24. Bölüm

2K 157 6
                                    

Bu bölüm, ve final bölümü yazarın bakış açısıyla yazılacaktır. İlginiz için teşekkür ederim!

--

"Soğuk..." diye mırıldandı genç kız, "Çok soğuk..."

Oturduğu yere biraz daha sinerken, başını ellerinin arasına aldı ve "Yaslandığım duvar, üzerinde bulunduğum zemin kadar soğuk düşüncelerim." diye düşünmeden edemedi. Sonra buruk bir kahkaha kaçtı minik ve düzgün dudaklarından, "Hadi ama, Begüm kim ki? Sadece basit ve oyunbaz bir bar sürtüğü." yüzü yeniden eski ciddi haline büründüğünde, gözlerini karanlık ortamı aydınlatan ay ışığının gölgelediği parmaklıklara çevirdi. "Gökhan'ın çocukken sevdiği ve onunla oynarken eğlendiği minik kız çocuğu olduğumu kimse bilemez, değil mi? Ah, çünkü ben insanları sürekli kandıran ve onlarla alay eden bir sürtüğüm."

Başını çevreleyen elleri saçlarını koparırcasına çekmeye başladığında, farkında olmadan gerçekleştirdiği bu hareket üzerine ellerini kopuk saç telleri doldurdu. Yavaş hareketlerle ellerini saçlarından çekti, avuçlarını dolduran saç tellerini gördüğünde bir kez daha araladı ağzını.

"Farkında değilsin, biliyorum. Beni tanımıyorsun, biliyorum. Mecbur olduğum için neredeyse tüm günümü bir barda geçirmek zorunda olduğumu bilmediğinden ve beni yapmacık bulduğun için sevmiyorsun, biliyorum. Ama tüm bunlar; söylediğin her sözde adeta koparılan saç telleri gibi her seferinde bir duygumu kopardı, uzaklaştırdı benden."

Elleri yeniden saçlarına gittiğinde, dizlerini karnına çekti ve başını gömdü. Saniyeler sonra usulca akan sessiz göz yaşları, şiddetli haykırışlara dönüşmüştü. Bir tür sinir krizi geçiriyordu. Hayatı boyunca psikolojisi ve kişiliğinin durumuyla boğuşmuş, fakat ne yaptıysa durumuna bir çözüm bulamamıştı. Geceleri her şeyin farkında oluyordu, gündüzleri adeta etrafına tehlike saçan bir şirret rolündeyken, saat gece yarısını geçtiği andan itibaren pişman ve yaralı bir kadına dönüyordu. Hırsla başını dizlerinden kaldırdı ve sağ elinin tersiyle yanağında asılı kalan birkaç damla göz yaşını sildi.

"Hepsi o Başak denen aptal kız yüzünden!" diye bağırdı ayağa kalkarken, halbuki bunun Başak'la hiçbir ilgisi yoktu. Begüm, sevdiği kişiye ve etrafındakilere ölesiye zarar verebilecek derecede ilerletmişti hastalığını.

Ellerini ayaktayken güç almak istercesine tutunduğu duvarların üzerinde gezdirdi, "Hepinizden nefret ediyorum! Herkesten, her şeyden!" sesi gereğinden yüksek çıkmıştı, bunun farkına varılmasını istemiyordu. Sonuçta o sadece mahkeme gününe kadar parmaklıklar ardında tutulan bir mahkumdu. Ay ışığının sakince içeriye süzülmesini sağlayan küçük pencerenin hizasına geldiğinde, durdu ve başını kaldırarak ona sisli gibi gelen havada zar zor seçilen yıldızlara dikti gözlerini.

"Ah, ama benden böyle kurtulacağınızı sanmadınız herhalde değil mi, sevgili yıldızlar? Size hiçbir zaman kızgın gelmedim, şimdi olduğu gibi," bakışlarını pencereden alıp parmaklıklara yöneltti. "Oturup beraber intikam planları yaptık. Sırrımı hep tutun, olur mu? Çünkü bunun gizli kalması gerekiyor. Hiç tanımadığım birine ettiğim yardım karşılığında ortak olan amacımızı gerçekleştirecek olması harika hissettiriyor."

Yüzüne engelleyemediği bir sırıtış yerleştiğinde, artık ayakta duramayacak kadar güçsüz hissettiği için usulca yere çöktü ve dudaklarından mırıltı halinde dökülen birkaç kelimenin serbest kalmasına izin verdi.

"Hem ne demişler, düşmanının düşmanı dostundur. Sanırım yeni dostumu buldum," göz kapaklarını indirdi ve kendini rahatsız bir uykuya hazırlamadan önceki son kelimelerini söyledi, "Tanrım, gerçekten dostum olacağını hiç düşünmemiştim. Bana fırsat verdiğin için teşekkür ederim."

Ve sonra, yavaş hareketlerle yana yatarak sağ elini başının altına koydu. Her ne kadar uykusu gelmesede, kendini buna zorlaması gerekiyordu. Çünkü ona güç lazımdı, sadece güç. Tüm gün ortalıkta bir ölü gibi gezerken, zarar vereceği tek şey kendisi olurdu. Onun sadece biraz uykuya, biraz güvene ve çok az bir sevgiye ihtiyacı vardı, o kadar. Gözlerine Gökhan'ın mutsuz suratını getirdi ve içinden son bir kez daha "Benimle olmadığın için mutsuzsun, üzgünüm sevgilim." diye geçirirken, kendini uykunun kollarında buldu.

Tüm bunlar olurken; Başak derin bir uyku çekiyor, Gökhan ise rahat yatağında uzanmış, gülümseyerek Başak'ın fotoğraflarını izliyordu.

RuhsalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin