46. Bölüm "Bebiş"

Start from the beginning
                                    

"Gerçekten özel abla." dedim isyan eden bir sesle. "Sadece şunu söyleyebilirim ki, bu birazda Umut'la alakalı."

Ablam enişteme bakarak onay alınca, "Peki bakalım. İstediğin gibi olsun." dedi. Sevinç çığlığı atarak ikisinin birden boynuna sarıldım.

"Bu şeferi bana verdiğiniz ve kabul ettiğiniz için çook teşekkür ederim. Birtanesiniz siz bir!"

Eniştem diğer kolunuda omzuma atarak benide yanına çekti ve ikimize birden sarıldı. O sırada yanımıza doğru gelen hemşire ablama odaya geçmesini söyledi. Çünkü birazdan bebişi emzirmesi gerekiyordu. Ablam sonunda bebeğini kuçağına alacak olmanın sevinçiyle eniştemide peşine takarak odaya girdi. Ben hemşireyi bekledikten sonra Yonca Gül'ü de yanımıza alarak ablamların peşinden gittik.

Hemşire, "Evet annesi, artık emzirme zamanı geldi." derken bebeği ablamın kucağına bıraktı. Ablamın gözleri dolarken burnunu boynuna dayadı ve derin bir nefes aldı. "Daha koklamaya çok zamanınız olacak. Önce karnını doyurmalısınız Derin hanım." dedi hemşire ablamın haline bakarak.

Ablam gözünde yaşla, "Ne yapayım hemşire hamım? Kokusunu öyle çok merak ediyordum ki." dedi.

Daha sonra hemşirenin dediğini yaparak bebeğini emzirdi. Hemşire odadan çıktıktan sonra eniştemde ablamın yanına oturarak onları izlemeye başladı.

Şuan baktığım tablo her şeden daha güzel ve daha değerliydi. Bu tabloyu ölümsüzleştirmek için cebimden telefonumu çıkardım ve resimlerini çektim.

"Şimdi kameraya gülümseyin tatlı şeyler." dedim ve onlar kameraya bakıp gülerken bir poz daha çektim. Sırıtarak bu sefer ön kamerayı açtım ve prensesimle ilk selfiemi yaptım.

Telefonumu çebime atarken Umut'un aradığını görünce, "Hadi siz biraz başbaşa kalın bakalım." dedim ve odadan çıktım. Çağrıyı cevapladıktan sonra, "Efendim?" dedim.

"Naber teyzecik?" dedi neşeli bir sesle. Bana taktığı yeni lakap evet, buydu. Ve bende bundan oldukça memnundum.

"Çok iyiyim. Sonunda ablam bebeşini kucağına aldı. Ah, Umut hallerini bir görsen öyle mutlular ki!"

"Göremeye geliyorum o zaman." dedi ve telefonu kapattı.

Umut bana bu zor günlerimde o kadar yardımcı olmuştu ki ona nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyordum. İlk iki gün hiç yanımdan ayrılmamıştı. Sonraki günlerde ise uzun ısrarlarım üzerine gitmiş ama günde iki üç sefer arıyarak sürekli varlığını hatırlatmıştı. Ona sahip olduğum için öyle şanşlıydım ki hergün Rabbime onu bana verdiği için binlerce kez teşekkür ediyordum.

Kapının önünde on beş yirmi dakika oyalandıktan sonra elinde küçük bir paketle Umut gelmişti.

Beni kollarının arasına alırken, "O ney?" diye sordum elindeki paketi kast ederek.

Gülümseyerek, "Miniğe minik bir hediye." dedi ve elimi tutarak ablamlarının odasının kapısını tıkladı. İçerden gir sesi gelince beraber odaya girdik. Ablam Umut'u görünce kocaman gülerek, "Hoşgeldin Umut." dedi.

Umut gülümseyerek ablamı öptü ve "Hoşbulduk." dedi. Daha sonra bebişe bakarak, "Gözün aydın Derin abla." diyerek ekledi.

Ablam, "Ah, çok teşekkür ederim canım." dedi. "Kucağına almak ister misin?"

Umut şaşkınca bana bakınca gülümseyerek kafamı salladım ve ablamın Yonca Gül'ü Umut'a verişini seyrettim. Bebiş annesinden ayrılmanın huysuzluğuyla mızırdanmaya başladı.

Ablam biraz yükselerek yüzünü bebeğe gösterdi.

"Şşt, tamam anneceğim ben burdayım."

Umut bebeği kollarında hafif hafif sallamaya başlasada yine fayda etmedi. Hala mızırdanıyordu.

"Ama abiye ayıp oluyor Yonca Gül." dedi ve ben nefesimi tutarak Umut'u izledim.

