"Ben sanırım.."

Start from the beginning
                                    

---------------

Kına çok güzel geçmişti. Her şey rayında ilerlemiş, hiçbir sorun yaşanmamıştı. Kına için o kadar uğraşmıştık ki, en ufak bir aksaklığa gönlümüz razı değildi.

Sonunda herkes gidip biz bize kalınca ayaklandım.
"Otursaydın? Yemek yerdik." Dedi Tuğba.
"Yok kuzum, Cengiz Han'a babam, Özkan, Vural ve Tolga bakıyor. Meraktan ölüyorum."
Tuğba'nın yüzü ciddileşti.
"Çabuk evine git."
Bir kahkaha attım, annem ve Pelin'e döndüm;
"Fıstıklarım, sizi eve bırakayım?"
Annem konuştu;
"Sadık Abi'ni çağırdım güzelim, birazdan burada olur."
Başımla onayladım. Firdevs Yenge'ye döndüm,
"Yengecim, seni bırakayım? Veya bırakılacak birisi varsa?" Dedim akrabaları kastederek.
"Yok kızım, sen eve git o hergeleler ortalığı karıştırmasınlar." Gülümsedim, hala salonda olan akrabalarla teker teker selamlaştım. Yarısından fazlasını tanımıyordum ki bunlar Firdevs Yenge'nin veya Tuğba'nın akrabalarıydı. Ama tanıdıklarım da vardı. Bunlar da Murat Dayı'nın akrabalarıydı. Düğünümden beri görmemiştim, hepsi soru yağmuruna tutmuşlardı doğal olarak.
Yaklaşık yarım saat süren bu seremoninin ardından arabaya atabilmiştim kendimi.
Arabayı park edince stresli bir şekilde evin ana kapısına yürüdüm, zili çaldım.
Birkaç saniyede açıldı kapı. Tolga Beşiktaş formasıyla karşıladı beni.
Gözlerimi faltaşı gibi açıp tip tip baktım, konuştu;
"Baban gelirken maç cd lerinin olduğu bir koleksiyon getirmiş. Bunu bana önceden söylemeliydin.."
Şoktan şoka giriyordum. Babam onlara asla dokundurtmazdı kimseyi. Temizliğini bile kendi yapardı o yüzlerce cd nin..
Göreceklerimden korkarak salona girdim, Vural, tekli berjerde oturmuştu. Üstünde galatasaray forması vardı. Babam üçlü koltuğa, Cengiz'in yanına kurulmuştu. Beşiktaş forması ve atkısı boynundaydı. Özkan, aynı şekilde öteki uçtaki berjerdeydi. Tek fark kafasındaki siyah beyaz amigo şapkasıydı. Ve Cengiz..
Cengiz?!
"Ay n'aptınız oğlumaaa!"
Cengiz'in üstünde yarısı siyah yarısı beyaz bir zıbın vardı. Ayağındaki çorapların biri siyah biri beyazdı ve boynunda beşiktaş atkısı vardı. Kucağında da siyah beyaz bir sünger top. Evladım şapşik şapşik bakıp gülüyordu Özkan Abisine.
Gülsündü. Abiciğinin helvasını yerken de gülecek miydi acaba?

"Bu çocuğun hali ne?!" Dedim endişeyle.
Tolga elleri ceplerinde bir şekilde salona girdi, Cengiz'in yanına kuruldu,
"Ne varmış aslanımın halinde?!"
Bu sırada Cengiz'in kucağındaki topu alıp alıp kucağına atıyordu.

"Oğluşumu holigan mı yapıcaksınız siz?!" Dedim ellerimi belime koyarak. Vural atıldı;
"Yenge! Ben senin tarafındayım! Söyledim Galatasaray forması alıp geleyim diye! Tolga reddetti!"
Babam atıldı;
"Helin bu çocuk futbolcu olacak. Top görünce ayaklarını sallıyor!"
Babama 'Sen de mi baba?!' Bakışımı atıp Özkan'ın söylediklerine kulak verdim.
"Kabul et iyi görünüyoruz yenge."
Tolga konuştu;
"Ayrıca oğlumu muhallebi veledi olarak yetiştiremezsin. Yürümeyi öğrendiği gibi kombineyi alacağım."
Göz devirdim, Cengiz'in pusetine uzandım.
Tolga atıldı;
"Nereye götürüyorsun oğlumu?!"
"Çocuk iki saattir parmağını emiyor Tolga! Ne yapmalıyım sence?"
Hemen ayaklandı, puseti eline aldı;
"Tamam ben odasına çıkarayım."
O merdivenden çıkarken Özkan konuştu;
"Yengecim oğlunla fotoğraflarımızı azıcık İnstagrama atmış olabilirim."
Sonunda dayanamayıp bir kahkaha attım.
"Repost ederim!"

--------------

Tolga başına o garip şapkayı geçirmiş, beşikteki Cengiz'le oynuyordu. Yazık yavrum babasını öyle görünce gülmelere doyamıyordu. Kol bacak ne varsa yüzüyormuş gibi sallıyordu.
"Aptal ettin oğlumu, bırak da uyusun." Dedim, dikleşti.
"Sallamazsan nasıl uyuyacak?"
"Beşiğin otomatik sallama moduna alıştı, midesi bulanmıyor artık. Çalıştıracağım, ışığı da kapattım mı tamamdır."

Yarı'm #wattys2016Where stories live. Discover now