10. Bölüm

2.5K 211 16
                                    

Kurtulacağınıza inanır ve planlı bir şekilde hareket ederseniz, başarmış sayılırsınız.

--

Derin bir nefes alarak birkaç defa kapıya vurdum.

"Ben hazırım."

Saniyeler sonra Altan kapıyı açtı, aceleyle kendimi dışarıya attım.

"Yuh."

Verdiği tepki karşısında bir şey demeden kaşlarımı çatarak odadan çıktım ve direk dış kapıya yöneldim. Hızlı hareket etmeye çalışıyordum ama tam kalçamın altında biten elbise ve yüksek topuklu ayakkabılar buna pek de müsade etmiyordu.

"Ulan Buğra'dan bir kurtulalım, beni bunları giymek zorunda bıraktığın için seni kum torbası yerine kullanacağım."

Dediğimin üstüne gülerek dış kapıyı açtı ve dışarı çıkmamı bekledi, kapının açılmasıyla suratıma çarpan rüzgarla ürperdim ve kollarımı bedenime sararak kapıdan çıktım. Altan da peşimden kapıyı kapattı ve hızlı adımlarla önüme geçerek arabaya doğru ilerlemeye başladı. Buğra arabanın önüne yaslanmış, kafasını telefonuna eğmişti. Altan koşar adımlarla sürücü koltuğuna geçtiğinde bile kafasını telefondan kaldırmadı. Arabaya yaklaştıkça farları gözlerimi kamaştırıyordu. Bir ara önümü göremedim, az daha yeri boyluyordum. Ayağımdaki topuklularla hızlı yürümem de mümkün olmuyordu, ilk defa giyen birine göre oldukça iyi yürüdüğümü düşünüyordum. Sonunda arabanın yanına vardığımda Buğra başını kaldırdı ve kaşlarını kaldırarak kısa bir ıslık çaldı.

"Fıstık gibi olmuşsun, yolda görsem tanımazdım."

Gözlerimi devirerek arabaya bindim, Buğra'nın da benden sonra sürücü koltuğunun yanındaki koltuğa binmesinin üzerine Altan vakit kaybetmeden yola koyuldu.

"Murat'ın evine gidiyoruz. Arabayı evine yakın bir yerlere saklayacağız, o çıktığı an biz de peşinden takip edeceğiz. Büyük ihtimalle her zamanki mekanına uğrayacak ama yine de işimizi şansa bırakmayalım."

Yol boyunca Buğra Murat'ı öldürmekten nasıl zevk alacağını anlattı, o an yanımda içinde müzik olan bir alet ve kulaklıklarımın olması için her şeyi yapabilirdim. Sıkıntıyla gözlerimi kapattım ve başımı dizlerime kadar eğerek duyu organlarımı kapatmaya çalıştım. Kendimi ortamdan soyutlamaya çalışıyordum, tam işe yaramaya başladığını düşündüğüm sırada araba durdu ve böylece yeniden kendi dünyamdan ayrılıp gerçek dünyaya dönmek zorunda kaldım.

"Güzel. Şimdi bekleyeceğiz."

Buğra cümlesini bitirir bitirmez uzağımızda kalan bir villadan çıkan arabanın ışıklarıyla Altan da hızla yeniden motoru çalıştırdı ve o arabanın döndüğü yöne doğru sürmeye başladı.

"İşe bak, bir iki dakika geç gelseymişiz kaçıracaktık."

Yol boyunca Buğra dışında kimse konuşmamıştı, yaklaşık on dakika süren bir yolculuğun sonunda önümüzdeki araba gece kulübü gibi bir yerin önünde durdu, Altan da birkaç metre gerisinde arabayı durdurdu.

"Bundan sonra işin büyük kısmı Başak'a düşüyor."

"Ben daha ne yapacağımı bile bilmiyorum."

Önümüzdeki arabadan inen, Murat olduğunu tahmin ettiğim adamı işaret ederek konuşmaya başladı.

"Yapman gereken tek şey onu sarhoş ederek fahişe rolünü oynamak."

Konuşmama fırsat vermeden bakışlarını Altan'a çevirdi.

"Altan sen de Başak'tan hemen sonra içeriye girip uzaktan onları izleyeceksin. Biliyorsun, siktiğimin orospu çocuğu kulübün sahibi olduğu için içeride ona hiçbir şekilde bir zarar vermeye kalkışmayın. Sadece Başak gerekeni yapacak ve onu buradan çıkaracak. Anlaşıldı mı?"

Altan kafasıyla onay verirken ben de elimi kapının kulpuna attım, tam ineceğim sırada Buğra seslendi.

"Bu arada Başak, en son haberlere baktığımda benim ve senin bir resmini yayınlamışlardı, şu an bizi ölü olarak biliyorlar. Gerçi bu haldeyken seni tanıması pek mümkün olmaz, üstelik birde sarhoşken hayatta tanıyamaz. Ama yine de sen işini sağlama al, tuhaf davranırsa gerekeni yaparsın."

Dediğinin üstüne vücudumu baştan aşağıya süzerek göz kırptı, gerçekten de artık midem bulanmaya başlamıştı. Zaman kaybetmeden arabadan indim ve kulübün girişine doğru yürümeye başladım, Altan da hemen arkamdan ilerliyordu. Yüzümün kaskatı kesildiğine emindim, her zamanki sert ifadem şimdi biraz daha ciddi bir hal almıştı. Rahatlayarak derin bir nefes alıp kapının önündeki iki adamın sert bakışlarına sürtükçe gülümsemeye çalışarak karşılık verdim ve içeri girdim. Yavaş adımlarla ilerlemeye başladım, birkaç dakika sonra Altan yanımdaydı.

"Buranın bir arka kapısı var, ortama karışmadan direk oradan kaçacağız. Kapının açıldığı sokağın biraz ilerisinde önceden ayarladığım bir arabaya doğru koşacağız. Anlaştık mı?"

Başımı onay verircesine salladım.

"Pekâlâ, şimdi koluma gir. Dikkat çekmemeye çalışarak arkadaki çıkışa yöneleceğiz, Buğra burayı pek bilmediği için öyle bir arka kapının olduğundan da habersiz."

Hızlı adımlarla dans eden insanların arasından geçtik, her birini atlattıktan sonra burnuma çarpan kaliteli içki kokularıyla burnumu kırıştırıyordum. Uzun bir uğraştan sonra hepsinden kurtulup Altan'ın bahsettiği kapıya doğru ilerlemeye başladık. Dediği gibi Murat denen herifi hiç görmemiştim bile, sanırım başarıyorduk. Altan kolumdan çekiştirerek beni peşinden sürükledi, hızlı hareketlerle kapıyı açtı ve dışarıya çıktıktan sonra koşmaya başladı. Vakit kaybetmeden ben de olabildiğince hızlı bir şekilde peşinden koşmaya çalıştım, ama bu topuklularla ilerlemek pek mümkün olmuyordu. Yere doğru eğildim ve hızlı hareketlerle ayakkabılarımı çıkarıp elime aldım, ayaklarımın rahatlığının tadını çıkarırcasına koşmaya devam ederken kendimi bir an olimpiyat koşucusu gibi hissettim. Kısa süre sonra Altan'a yetişmiştim, beraber ilerlemeye devam ettik. Umarım, bu kadar koşmamızın ardından her şey iyi sonuçlanırdı.

RuhsalDär berättelser lever. Upptäck nu