Bölüm 32

15.5K 1.2K 19
                                    

Nil, evde oturuyor o akşam yaşananları düşünüyordu. Uyuyamayacak kadar heyecanlıydı. Seviliyordu. Hakan onu sevdiğini söylemişti. Daha ne isteyebilirdi ki. Tek sorun onu işe yolladığında çok fazla tedirgin olması ve ondan haber beklemesiydi. Bu korkuyu yok edemeyeceğini belki zamanla alışacağını düşünüyordu. Ama o gece için yine içindeki sıkıntı ile oturuyordu. Bir gözü telefonda bir gözü televizyondaydı. Hakan arayacağını söylemişti...

Bir saat sonra telefonu çaldığında Hakan'ın aradığını düşünmüştü ama arayan Handan'dı. O gece kocasını yollamıştı. Belki de sıkıntıdan arıyordu. Ama handan'ın sesini duyduğunda kocasını uğurlamış bir kadının sıkıntılı sesinden çok başkaydı duyduğu ses...

"Nil, şimdi sakin ol. Hakan yaralanmış ama iyi. Ben hastaneye gidiyorum. "

Nil, kalbinin durduğunu hissetti. Sonra iyi kelimesini algıladı ve yeniden kalbi atmaya başladı. Sesindeki korkuyu gizleyemiyordu "Ne diyorsun? Nasıl yaralanmış?"

"Bilmiyorum. Seninle buluşacağını sanıyordum. Az önce aradılar ben yola çıkıyorum, hastaneye gidiyorum. Hakan ile konuştum yarası ağır değil ama kurşunu çıkartmak için ameliyat edilecek. Sanırım omzundan vurulmuş."

Nil, telefonun ucunda kendisini sakin bir sesle olanları anlatan Handan'ı dinliyordu. Onun nasıl böyle sakin olduğunu anlayamıyordu. Elleri titrediği için telefonu zor tutuyordu.

"Hangi hastanede? Ben de geliyorum."

"Bekle, ben araba kullanamam. Taksi çağırdım seni de alırız."

Nil, bu teklife sevindi. O da araba kullanamayacak durumdaydı. Taksi evin önüne geldiğinde Nil çoktan evden çıkmıştı. Handan'ın yanına oturduğunda ikisinin de yüzünün bembeyaz olduğu görülüyordu. İkisinin de gözlerinde yaş vardı. Her ne kadar Hakan Handan ile konuşmuş olsa da Nil sesini duymadığı için çok tedirgindi. Bunu Handan'a söyledi. Handan, neden kendisini aramadığını anlatıyordu. "Sen daha onun mesleğine alışkın olmadığın için korkacağını düşündü. Aslında sana hiç duyurmamayı tercih ederdi sanırım."

"Ben ona bunu ayrıca soracağım. Sen eminsin değil mi iyi olduğundan?" Sorunun yanıtını biliyordu aslında. Çünkü Handan'ın kardeşine düşkünlüğünü biliyordu. Eğer kötü bir şey olsa bu kadar rahat olamazdı yanında.

"İnan iyi. Doktoruyla da konuştum. Kurşun yumuşak ette kalmış kemiklere zarar vermemiş ama çıkmamış da o yüzden ufak bir operasyon ile çıkartılacak."

"Geçen gün bir polisin yaralandığı bir fal gördüm ama onun olduğunu anlamadım. Başka bir olaydaki polis sandım. Sanırım iki polis vardı o falda ve ben bir tane sandım. Neden anlamadım ben bunu?" Sesi ağlamaklı çıkınca Handan kolunu omzuna atıp sarıldı.

"Nil sen fallarla her şeyi çözemezsin neden kendini suçlarmış gibi konuşuyorsun?"

"Anlasaydım tedbir alırdı belki."

"Zaten tedbir almış. Çelik yeleği üstündeymiş. O yüzden kendini suçlama."

"Bilmiyorum. Sanırım kendimi suçlamak şu an en kolayı gibi geliyor. Yoksa Hakan'ı suçlamaya başlayacağım. Neden bizi üzüyor diye!" Gülümseyerek söylemeye çalışmıştı ama sesi çatallı çıkıyordu. Hala ağlamamak için kendisini zor tutuyordu. En iyisi güzel şeyler düşünmek, dedi.

"Canım, hadi üzülme."

"Handan, bugün ne konuştuk Hakan'la biliyor musun?"

"Ne konuştunuz?"

"Birbirimizi sevdiğimizi söyledik. Sadece üç saat önce bunu konuşuyorduk. İnsan hayatının bu kadar ince iplikle bağlı olması ne kötü. Bir an hayatının ön önemli kişisiyken bir an sonra hayatından geri dönmemek üzere çıkabiliyor. Ya Hakan'a daha ciddi bir şey olsaydı. Düşündükçe çıldıracak gibi oluyorum."

KAHVE FALIMDA CİNAYET VAR!Where stories live. Discover now