Bebeği sallayan kolları bir anda durdu ve haraket dahi etmeden ablama şaşkınca ablama baktı. Ablam onun bu tepkisinden korkarak, "Umut, iyi misin?" dedi ve eliyle Umut'un kolunu tuttu. Umut biran irkilerek gözlerini ablamda çekti ve bana bakmaya başladı. Masum olduğuna inandığım bakışlarımı ona yollarken alt dudağımı ısırdım.

"Adını bir daha söyler misin?" dedi hala bana bakmaya devam ederken. Ablam tedirgin bir şekilde, "Yonca Gül." dedi ve anlam veremeyerek o da bana baktı.

Umut bebeği ablama geri vererek, "Az sonra geleceğim." dedi ve hiçbirimizin bir şey demesine fırsat vermeden odadan çıktı. Şaşkınca arkasından bakarken ablam, "Hayal?" dedi. "Neden ismini söyleyince çocuk birden dondu kaldı?"

"Aslında," dedim ve kararsızca ablama baktım. "Bunu gelince kendisine sor." diyerek kaçamak bir cevap verdim ve yeğenimi kucağıma alarak sevmeye başladım.

Bende ablam gibi yaparak burnumu boynuna koydum ve kokusunu derince içime çektim. Öyle harika kokuyordu ki hiçbir şeyin kokusuna benzetilemezdi. Bu tarifi imkansız bir kokuydu. Minicik burnu, minicik dudakları ve minnak mı minnak elleri vardı.

"Teyzeceğim," dedim gülerek yüzüne bakarken. "Şirin şey seni. Ben seni yerim." diyerek elini tuttum ve küçücük öptüm. Öyle küçüktü ki bir yerine bir şey olacak diye korkmadan edemiyordum. Nasıl bu kadar minik olabiliyorlardu?

"Agugu-agugu," diyerek bebeşin dikkatini çekmek için suratımı şekilden şekile sokuyor ve garip garip sesler çıkarıyordum. Miniğin hoşuma gitmiş olmalı ki minnak ellerini sallayarak gülmeye başladı. O güldekçe ben ona dil atıyor daha farklı hangi sesleri çıkartabilirim diye düşünüyordum.

Yonca Gül'le bir süre daha oynadıktan sonra odanın kapısı açıldı. Umut elinde pembe bir çorapla gelince şaşırarak ona baktım.

Ablam, "Umut birden bire ne oldu?" dedi merakla. Umut ise ablama cevap vermek yerine çorabı ters çevirerek avucunu açtı ve içindekileri eline döktü. Gülümseyerek ablama baktıktan sonra künyeleri eline aldı.

"İsmini kim koydu?"

"Hayal koydu ama seni rahatsız ede-" derken Umut ablamım sözünü keserek, "Hayır hayır rahatsız olmadım. Aksine yaptığı çok... kibar bir hareketti. Sadece çok şaşırdım."

Bugün yüzünden eksik olmayan gülümsemeyle bu sefer bana döndü ve gerçekten samimi bir sesle, "Teşekkür ederim." dedi. Bende gülümseyerek karşılık verdim.

"Elindeki ne?" diye soran bu sefer eniştemdi.

"Aslına bakarsanız o ismi duyunca öyle şaşırmamın nedeni bu." dedi elindeki künyeleri göstererek. "Gül ve Yonca benim kardeşlerimdi. Birini 4 birini 3 sene önce kaybettim." dedi sanki gayet sıradan bir şey anlatır gibi.

Ablam şaşkınlıkla derin bir iç çekerek elini ağzına götürdü.

"Umut ben, biz özür dileriz.."

Bu sefer benim bile beklemeyeceğim bir tepki vererek yeniden gülümsedi.

"Biliyor musun Derin abla? İlk kez onlardan bahsederken gülüyorum. Normalde olsa konuşamazdım bile ama bilmiyorum neden ama şuan da kendimi çok huzurlu hissediyorum." Derin bir nefes alarak sözlerine devam etti. "Bunun için gerçekten hepinize teşekkür ederim. 3 sene sonra kendimi gerçek anlamda, başka hiçbir duygu hissetmeden sadece mutlu ve huzurlu hissediyorum."

"Şimdi eğer izin verirsen kardeşlerimin künyelerini ona takmak istiyorum." dedi kucağımda ki bebişi kast ederek. Ablam gözleri dolu dolu başını aşşağı yukarı salladı.

"Elbette. Elbette takabilirsin."

Umut yanıma geldi ve bebişin koluna nazikçe önce Gül yazan künyeyi taktı. Ardından Yonca'yı da taktı ve gülerek elinden öptü.

"Yonca Gül demek he?" dedi bebişe bakarak göz kırparak. "Seninle çok iyi anlasacağız ufaklık."

İşte o zaman çok iyi anlamıştım ki, Umut dünyanın en harika abisiydi. Belki de zamanı gelince dünyanın en iyi babası olacaktı.

Var Mı Senden Ötesi?Where stories live. Discover now