6. Bölüm

3.2K 275 16
                                    

Şimdiye kadar hiç bilmediğiniz ve bundan sonra da bilmeyeceğiniz şeyler canınızı acıtabilir.

--

"Pekâlâ, merak ettiğin ne varsa sorabilirsin. Kafanda soru işaretleriyle ölmeni istemem."

Çarpık bir şekilde sırıtarak gözlerimin içine bakmaya devam etti. Sakinliğimi koruyup içimdeki stresi dışarıya vurmamaya çalışıyordum.

"Ailenin intikamını almak istediğini söylemiştin. Geçmişte neler yaşandı bilmiyorum, açıkçası umrumda da değil. Annem ve babamın yaptıkları yüzünden beni yargılaman çok saçma. Hem zaten ikisi de öldüler, daha ne istiyorsun?"

"Şöyle açıklayayım, seni öldürmek istemem için Yayber soyadını taşıman yeterli bir sebep."

Tek kaşımı kaldırıp dediğini anlamadığımı belirten bakışlarımla gözlerini esir aldım. Derin bir nefes alıp yavaşça aldığı nefesi geri havaya bıraktı ve tavanda asılı olan iki adamı göstererek konuşmaya başladı.

"Yani diyorum ki; senin annen ve baban nasıl benim dışımda Dinç soyadını taşıyan herkesi yok ettiyse, ben de yeryüzünde tek bir Yayber kalmayana kadar bu oyuna devam edeceğim. Anlatabildim mi?"

"Tavanda asılı olan kişiler Yayber soyadını taşımıyor."

Dediğimin üstüne alaycı bakışlarla beni baştan aşağıya süzdü ve gülmeye başladı.

"Sen öyle sanıyorsun. Şu gördüğün iki adam var ya, babanın kardeşleri."

"Babamın kardeşleri mi vardı? Ben onun ailesinden kimse olmadığını biliyordum, yani baba tarafından hiç akrabamın olmadığı söylenmişti."

"Birileri seni fena kandırmış. Merak edip araştırsaydın aslında her şey daha farklı olurdu biliyor musun? Mesela babanın dağılmış bir ailesinin olduğunu, annenle evlendikten sonra para uğruna onlarca kişinin ölümüne sebep olduklarını ve dayının ölümünün arkasındaki sırrı çözebilirdin."

İşte şimdi her şey birbirine karışmıştı.

"Her şeyi üstü kapalı anlatıyorsun, böyle daha da anlaşılmaz bir hal alıyor. Farkındaysan kafamdaki soru işaretlerini yok etmek yerine daha da çoğaltıyorsun."

Dediğimin üstüne boş bir ifadeyle suratıma bakmaya başladı. Bir kaç saniye boyunca süren sessizliğin ardından yanıma eğilip yerdeki dosyayı alarak kucağıma koydu.

"Her şeyi en ince ayrıntısına kadar anlatacak vaktim yok, şu dosyaya göz at. Benim kim olduğumdan tut, şimdiye kadar işlediğim cinayetlere ve annenle babanın yaptığı perde arkası işlere kadar merak ettiğin her şey bunun içinde gizli."

"Ellerim bağlıyken okuyamam, değil mi?"

Ona kendisini salak gibi hissetmesini sağlayacak bir bakış attıktan sonra bir şey demeyip ifadesizce yere çöktü ve ellerimdeki ipleri çözmeye başladı. Ah, Tanrım. Bu çocuk gerçekten aptaldı. Sürekli yanımda taşıdığım küçük bir bıçağım vardı ve bilin bakalım kim o bıçağı kullanmak için can atıyordu? Ellerimi çözdüğü anda elimi hırkamın cebine atacak, bıçağı çıkarıp Buğra'nın doğrulmasına fırsat vermeden münasip bir yerlerine saplayacaktım. Suratıma yerleşen hain sırıtışı görmemesi için de ayrı bir efor sarfediyorum.

İpler çok sıkıydı ve fazla düğüm vardı. Dakikalar geçtikten sonra ellerim çözüldü ve hemen o salisede elimi cebime atıp bıçağı aramaya başladım. Bıçağı ararken zaman kaybetmiştim, Buğra çoktan doğrulmuştu. Bende oturur pozisyona geçmiş, ceplerimi karıştırmaya devam ediyordum. Duyduğum kahkaha sesleriyle birlikte gözlerimi kaldırıp tepemde haykırarak gülen Buğra'ya diktim. Cidden ruhsal sorunları vardı, gülmekten neredeyse gözlerinden yaş gelecekti. Uzun bir süre güldükten sonra aniden yüzündeki alaycı ifade silindi ve yerini öfkeye bıraktı.

RuhsalDonde viven las historias. Descúbrelo ahora