12. Bölüm-Yakarış

83 7 0
                                    

Henry geçmişte ki düşüncelerinden sıyrıldı. Başını ellerinin arasına aldı. Dirseklerini masaya dayadı. Yaşadıklarını düşününce gözünden bir damla yaş aktı. Kabullenemiyordu, kabullenmek istemiyordu. Hırsla meşe ağacından yapılmış ahşap masanın üzerinde ne varsa yere fırlattı. Duvarlara yumruk atmaya başladı. Bu geçirdiği ilk sinir krizi olmadığından içeri kimse girmedi. Herkes Henry'nin sakinlesmesini bekledi. Henry düşündü. Düşündükçe hırslandı. Hırslandıkça duvara bir yumruk daha geçirdi. Ilk yumruk Jessica içindi. Henry ' i en zor anında bir başına bırakıp gittiği için ona destek olmadığı için, belki destek olsaydı Henry bu kadar pisliğe bulaşmaz. Daha akıl kârı bir çözüm üretirdi. Ikinci yumruk Bishop'a geldi. Nasıl bu kadar akılsız olabilirdi? Bir kadına kanıp onun peşinden gidip, böyle bir çıkmaza nasıl düşebilirdi? Üçüncü yumruk Taylor içindi. Bu yumruk daha güçlüydü diğerlerinden. Kardeşini kandırdığı için ona zarar verdiği için ve aklını kaybetmesine neden olduğu için. Son yumruk ise Josh ve Barney içindi. En ağırı onlara gelmişti. Hesap günü geldikçe, Henry'nin gözlerinde ki intikam ateşi daha da artıyor ve bu ateş en başta onu yakmaya başlıyordu. Odada bulunan siyah deri koltuğa kendini attı. Isabelle için duvara yumruk atmamıştı. Isabelle'in kendisine saklıyordu. Adamlarına seslendi. Sargı bezi istedi. Yanına gelen adam elinde ki yarayı temizledikten sonra sargı bezi ile sarmaya başladı.

- Bishop'un doktorunu ara görüşmek istediğimi söyle.
-Peki patron. Ama bu saatte izin vermeyebilirler.
- O da senin sorunun Martin. Görüşmeyi ayarla on dakikaya çıkıyorum.
- Emredersin patron.

Henry eli sarıldıktan sonra, çalan telefonuna baktı.
-Söyle James
-Patron nasılsın?
-Herşey çok yolunda James. Mutluluktan havaya uçuyorum. Hatta bir parti vermeyi bile düşünüyorum.
- Sorun ne patron?
- O fahişe kaçtı elimden. Hemde benim arabamla benim paramla. Iki saattir bu adamlar bulamıyor James. Hangi cehennemdeysen islerini bir an önce bitir ve buraya dön.
- Patron benim burda isim daha uzun ama sana güzel haberlerim var.
-Hemen söyle James. Umarım işe yarar birşeylerdir.
-Patron, burda bağlantı da olduğumuz adamlardan haber geldi. Yeni bir toplanma olacakmış ve bu sefer büyük adamlar işin içinde olacakmış.
- Tamam o zaman. Alın işimize yarayanları halledin.
- Öyle yapacağız zaten ama güzel haberim bu değil patron.
- Ne o zaman James oyalama beni işlerim var. Bishop'u görmeye gideceğim.
- Bu toplanmada Josh, Barney ve Taylor olacak.
- Desene kendi ayaklarıyla geliyorlar bize doğru.
-Aynen öyle patron. Onları ne yapalım?
- Diğerlerini halledin onları bana getirin. Ama bizzat sen getir James. Elimizden kaçmasınlar.
- Tamam patron. Üç güne ordayız.
Henry telefonu kapattıktan sonra keyifle gülümsedi. Iceri giren adam Henry'nin ani ruh hali değişikliğine bir hayli şaşırmış duruyordu.
- Hastaneden seni bekliyorlar patron.
- Aferin. Kızla ilgili bir gelisme var mı?
-Maalesef patron.Hala arıyoruz.
-Nedense sasirmadim Martin. Bırakın aramayı nasıl olsa bize gelecek.
Henry, Martin'i şaşkın yüz ifadesiyle odada bıraktı. Güzel haberi Bishop'a vermeye Lindemann'a doğru ilerledi. (Lindemann Boston'da psikiyatri hastanesi)
Hastaneye girdiğinde elinde bir kutu nane likörlü çikolata vardı. Hastaneye girdi.Bishop'un özel odasına doğru ilerledi. Bembeyaz duvarlarla kaplı koridorda, tüm mobilyalarda bembeyazdı. Odanın kapısının önüne geldiğinde avuc içleri terlemeye başladı. Üç yılda herseye alışmış ama bir tek Bishop'un bu halini kabullenmek istemiyordu. Kardeşinin hayatı mahvolmustu. Hemde dört sarhoş ve sadist ergen yüzünden. Odadan içeri girerken yüzündeki kini nefreti öfkeyi sildi. Onun yerine buruk bir tebessüm kondurdu. Kapıyı yavaşça araladı. Küçük ve sessiz adımlarla odada ilerlemeye başladı. Bishop arkası dönük bir şekilde oturuyordu. Boş boş duvarı izliyordu.Henry usulca yanaştı. Elindeki çikolatayı Bishop'un kucağına bıraktı. Bishop kafasını yavaşça Henry'e doğru çevirdi. Gözlerinin içine baktı. Hafif bir gülümseme gönderdi. Dudakları yukarı doğru kıvrılıyordu. Ama gözlerinin içinde bir yakarış vardı. Henry ' de bunun anlamını çok iyi biliyordu. Bishop ölmek istiyordu. Defalarca intihara kalkışmış ama Henry'nin aldığı önlemlerle engellenmişti. Bishop'a evde hastane ortamı kurmuş başına doktorlar hemşireler korumalar dikmisti. Doktor hastaneye yatırılasının daha doğru olacağını söylemiş, Henry ' de istemeyerekte olsa kardeşini yanından ayırmak zorunda kalmıştı.
- Merhaba Bishop, nasıl gidiyor?
Bishop konuşmuyordu. Üç yıldır ağzından tek bir kelime çıkmamıştı. Sadece kriz anlarında çığlık atıyordu. Henry'e gülümseyerek karşılık verdi. Bu bile güzel gelişmeydi. Henry'nin içi ısındı.
- Sana bunu yapanlar artık elimde. Çok az kaldı Bishop çok az. Herşeyi hazırlayıp onları önüne dizecegim. Ve sen sana yapılanların hepsinin acısını çıkaracaksın. Belki o zaman konuşursun eski keyifli kardeşim olursun. Ha ne dersin?
Bishop olanları tekrar hatırladı. Yüzünde ki tüm kaslar sinirle gerilirken, elleri yumruk olmuştu. Henry oturdu, saatlerce konuştu. Bishop kimi zaman gülümseyerek kimi zaman, yumruklarını sıkarak yanıt verdi. Henry Bishop'u uyuttuktan sonra hastaneden ayrıldı. Beklediği gün gelmişti. O dört salaktan intikamı alacak. Ama bu işleri bırakmayacaktı. Çünkü aynı olayın kimsenin başına gelmesini istemiyordu. Islere çok da dahil olmadan uzaktan takip etmeyi planlıyordu. Herşeyi James e devredip, Bishop'la birlikte. Sakin bir hayata adım atacaktı. Bunları düşündüğüne büyük bir huzur kaplıyordu içini. Evinin en alt katında bulunan mahzeni artık hazırlayabilirdi. Tüm düzeneği kendi elleriyle kuracaktı. Büyük bir keyifle eve doğru ilerledi. Uzun süreden sonra derin huzurlu bir uyku onu bekliyordu.

KAYITSIZ ŞARTSIZWhere stories live. Discover now