin?" derken sırasının zeminde çıkardığı o tiz sesi duydum. Ayağa kalmış olmaydı. "Nerede olduğunu söyle, yanına geliyorum." Ve hatta sınıftan bile çıkmış olabilirdi.

"Hayır hayır, Umut bekle. Gelmene gerek yok." dedim panikleyerek. "Ciddi bir şeyim yok. Sadece biraz halsizim. Belki bileğimin ağrısından kaynaklanıyor olabilir."

Ne diyeceğini duymak için bekledim. Ama hiç bir ses duymayınca ikna olmadığını anlayarak sesim beni desteklemesini umarak tekrar dudaklarımı araladım.

"Gerçekten iyiyim Umut. Sadece biraz uykuya ihtiyacım var." dediğimde ikna olmuşa benziyordu.

"Tamam." dedi. "Kendine dikkat et."

Onun bu haline gülümseyerek "Tamam merak etme." dedim ve telefonu kapattım. Telefonu kapatır kapatmaz Irmak'ın hıçkırık sesini duyunca kendime lanet ederek yüzümdeki gülümseyi çabucak sildim.

"Tamam, hadi gidelim." dedim ve kolumu omzuna atarak kolunu sıvazladım. Sessizce başını salladıktan sonra bir taksiye bindik ve sahil kenarına indik.

Kayalıkların en uç kısmına oturduktan sonra bacaklarımı kendime çektim ve kollarımla sardım. Irmak'ta aynı şeyi yaptıktan sonra uçsuz bucaksız denizi izlemeye koyulduk.

Belli bir süre hiçbir ses çıkmadan oturduktan sonra Irmak'ın o en derininden gelen hıçkırık sesi beni bozguna uğratmıştı. Bu kadar sessizliğe alıştıktan sonra onun bu içten gelen hıçkırıklarını duymak ve hiç birşey yapamamak beni mahvediyordu.

Kollarımla onu sararak kendime çektim ve göğsüme yatmasını sağladım. Kafasını göğsüme koyduğu anda hıçkırıkları biran da artmıştı. İşte o zaman çok iyi anlamıştım ki Irmak'ın bir omuza ihtiyacı vardı.

"Özledim Hayal." dedi hıçkırıklarını zapt etmeye çalışırken. "O kadar özledim ki, bu özlemi damarlarımda akan kanda hissediyorum. Tüm bedenimde hissediyorum. Her hücremde hissediyorum. Her zerremde hissediyorum." Hıçkırmaya devam ederken tek yapabildiğim saçlarını okşamaktı. "Ama bu özlemi dindiremiyorum. Sadece çaresizce özlüyorum."

Ne diyeceğimi bilemiyordum. Nasıl teselli edebilirdim ki? Henüz olayın ne olduğunu bile bilmiyordum ki.

Anıl'ın sözleri aklıma getiridim. En azından birşeyler söylemiş olmak için mantıklı bir cümle aradım.

Var Mı Senden Ötesi?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin