"La la la lal lal la aşık oldun sen!" dedi ve kıkırdaya kıkırdaya aynı şeyi söyleyerek odadan çıktı. Arkasından hafif bir gğlümsemeyle bakakaldım. Bir yandan beynimden şarkının sözleri geçiyor, diğer yandan nereye baksam Kerem'in silüetini görüyorum. Kafamı yastığa gömdüm ve gülmemeye çalıştım. Resmen, dün akşam ki halimden eser kalmadı. Ha bire kıkırdıyorum. Aşık olmak insanı aptallaştırır derlerdi de inanmazdım. Öyleymiş. Düşünüyorum da.. hayatıma, bana tüm olmazlarımı yaptırabilecek biri girdi. Yani sanırım.. istemsiz bir biçimde tekrar kıkırdadım.

La la la lal lal lal lal la

Aşık oldum ben!

~*~

(Ömerden)

Bardaydık. Pusat'ın barında.

Ben, Pusat, Can, Levent, Erkan ve Onur bir masa da oturuyorduk. İçerisi çoğu akşam olduğu gibi tıklım tıklımdı. Ve bir bas gitar çalan arkadaş şarkı söylüyordu. Ama ne söylemek! Başımızı şişiriyordu sadece. Pusat bu orangutan sesli herifi bulmak için ne kadar çabaladı bilmiyorum. Kerem mi? O tek başına bir masada oturuyor. Baya düşünceli. Hayret edilesi bir şekilde bu gece ne içki içti, ne yanına bir sürtüğü yaklaştırdı. Tüm gece masa da öylece oturdu. Saate baktım. Sabahlamıştık bildiğin. Masadaki çoğu kişi, bardaki diğer çoğunluk gibi sarhoş olmuştu. Ama biz -Kerem, ben ve Pusat- sarhoş değildik. Bundan emindim. Can sarhoşluktan ötürü sürekli yanındaki Levent'i öpüyordu. Levent ve Erkan yine sarhoşluğun etkisiyle bu duruma -çok normalmiş gibi- kahkaha atıyorlardı. Onur ise masaya kafasını koymuştu. Sızmıştı sanırım. Kerem'in bu sırada bir yere baktığını gördüm. Kaşları çatıktı. Bütün gece boyunca ilk o zaman güldüğünü gördüm.. acı bir gülümseme. Sonra kafasını iki yana salladı ve bizim masaya doğru hızla gelmeye başladı. Az önce baktığı yere baktım. Gözlerim fal taşı gibi açıldı. Yok artık! Julianna?! Ben şaşkınlığın okyanusunda boy verirken yanımıza Kerem geldi ve birkaç sefer masaya vurdu. Bakışlarını Pusat'a sabitlemişti. Az önce bakıp şaşkınlığın içinde boğulduğum noktaya baktım tekrar. Ama yoktu.

"V3'ün anahtarını ver." dedi sakin bir ses tonuyla Pusat'a. Pusat itiraz etmeden ve hiçbir şey demeden cebinden anahtarları çıkardı ve masanın üzerine koydu. Kerem anahtarı avcunun içine aldı. "Eyvallah."

Arkasını dönüp birkaç adım attı. Ayağa fırlayıp ona yetiştim ve önüne geçtim. Kaşlarını çatıp bana baktı.

"İyi misin abi?" dedim. Derin bir nefes verdi.

"Ömer çekil."

"İyi gözükmüyorsun." dedim. Sinirle soluyup yumruğunu sıktı.

"Evet ulan iyi değilim! Lanet olsun ki o kıvırcık hayatıma girdikten sonra yine aynı şeyler oldu! Julianna'yı hatırlatıyor hal ve tavırları bana sürekli! Olur olmadık yerde aklıma geliyor! Daha önce Julianna'nın hayali vardı sadece. Şimdi onu görmüyorum! Kıvırcık beliriyor. Bok gibiyim oldu mu!" dedi hafif sesini yükselterek. Ağzımı açacak oldum ki, omzumdan itirek beni kenara ittirdi ve hızla yukarı çıkmaya başladı. Onun hızla yukarı çıkışını izlerken Pusat yanıma geldi. Ve durgun bi ifadeyle bana baktı.

"Ne oluyor Ömer?" dedi derin bir nefes verdim.

"Kerem Sayer'in beyin ölümü gerçekleşiyor." dedim. Bana kaşlarını çatıp baktı.

"Ne? Ne demek istiyorsun?"

"İkinci bir Julianna vakası geliyor demek istiyorum. Tek fark; Kerem, Julianna da sadece kalbini tıkamıştı.. şimdiyse, tüm bedeninden feragât edecek!" dedim kaşlarını kaldırıp şaşkınca bana baktı.

Başlangıç: Tehlikeli KızılМесто, где живут истории. Откройте их для себя